10 Ocak 2020 Cuma

Bu Hac Ne Zaman Çıkacak? *

9 Ocak itibariyle 2020 yılında hacca gitmek isteyenler arasında hac kurası çekildi. Kura, kime isabet etmişse doğal olarak sevindi. Bu durumda olanların sayısı az. Zira kurada ismine rastlamayan kişilerin sayısı daha fazladır. Bu durumdakiler "Bu sene de çıkmadı hac" deyip umutlarını öbür yıla saklıyor. 

Ertesi yıl ve sonraki yıllar hac görevi çıkar mı? Ümit var olunsa da yakın vadede pek ışık görünmüyor. Çünkü müracaat ettikten sonra yıllar yılı bekleyenler var. Yarınımızı göremediğimiz bugünlerde, yıllar sonrası umutla bekleniyor. Niçin bir türlü sıra gelmiyor? Gitmek isteyen sayısı çok fakat gönderilecek kontenjan sınırlı. Çünkü Suud hükümeti hac kotası uyguluyor. Kotayı da her ülkenin nüfusuna göre belirliyor.

2020 yılında hac kurasına katılan kişi sayısı 2 milyonu aştı. Ayrılan kontenjan ise 83.430 kişi. Gel de sıyrıl bu kadar kişinin arasından. Ben de 8 yıldır bekleyen biriyim. Daha benim önümde 10 yıldan fazla kuraya katılan ama nasip olmamış yüz binler var. Çıkacak diye bekleyenlere bir gün hac çıktığı zaman daha bir yaşlanacaklar. 

Suud hükümetinin uyguladığı hac kotasından dolayı hacca gidemeyenler sadece Türkiye'den ibaret değil. Bütün İslam ülkelerinde aynı sorun var. Usulleri farklı olsa da hepsinde kura yöntemi var. Dünyada hacca gitmek için sıra, salt sıra ve katsayılı sıra sistemi uygulanıyormuş, DİB Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Remzi Bircan'ın açıklamasına göre. Endonezya ve Malezya gibi ülkelerde hacca müracaat edene "Şu tarihte hacca gideceksiniz" sırası veriliyormuş. Nijerya'da uygulanan salt sıra sisteminde ise hangi yılda müracaat edilirse edilsin, herkes eşit bir şekilde kuraya tabi tutuluyor. Türkiye ve bazı ülkelerde uygulanan katsayılı kura sisteminde ise vatandaşların konaklama tercihleri ve ön kayıt yaptırdıkları yıllara göre hesaplanan katsayı ve oranlar esas alınarak kura gerçekleştiriliyor. Buna göre bir kişi 11 yıl önce hacca müracaat etmiş ise kendisi ile çarpılarak elde edilen 121, bu kişinin katsayısı oluyor ve ismi kurada 121 defa dönmüş oluyor. Bu demektir ki bu yıl ilk defa kuraya katılanın katsayısı bir. Kurada bir defa ismi dönüyor. Katsayısı bir olana hac çıkması daha düşük bir ihtimal olmasına rağmen bu sistemde ilk müracaat edene de hac çıkabiliyor. Benim gibi şansı olmayanlar da yıllar yılı bekleyecek.

Türkiye ve diğer ülkelerde hacca gidecek olanların her yıl artış göstermesi biraz da uygulanan kura sistemlerinden kaynaklanıyor. Hacca niyetlenen, şartları oluşmasa da nasılsa hemen çıkmıyor, şimdiden sıraya gireyim diyor. Beklemediği halde kurada ismi çıkıveren de borç para arayışına giriyor.

Türkiye'nin uyguladığı katsayılı kura sistemi, çok adil bir sistem gibi gözükse de bence Endonezya ve Malezya'nın uyguladığı sıra sistemi daha uygun gibi görünüyor. Çünkü hacca müracaat eden, geç sıra verilse de hangi yıl hacca gideceğini biliyor ve ona göre planlamasını yapıyor. Türkiye'deki yöntem dipsiz bir kuyuya benzer. Ne zaman çıkacağı belli olmaz. Türkiye ne yapıp ne edip sıra sistemine geçmelidir. 

*13/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

9 Ocak 2020 Perşembe

Kara Kara Düşünme de Gör! ***

Adı kara kış. Niçin kara kış dendi bilmiyorum. Aslında kış demek kar demektir. Kar da beyaz olduğuna göre ak kış denmesi daha uygun olurmuş ama kara kış denmiş. Kışı, karla özdeşleştiren ben, kara kış ismini yadırgasam da anlamına baktığımız zaman kara kış denmesi yerinde imiş. Çünkü sözlükte kara kış: "Kışın ortası, kışın en şiddetli zamanı, zemheri; çok sıkıntılı durum veya zaman" anlamına geliyormuş. 

Kışın başı aralık ayını sonbahar olarak yaşayan bizler, kışın ortası ocak ayında tam kara kışı yaşıyoruz. Tek eksiği karı olmayan kara kış. Yaşadığım şehir Konya'nın ilçelerine kar yağsa da merkezde karı sadece çatılarda veya yerleri kısa süreliğine ağartmış görüyoruz: “Bakın Konyalılar, kar dediğiniz böyle bir şey, hiç görmedik demeyin” dercesine. Çevre il ve ilçelerin zekatını görüyor Konya merkez. Karı görmesek de iliklerimize kadar kara kışı yaşıyoruz: Eksi yedilerde donduran bir hava. Kombiler durmadan çalışıyor, sanki bir yerler açıkmış gibi evlerin içinde esen rüzgar. Hasılı dışarıda buz kesen hava, evleri de etkisi altına alıyor. 

"Şu doğalgaz bir nimet, ne de kolaylıkmış, kova doldurma, sobayı yakma derdi kalmadı. Düğmeye bir basıyorsun. Sadece bir odayı değil, tüm odaları ısıtıyorsun. Üstelik sıcak suyun da hazır. Mutfakta da kullanıyorsun. Pek bir şey de yakmıyor. Kömürle ısınma ile aynı fiyata geliyor" diyen efkâr-ı umumî, kara hasret bu kışta, 7/24 çalışan doğalgaz kombisi için kara kara düşünüyor. Büyük kolaylık ama bakalım ne gelecek diyor. Soba gibi iliklerine kadar ısıtmasa da eh, buna da şükür dese de, gelecek faturayı aklına getirmek istemese de hiç aklından çıkmıyor. 

Parası olan ve ekonomik sıkıntı çekmeyenler için bu kara kışta gelecek fatura, tuzlu olsa da ödemede sorun yaşamazlar. Ya parası olmayan, işinden ayrılmış/edilmiş veya işi var ama asgari ücretle çalışan dar gelirli, nasıl ödesin kara kışın eseri doğalgazın faturasını. Bu gelen faturalar, kışı daha tam yaşamadığımız aralık ayının faturası. Havalar böyle giderse şubatta gelecek ocak ayının faturasını bir düşünün. 2.300 liraya çalışan, kirada oturan bir asgari ücretli, bu aylarda gelen doğal gaz faturasını nasıl ödesin? Çünkü ödenecek tek fatura doğal gaz faturası değil ki…Elektrik ve su faturaları da katmerli geliyor. Bu durumda olan kişiler, nasıl öderler, nasıl geçinirler bilmiyorum ama bildiğim, işleri zor. Allah yardımcıları olsun, onları ve kimseyi başkasına muhtaç etmesin ve çaresiz bırakmasın.

Kışın şiddetini artırdığı kış aylarında yüksek gelen ısınma bedellerini ödemede zorluk çeken insanımız için yetkililerin, ödeme kolaylığı sağlamasında fayda var. Belli bir meblağın üzerinde gelen faturayı taksitlendirme bir seçenek olabilir. Diğer bir seçenek de yılda kullanılan doğal gaz sarfiyatının 12 aya eşit bir şekilde bölünmesi. Biliyorsunuz kış ayları dışında kaloriferler yanmadığı için doğal gaz faturaları daha düşük gelmektedir. Kışın gelecek fatura bedelinin bir kısmını, faturanın düşük geldiği diğer aylara yansıtmaktır. Bir yılın sonunda doğal gaz dağıtım firması ile abone, alacak ve verecek konusunda mahsuplaşma yoluna gider.

***11/01/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.




8 Ocak 2020 Çarşamba

Üzüldüğüm Nokta ***

Siyasete atılmak, ülkeyi yönetmeye talip olmak demektir. Ekibini kurup meydanlara çıkanlardan kimi başarılı olur, iktidara gelir. Kimi muhalefette kalır, kimi de bir varlık gösteremeyip tabela partisi olarak kalır. Bu da doğaldır. 

İktidar olan partiden halk memnun kalırsa takip eden seçimlerde iktidar değişmez. Ne zaman ki iktidardan hoşnutsuzluk artarsa halk desteğini çekerek desteğini iktidar alternatifi olabilecek partilere verir. Verilen destekle iktidar el değiştirebilir. Çünkü nasıl ki mahkeme kadıya mülk değilse iktidara da mülk değildir. Siyaset bu. Kazanır veya kaybedersiniz. Çünkü siyasetin doğasında başarılı olmak da vardır, başarısız olmak da. 

Siyasette, lider ön planda olsa da partileri ayakta tutan ekibidir. İyi bir ekiple yola çıkanlar, siyasette er veya geç tutunur ve uzun soluklu olurlar. Çünkü iyi bir ekip demek ortak akıl demektir. Geçmişten günümüze siyaset ve ülke yönetiminde başarı ve başarısızlıklar, zafer ve hezimetler lider ile anılsa da mutfakta çalışan ekibin payı yadsınamaz. Bizde siyaset, partiler ve ülke yönetimi lidere endeksli olduğu için ekip ön plana çıkmaz. Yardımcıları ve komutanları olmasa Fatih, arkadaşları olmasa Atatürk, ekibi olmasa Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan vb. liderlerin gösterdikleri başarılar geçici olur, kalıcı olmazdı. Lider ve ekip uyumu başarıyı taçlandırır.

Ne zaman ki bir partide lider ön plana çıkar, ortak akıl diyebileceğimiz istişareye önem verilmez, ortaya çıkan sorun ve kırgınlıklar, iletişim yoluyla çözme yoluna gidilmez ise ortaya çıkan temel sorunlar ve yönetim anlayışından dolayı partilerden kopmalar başlar. Öyle ya, anlaşma ve birlikte hareket etme imkansız hale gelmişse bunun yolu ayrılmaktır. Bu durum da siyasi partilerin doğasında vardır. Bundan sonrası herkesin kendi yoluna gitmesidir. Kimi siyaseti bırakır, kimi de ben bu işi daha iyi yaparım düşüncesiyle yeni bir oluşumun öncüsü olur veya bir oluşumun içinde yer alır. Bu yola girenlerin çoğu, başarılı olamayıp daha sonra köşesine çekilse de ender de olsa bazıları siyasette tutunur ve söz sahibi olur.

Ayrılma ve ayrışmanın yaşandığı böylesi siyasi bölünmüşlük durumlarında, tarafların geçmişe sünger çekip yollarına devam etmesi, ayrılırken de birbirlerine "Bu zamana kadar sırt sırta vererek birçok alanda başarılı olduk, sıkıntılara birlikte göğüs gerdik. Geldiğimiz noktada, yönetim anlayışında ve problem çözme mantalitemizde temel ayrılıklar ortaya çıktı. Bu durumda birlikte hareket etme noktamız kalmadı. Yaptıklarımız, hatasıyla sevabıyla geçmişte kaldı. Bunları birlikte yaptık. Bunu tarih değerlendirecek. Bu aşamadan sonra ayrı kulvarlarda memleketin selameti için çalışalım" deyip ayrılmalıdırlar. Birbirlerine siyasi rakip olduklarında centilmenliği elden bırakmamalıdırlar. Ortak geçmişte hata ve eksiklikleri varsa birbirlerini günah keçisi ilan etmemelidirler.

Bir ve beraber iken birbirlerinin aleyhinde bir şey demeyenlerin ayrıldıktan sonra birbirlerinin aleyhinde ileri geri konuşmaları ne dinen ne ahlaken ne de siyaseten doğrudur. Eğer bu kişiler doğru kişiler değil idiyseler, adama sormazlar mı, geçmişte onca yıl niçin bir ve beraber oldunuz, niçin onca önemli görevleri teslim ettiniz diye.

Yapacağımız siyaset erdem üzerine yapılmalı, çamur atmak üzerine bina edilmemeli. Çünkü attığımız çamur üzerimize sıçrar, bizi de kirletir. Üzüldüğüm nokta da budur.

***16/01/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.