Ana içeriğe atla

Kara Kara Düşünme de Gör! ***

Adı kara kış. Niçin kara kış dendi bilmiyorum. Aslında kış demek kar demektir. Kar da beyaz olduğuna göre ak kış denmesi daha uygun olurmuş ama kara kış denmiş. Kışı, karla özdeşleştiren ben, kara kış ismini yadırgasam da anlamına baktığımız zaman kara kış denmesi yerinde imiş. Çünkü sözlükte kara kış: "Kışın ortası, kışın en şiddetli zamanı, zemheri; çok sıkıntılı durum veya zaman" anlamına geliyormuş. 

Kışın başı aralık ayını sonbahar olarak yaşayan bizler, kışın ortası ocak ayında tam kara kışı yaşıyoruz. Tek eksiği karı olmayan kara kış. Yaşadığım şehir Konya'nın ilçelerine kar yağsa da merkezde karı sadece çatılarda veya yerleri kısa süreliğine ağartmış görüyoruz: “Bakın Konyalılar, kar dediğiniz böyle bir şey, hiç görmedik demeyin” dercesine. Çevre il ve ilçelerin zekatını görüyor Konya merkez. Karı görmesek de iliklerimize kadar kara kışı yaşıyoruz: Eksi yedilerde donduran bir hava. Kombiler durmadan çalışıyor, sanki bir yerler açıkmış gibi evlerin içinde esen rüzgar. Hasılı dışarıda buz kesen hava, evleri de etkisi altına alıyor. 

"Şu doğalgaz bir nimet, ne de kolaylıkmış, kova doldurma, sobayı yakma derdi kalmadı. Düğmeye bir basıyorsun. Sadece bir odayı değil, tüm odaları ısıtıyorsun. Üstelik sıcak suyun da hazır. Mutfakta da kullanıyorsun. Pek bir şey de yakmıyor. Kömürle ısınma ile aynı fiyata geliyor" diyen efkâr-ı umumî, kara hasret bu kışta, 7/24 çalışan doğalgaz kombisi için kara kara düşünüyor. Büyük kolaylık ama bakalım ne gelecek diyor. Soba gibi iliklerine kadar ısıtmasa da eh, buna da şükür dese de, gelecek faturayı aklına getirmek istemese de hiç aklından çıkmıyor. 

Parası olan ve ekonomik sıkıntı çekmeyenler için bu kara kışta gelecek fatura, tuzlu olsa da ödemede sorun yaşamazlar. Ya parası olmayan, işinden ayrılmış/edilmiş veya işi var ama asgari ücretle çalışan dar gelirli, nasıl ödesin kara kışın eseri doğalgazın faturasını. Bu gelen faturalar, kışı daha tam yaşamadığımız aralık ayının faturası. Havalar böyle giderse şubatta gelecek ocak ayının faturasını bir düşünün. 2.300 liraya çalışan, kirada oturan bir asgari ücretli, bu aylarda gelen doğal gaz faturasını nasıl ödesin? Çünkü ödenecek tek fatura doğal gaz faturası değil ki…Elektrik ve su faturaları da katmerli geliyor. Bu durumda olan kişiler, nasıl öderler, nasıl geçinirler bilmiyorum ama bildiğim, işleri zor. Allah yardımcıları olsun, onları ve kimseyi başkasına muhtaç etmesin ve çaresiz bırakmasın.

Kışın şiddetini artırdığı kış aylarında yüksek gelen ısınma bedellerini ödemede zorluk çeken insanımız için yetkililerin, ödeme kolaylığı sağlamasında fayda var. Belli bir meblağın üzerinde gelen faturayı taksitlendirme bir seçenek olabilir. Diğer bir seçenek de yılda kullanılan doğal gaz sarfiyatının 12 aya eşit bir şekilde bölünmesi. Biliyorsunuz kış ayları dışında kaloriferler yanmadığı için doğal gaz faturaları daha düşük gelmektedir. Kışın gelecek fatura bedelinin bir kısmını, faturanın düşük geldiği diğer aylara yansıtmaktır. Bir yılın sonunda doğal gaz dağıtım firması ile abone, alacak ve verecek konusunda mahsuplaşma yoluna gider.

***11/01/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde