(Narsizm, Güç ve Hubrise Neden Olan Etkenler)
İnsanların
davranışlarındaki bazı değişmeler, hayatlarındaki değişmeler ekseninde değişiklik
gösterir. Özellikle güç ve iktidar, bazı davranışların keskin şekilde
değişimine neden olur. Bu değişim, güç ekseninde kişiliğin gelişmemesi olabileceği
gibi yönetim alanındaki diğer unsurlar da olabilir.
Davidson,
Connor ve Swartz tarafından, 1776 yılından itibaren görev yapmış 37 ABD Başkanı
üzerinde yapılan araştırmada, başkanların ruhsal hastalık biyografileri incelenmiştir.
Depresyon (% 24), anksiyete (% 8), bipolar bozukluk (% 8), alkol bağımlılığı (%
18) gibi bulgular elde edilmiş ve başkanların az ya da çok, psikiyatrik rahatsızlık
oranlarının % 49 olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu rahatsızlıkların birçoğu,
belki tamamına yakını da görev süresinde kazanılmış rahatsızlıklardır (Davidson,
Connor, Swartz, 2006:147). Acaba kişide mevcut bulunan bazı rahatsızlıklar, yönetimde
ortaya mı çıkar; yönetim süreci bireye rahatsızlık mı kazandırır?
Hubris
sendromunda şu 3 kişisel bozukluk mevcuttur; narsistik, anti-sosyal ve histriyonik
(davranışsal, aşırı duygusal vs) bozukluklar (Russell, 2011, 144). Narsistik, anti
sosyal ve histriyonik kişilik bozuklukları içermekle birlikte, 14 belirleyici davranışından
7’si, narsistik kişilik bozukluğu kriteridir. İnsan egosu, güç artışı yaşanılan
her anda, narsizme doğru kayma eğilimi gösterir ve bünyede yer almaya başlayan
narsizm; rütbe, güç, hakimiyet, politikalar, kriz ve savaşların lidere ekstra etkileri
sonucunda kibre karşı savunma mekanizmasını etkisiz hale getirebilir (Danubina,
2011: 136).
Narsizm,
kişinin kendisini beğenmişliği, kendisini sevmesi, hatta aşık olması durumudur.
Narsizm karizma ve kişisel güç kullanımı ile ilişkili olup egemenlik, büyüklük,
kibir, kendini haklı görme ve zevklerinin peşinde koşmayı içerir (Padilla, Hogan
ve Kaiser, 2007:181). Fakat sağlıklı narsizm iyidir; narsist yöneticiler, örgütsel
politika konusunda iyidir, üstlerini etkileyebilir, güçlü ilişkiler kurabilir, otoriter
kararlar alabilirler (Rijsenbilt & Commandeur, 2013; 413). Sorun “doz”dur; narsistik
eğilimler arttıkça, suda kendini görüp aşık olan Narkissos gibi, kendinden başkasını
önemsememeye başlayınca, problemler ortaya çıkmaya başlar; “benliğe duyulan
ilgi ve verilen önemin, psikiyatrik tedavi gerektirecek şekilde yoğunlaşması, bir
kişilik bozukluğu olarak patolojik narsisizmi ortaya çıkarır” (Timuroğlu, İşcan,
2008:240). Narsistler kendi özgüvenlerini yükseltmek ve egolarını tatmin etmek
için, diğer insanlara karşı acımasız ve umursamaz davranışlarda bulunmayı kendilerine
hak görür (Tutar, 2004: 46). Korkuyu esas alan liderlikte, liderin bir numaralı
kişi oluşu, konsensüs arayışının giderek azalması, diğer kişilerin kendi doğrularını
söyleme konusundaki çekingenlikleri, cesur olamamaları söz konusudur. (http://www.msnbc.msn.com/id/38206989/ns/business-us_business/t/tensigns-
you-work-fear-based-workplace/).
Narsistler
saldırgandır, eleştiriye tahammül edemezler. Başkalarından sadece kendi
mükemmeliyetlerini duymak isterler. Narsistlerin empati kurmak gibi bir düşünceleri
yoktur, bu yüzden sürekli başarı elde edemezler. Günümüzün ihtiyacı olan
yönetim sistemi; katılımcı, özgür, esnek, baskıcı olmayan, yenilikçi ve sürekli
gelişmeyi organizasyondaki tüm bireylere aşılayabilecek olandır. Bu da narsist
liderlerle mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder