8 Ocak 2020 Çarşamba

Müslümanlar, Müslümanlık Anlayışlarıyla Yüzleşmeliler *

Geri kalmış bir İslam dünyası...

Birbirini boğazlamaktan öte bir şey yapmayan bir İslam dünyası...

Batı'nın pazarı olmuş bir İslam dünyası...

Ülkelerini, sömürgeci devletlere parsel parsel peşkeş çeken bir İslam dünyası...

Hiçbir şey üretmeyen ve daima tüketen bir İslam dünyası...

Farklı fikirlere tahammül etmeyen bir İslam dünyası...

Geri kalmışlıklarını Batı'yı suçlayarak ömür tüketen bir İslam dünyası...

Kendisine toz kondurmadan mazeret, bahane, gerekçe üreten bir İslam dünyası...

Gayrimüslimlere merhametli, birbirlerine karşı şedit ve horoz kesilen bir İslam dünyası...

Mezhep anlayışlarını din sanan ve mezheplerinin hakim olması için dinlerini ikinci plana iten bir İslam dünyası...

Namaz, oruç, hac, kurban gibi belli vakitlere bağlı ibadetleri yerine getirmeyi din sanan bir İslam dünyası...

Allah ile kul arasında bir ödev olan ritüelleri önceleyip insanlığın kurtuluşu olan ahlak ilkelerini önemsiz gören bir İslam dünyası...

Kendini, yerini, haddini bilmeyen bir İslam dünyası...

Birbiriyle didişmekten, boğuşmaktan bilime, teknolojiye, üretime, dünya ve insanlığa bir katma değer üretmeyen bir İslam dünyası...

Rahat yaşamayı, gezip dolaşmayı, yemeyi ve içmeyi meslek edinmiş bir İslam dünyası...

Sözü doğru ama özü doğru olmayan bir İslam dünyası...

Ayıpladığı her şeyi yapan bir İslam dünyası...

Kendinden, kendi düşüncesinden başka bir düşüncenin doğru olabileceğine inanmayan bir İslam dünyası...

Müslümanlığı kullanan, kendi emellerine alet eden ama Müslümanlık gibi bir derdi olmayan bir İslam dünyası...

Nevi şahsına münhasır ve kendine Müslüman bir İslam dünyası...

Müslüman kardeşinden başka düşmanı olmayan bir İslam dünyası...

Müslümanları Allah ile aldatan bir İslam dünyası...

Öze değil, şekle önem veren bir İslam dünyası...
Dürüstlüğü, eline imkanlar geçinceye kadar olan bir İslam dünyası...

Kendisi gibi düşünmeyenlere ön yargı ile yaklaşan ve niyet okuyan bir İslam dünyası...

Felsefeye, hür akla karşı olan bir İslam dünyası...
Kendi yeraltı kaynaklarını çıkarmaktan, işleyip dünyaya pazarlamaktan aciz  bir İslam dünyası...
Başkasının ürettiğini tüketerek başkasına pazar olan bir İslam dünyası...

Konuşmada bir numara, icraatta sıfır olan bir İslam dünyası...

Birliğe, beraberliğe, İslam kardeşliğine düşman bir İslam dünyası...

Mezhep, cemaat kardeşliğini İslam kardeşliğinin önüne geçiren bir İslam dünyası...

Aklı küçümseyen, o küçük aklı da başkasına kiraya veren bir İslam dünyası...

Sırtını, kendisini sömürenlere dayayarak ayakta durmaya çalışan ve yaşadığını sanan bir İslam dünyası...
Kendi içinde sosyal adaleti, sosyal barışı sağlayamamış ve adaleti hakim kıl-a-mamış, zulmü adalet diye dayatan bir İslam dünyası...

Farklı ve aykırı fikirlere tahammülü olmayan, kafasının basmadığı fikirlere sapıklık damgası vuran, tekfirciliği silah olarak kullanan bir İslam dünyası...

Her türlü zelil ve rezil, dünyayı yaşanmaz kılan yaşantısıyla cenneti uman ve cennete gireceğine yürekten inanan bir İslam dünyası...

Pislik paçasından akarken birbirleriyle uğraşmaktan kendi paçasına bakmayan ve birbirini aşağıya çekmekten başka bir şey yapmayan bir İslam dünyası...

Kendiyle, yaşantısıyla ve İslam anlayışıyla bir güzel yüzleşmeli. Bunu yapmadığı müddetçe İslam dünyası sorun üretmeye devam edecektir. Dünyaya ve insanlığa dair bir şey vermeyecektir. İslam olduğunu söyleyen İslam dünyasına, giydiği İslam elbisesi maalesef birkaç beden büyük gelmektedir. İslam dünyası ve Müslümanların durumu, toprağın altına servetini gömmüş, ihtiyacı olduğu halde bu servetini kullanmayan kişinin durumuna benzer.

*10/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

6 Ocak 2020 Pazartesi

Bir Danışmanlık Nasıl Aklıma Gelmedi?

—Üstadım! Bir isteğin olursa gel demiştin ya...
—Evet, demiştim. Söyle, elimden gelirse seve seve yaparım.
—Biliyorum, devlet büyüğümüz olan Zatı Muhterem ile aran iyi. Ha söylesen de beni kendisine danışman alsa.
—Hangi alanda danışman olmak istiyorsun?
—Fark etmez, her alan ile ilgili yeterince bilgi ve birikime sahip olduğuma dair bir his var içimde.
—Branşın ne idi senin?
—İlahiyat, efendim!
—Hım...Ama ilahiyatçı danışmana ihtiyacı yok bildiğim kadarıyla. Çünkü dini konularda büyük bir birikimi var. Bu konuda kendisine güveniyor. Keşke askeri işlerden anlasaydın. Çünkü bu alanda ihtiyaç var.
—Askeri işlerden sorumlu danışmanı var sanırım.
—Var. Ama bugünlerde askeri danışmana çok ihtiyaç var. Çünkü etrafımızdaki ülkeler kaynıyor. Bu kaynamadan biz de payımızı alıyoruz. Bölgemiz cadı kazanı gibi. Ne zaman, ne taraftan bir savaş çıkması an meselesi. Bu yüzden uyanık olmanız lazım.
—Aslında askeri işlerden anlarım. Branşıma da yakın sayılır. Lisede iken tarih derslerini çok severdim. Vur-kaç, hilal gibi taktikleri de iyi bilirim. Eğer ihtiyaç hissederse Beyefendi'yi bu konularda doğru bilgilendiririm.
—İlahiyat ve askerlik ne alaka?
—Öyle deme efendim! Her Türk asker doğar bizde. Ayrıca yeri değil belki ama darbe planlayıcısı da bir ilahiyatçı idi. Yine ilahiyatçıların çoğunda yöneticilik kabiliyeti var. Bundandır ki makamların çoğunda bu meslek grubu var.
—Konuyu dağıtmayalım. Sözün özü, askeri işlerden anlar mısın?
—Dedim ya efendim, anlarım diye. Sonra her askeri işlerden sorumlu danışman askeri işlere mi bakıyor bu ülkede? Askeri işlerden ziyade Mehdilik, İsa-Mesih gibi konularda söz söylediğim gibi işi söz faslında bırakmam, hazırlık da yaparım. 
—Git Allahıyın aşkına! Dalga mı geçiyorsun benimle? Dalganın sırası değil şimdi.
—Hiç olmadığı kadar ciddiyim ve danışman olmak istiyorum. Esirgemeyin benden bunu. Sanki danışman sınırlaması mı var? Mesaisi de yok. Beyefendi ihtiyaç hissederse bana ulaşacak. Ben de tüm birikimimi ona aktaracağım. Aktardıklarımı gördükçe yine daha önce yanıma alıp danışman yapmadım diyecek.

5 Ocak 2020 Pazar

Zam Zamanına Dair *

Akaryakıt fiyatları, dövizin dalgalanmasına göre yeniden ayarlanır. İner veya çıkar. Zira otomatiğe bağlanmıştır. Doğalgaz fiyatları akaryakıt gibi otomatiğe bağlı olmasa da doların seyrine göre üç aydan üç aya fiyatı gözden geçirilir. Elektrik de hakeza doğalgaz gibi. Su ise belediyeler tarafından aylık otomatiğe bağlanmış durumda. Dövizin yukarıya doğru seyrine göre birçok ürünün fiyatı değişir. Ulaşım ve nakliye de bu değişimden nasibini alır.

Sebze ve meyve fiyatları arz talep, ürünün az ekilmesi, ekili arazilerin doğal afetlerden etkilenmesi, havaların kurak gitmesi ve soğuk vurmasına göre haftalık ve sezonluk değişir. 

Enflasyonun çift haneli rakamlarda seyrettiği yıllarda ithal ve ihraç ürünlerinde daha sık fiyat ayarlaması yapılır. Çünkü girdiler değişince ürünler de tüketiciye mecburen zam olarak yansır. 

Benim burada değinmek istediğim çok zam yapılıyor, zam oranları yüksek, ekonomi iyi yönetiliyor-yönetilmiyor konusu değil. Bu, ayrı bir yazı konusudur. Zamların sicim gibi geldiği ocak ayına dikkat çekmek istiyorum. 01 Ocaktan geçerli zamlar, birkaç üründen ibaret olsa eh, tamam diyeceğim. Ama neredeyse her ürüne ocakta zam yapılıyor, vergiler yükseltiliyor. Burada 2020 bütçesini hazırlayıp Meclisten geçiren hükümet, gelir ve giderler için ocak ayında düzenlemeye gitmek zorunda, işçi ve memura vereceği maaş zammını, yaptığı bu zamlardan çıkaracak denebilir. Ben de derim ki zamlar ve vergiler için niçin ocak beklenir? Başka bir ay seçilemez mi? Çünkü insanımızın maddi olarak en zorlandığı aylar ve mevsimler sonbahar, özellikle de kış aylarıdır. Bu aylarda ilave olarak ısınma giderleri devreye girer, vatandaş katmerli ödeme yapar. Elektrik faturaları daha kabarık gelir. Okuyan çocuğu varsa okul ve servis masrafları devreye girer. Sezon kış olunca birçok esnafın cirosu düşer. Kimi çalıştığı işten çıkarılır. 

Anlatmak istediğim, vatandaş için kış zor geçer. Devlet, yapacağı zamlar için vatandaşın elinin rahatladığı dönemleri seçecek bir düzenleme yapmalıdır. Mesela mart-nisan ayları zam ve zamlar için uygundur. Çünkü bu aydan itibaren vatandaşın yüzü biraz güler: Kiminin durgun işleri açılır, kimi iş bulur. Sebze ve meyve fiyatları havaların ısınmasıyla birlikte düşüşe geçer, doğalgaz sarfiyatı düşer.  Kışın soğuklarda çocuğunu servise veren servis dışında başka seçenekleri devreye sokar.

Hülasa  zam yapılacaksa bu zamları 1 Ocaktan değil, 1 Mart veya Nisandan geçerli olacak şekilde yapalım. Bütçeyi hükümet ona göre ayarlasın. 1 Nisandan itibaren geçerli olacak bu zamlar, ocak zamlarına göre daha çabuk hazmedilir. Vatandaş gelen zammı, önce 1 Nisan şakası sanır, güler, ardından gerçeği kabullenir.

Yanlış yönetimimizden veya dış kaynaklı dalgalanmalardan dolayı koyacağımız zam veya vergiler vatandaşı canından bezdirmemeli, onları öldürmemeli. Merak etmeyin, vatandaş kaşıkla verileni kepçeyle vermeye alışkın. Yeter ki kazanla almaya kalkmayalım. Vatandaş yaşayacak ki devletini beslesin.

*11/01/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.