24 Kasım 2019 Pazar

Komisyonların Marifeti

Hiçbir anne baba bir suç işlesin diye dünyaya getirmez. Aynı şekilde çocuk da suç işlemek için dünyaya gelmez. En problemli aile bile çocuğunun dünyada mutlu ve iyi olmasını ister. Hakeza çocuk da öyle. Ama burası dünya. İnsan olup da suç işlemeyen, hata ve yanlış yapmayan var mı? Çünkü bu dünya suç makinesi gibi. Ürettikçe üretir.

Suçu dünyaya atma niyetim yok. İnsanın olduğu yerde suç da vardır. İyi biri olmak için yola çıkanın çoğu yollarda kaybolur. Kimi kanar, kimi kandırılır, kimi de girdiği bataklıktan kurtulmaya çalışır. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, sonunda yakayı ele verir, polis yakalar. Suçlu mahkemeye çıkarılır. Hakim kararını verir. Zanlı ya suçludur, cezasını çekmek için hapsi boylar ya işlenen suç içeride yatmayacak kadar TCK nezdinde küçüktür, adli kontrol şartı ile salıverilir ya da suçu yoktur, beraat eder veya takipsizlik alır. Kişi kendini dışarıda bulur.

Suçlu bulunan kimselerin bir kısmı cezasını çektikten sonra tövbekar olur, kendisine yeni bir yol çizer. Çoğu zaman iş bulamaz. Çünkü mahkuma kolay kolay iş verilmez.

Ceza aldıktan sonra cezasını çekenlerin çoğu çıkınca tekrar tekrar suça bulaşır. Alışmıştır bir defa. Zaten alışmasa da toplum bu tiplere iyi gözle bakmadığı için bu kişiler yalnızlara oynar, mecburen suça itilir.

Son yıllarda kamuda görev yapan terör örgütü üyelerini tespit etmek için komisyonlar kuruldu. Komisyonlar personelinin kim olduğuna bakmadan hepsini tek tek inceledi. Terör örgütüne üyeliği veya iltisaklı olduğunu tespit ettiklerini önce açığa aldı, ardından ihraç edilmesi için atamaya yetkili makama gönderdi. Üst makam uygun bulmuşsa ihracı onayladı.

Komisyon o kadar geniş yetkilere haiz ki kişinin görevde kalması komisyonun ve üst amirin iki dudağının arasında. Ben bundan şüphe duyuyorum, bizim kanaatimiz bu yönde dedi mi işin küldür. Sen mahkemede yargılanıp berat, takipsizlik almışsın, hiç önemli değil. Zira yetkileri mahkemeden daha geniş. Kastedilen veya ortaya konan suç yeni bir suç değil. Zira mevcut durumuna bakmıyor. Seni geriye dönük bir güzel inceliyor. Geçmişte suç olmayanlar karşına bunları bunları işlemişsin diye dökülüyor. Dosyan gittikçe kabarıyor. Bu işte müruruzaman da yok, kurtuluşun da yok, elinden tutan da yok. Yapmayaydın diyor.

Komisyon, hakim, savcı, avukat gibi hukukçulardan mı oluşuyor? Hayır. Devlet veya kamu görevlisi olarak görev yapman ve muhakkik olarak görevlendirilmen yeterli. Astığı astık, kestiği kestik. Hata varsa OHAL Komisyonundan veya idari mahkemeden döner. Bu durumda zaten bir mağduriyet de olmaz. Zira geri göreve döndüğünde tazminatını geri alacak. Ayrıca bu konu savsaklamaya gelmez. Çünkü burada terörle bir mücadele yapılıyor. Devlet bu tür teröristlerden temizlenmeliydi. Keşke hakkında soruşturma açılanlar, komisyon üyeleri kadar temiz ve sütten çıkmış ak kaşık olabilselerdi. 


Öğretmenler Günü ve Öğretmene Dair

Bil ki öğretmenim! Her 24 Kasım'da yılda bir defa anılır; fedakar, cefakar diye övücü sözler duyarsın. Günün adına bir yemek verirler. Onun da sponsoru meçhuldur. Bağını sormadan yediğin üzüm bir güzel kılıfına uydurulmuştur. Çoğu kimsenin sesini çıkarmadığı bir ortamda, içine sinmese de arabozanlık yapmamak için sesini çıkarmazsın ya da birkaç arkadaş ortamında bu meseleyi dillendirirsin. Tüm kutlamanın hepsi bir günde biter.

Bu sene biraz şanslısın. Seni övmek ve seni kutlamak için bir hafta ayrıldı. Kimse 24 Kasım'ı beklemedi. Hafta içi öğrencilerle beraber kendi hazırladığın programı dinler, duygulanır, kendi kendini ağırlarsın.

Yetmez mi bu kadar? Yetmez dersen daha ne istersin be kardeşim derim. Üstelik Sayın Bakan da kutlama mesajı gönderdi. Yüzü görünce astarını isteme. Karnın doyduğuna, sanal alemde kutlama mesajları aldığına, öğretmen meslektaşlarınla birlikte birbirinizin gününüzü körler, sağırlar misali ağırladığınıza göre haydi derse artık. Bu gazla/havayla senden, gücünün üzerinde bir efor bekliyorum. Uçur çocuklarımızı. Gönlümüzden geçen meslekleri ve okulları derece ile kazansın çocuklarımız. 

3600'e takılıp kalma. Bu konuda çok beklenti içerisine girme. Zira ayağına takılır, düşersin. Er veya geç, bir gün çıkar ama sen o zaman yaşar mısın bilemem. Ama sen fedakar ve cefakarsın. Sana nasip olmasa da çocukların hatta torunların öğretmen olur, Türkiye'nin bütçesi düze çıkar ve fazla vermeye başlar, devletin başka harcayacak yeri olmaz ise belki o zaman 3600 katsayısı çıkar. Zaten çıkarsa o zamanlar emekli olsan bile seni de kapsayacak. Zira siyasetçi sözü var burada. Dua et, uzun yaşa.

Ayrıca boş ver 3600'ü. Eskiden 3600 mü vardı? Senden önceki emekçi öğretmenler 3600 olmadığı için ölmediler, namarde de muhtaç olmadılar. Rakamlar senin işin değil. Çocuklara dokunmaya çalış. Elindeki sihirli değnek ile öyle dokun ki yukarıda dediğim gibi çocuklar eğitimde, öğretimde, bilimde ve davranışta uçsun. Yakalayabilene aşk olsun! Çocukları muntazam bir şekilde yetiştirirken hiç malzemeye ihtiyacın yok. Bu cevher sende var, damarlarındaki asil kanda dolaşıyor. Malzeme sensin. Sen varken başka malzeme zaittir. Asla yardımcı kaynak isteme. Okulda deneme yapma. Yapıyorsan da yapmamış gibi görün. Sınavlarının hepsini çoktan seçmeli test yapma. Belki bir tanesini yapabilirsin. Çoktan seçmeli sınav, merkezi sınav yapmakla yükümlü MEB, ÖSYM, kurs ve etüt merkezlerinin işi. 

Sen işine yoğunlaş. Bu işi yaparken "Çocuklar ders dinlemiyor, yaramazlık yapıyor, ödevini yapmıyor, temeli zayıf" gibi mazeretler üretme. Çocukları kendi gözünle değil, ailelerinin gözüyle değerlendir: "Aslında çok zeki ama çalışmıyor". Sen veliden daha mı iyi bileceksin çocuğunu. Hele yaramazlığından dolayı görüşmek için veliyi okula falan çağırma. Veliyi okula çağıran Diyarbakır'da görev yapan müdür yardımcısının başına ne geldiğini bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

Çocuklara düşük not verme. Zira verdiğin her düşük not senin başarı karnendir. Yüksek not ise öğrencinin. Ayrıca yüksek not, iyi bir lise seçiminde ve YKS hesaplamalarında lazım olur. Sonra yüksek notu cebinden mi veriyorsun da sermaye kaybı yaşayacaksın? Ver ki hiçbir gerçek ortaya çıkmasın. Öğrenci ve veliyi sevindir ki sen de rahat edesin. Zaten onları mutlu etmek için var olduğunu unutma! Yoksa...

Bu arada MEB'in yeni başlattığı "Öğretmen Kütüphanesi" projesi ile kendini geliştirmeye bak. Önce bir kitap al, bu kitabı oku. Okuduğun kitabı "Öğretmen Kütüphanesi"ne bağışla. Diğer öğretmenlerle kitap değiş tokuşu yap. Okuduğun kitaptan akılda kalanı veya önemli gördüğün bir cümleyi adın soyadın ile birlikte oluşturulan deftere not etmeyi unutma.

Öğretmenler günün kutlu olsun!

23 Kasım 2019 Cumartesi

Yoldaki Çivi *

-Öğretmenler günü anısına-

Kardeşim! Yola attığın çivi benim arabanın tekerinde. Yani tam isabet. Seni tebrik ediyorum. Attığın çivi olur ya kendi tekerime batar diye boşu boşuna endişe edip yolunu uzatma. Haber veriyorum ki o yoldan rahat bir şekilde geçebilesin. Sana aynı anda haber veremedim. Kusuruma bakma ve hakkını helal et. 

Niçin zamanında haber edemedim. Çünkü tekerle uğraştım. Değiştirmesi için lastikçiyi aradım. Yoğunum, gelemem dedi önce. Sonra ben seni beş dakika sonra ararım dedi. Kaç beş dakika geçti, aramadı. Adı üzerinde yoğun. Ama arayacağım diye söz vermişti. Lastikçinin telefonunun olması ve cebimde param işe yaramadı. İçimden bir ses "Ramazan böyle olmayacak. Sen bu işi yaparsın. Ki daha önce değiştirmiştin. Arabanda yedek lastiğin de var. Sadece aradan yıllar geçince acaba yapabilir miyim diye özgüvenin eksik. Haydi sığa kolları" dedi. 

Arabanın bagajında malzeme var mı diye baktım. Önce bir şey bulamadım. Sonra kriko, bijon anahtarı ve bir tornavida elime geçti. Bunlar yeterdi bana. Ah bir de pense olsaydı. Çünkü lastikten önce jant kapağını çıkarmak için makas, bıçak veya pense gerekti. Arabanın her bir yerine baktım. Olmayınca yok. Daha önce ne olur ne olmaz deyip koymayınca olmaz tabi. Gelip birisi koyacak değildi ya…

Sonunda pense için oğlanı aradım. Kardeşiyle birlikte geldi. Olduk üç kişi. Lastikçi gelmezse gelmesin. Uğraş-didin, değiştirdik nihayet. Lastik değiştirme parası da cebimde kaldı.

Bu vesileyle kışlık lastikleri de değiştireyim deyip evden lastikleri alarak aradığımda yoğunum deyip gelmeyen, beş dakika sonra arayacağım deyip aramayan lastikçinin yanına geldim. Öyle ya, gelmeyene gitmeliydim. Kızıp bir başka lastikçiye gitmeye gerek yoktu. Varınca lastikçimin nasılsın sorusuna cezalısın dedim. "Kusura bakma, görüyorsun durumu" dedi. Hakikaten millet sıra bekliyordu. Benim bir lastiği değiştirmeye ayırdığım zamanın dörtte biri kadar bir zaman diliminde arabanın yazlık lastiklerini çıkararak kışlıkları taktı. Çivi batmış lastiği tamir etti. 

Lastikçiden ayrılırken madem bugünü arabaya ayırdım. Biraz bakayım dedim. Yakıt aldıktan sonra bir güzel yıkattım. Tüm bunları niye anlatıyorum yola çivi atmış çivici kardeşim? Lastikçi gibi yoğun bir gün geçirdiğim için yolu temizledim diye sana zamanında haber veremedim. Ha bu arada çivi lazım olursa, elinde yollara ulu orta serpiştireceğin çivin kalmadı ise çivin lastikçide kaldı. Bir zahmet gidip ondan alıver. Vazifenden geri kalma. Hatta sana diğer lastiklerden çıkan çivileri de verebilir.

Bu arada sana bir de teşekkür borcum var. Attığın çivin benim arabamın tekerine nasip olunca bu vesileyle günü dolu dolu geçirdim. Vakit de geçmiş oldu. Çarşıya çıkmayı düşünüyordum. İşim de yoktu. Hoydur hoydur gezecektim. Sayende vaktimi dolu dolu geçirdiğim gibi arabama bakım da yaptım. Zira senin çivin olmasaydı bugün yarın derken ben o kışlık lastikleri ne zaman değiştirecektim? Yine sayende lastikçiye kısa günün karı olarak 70 lira bayıldım. Petrole 75 lira verdim. Yıkamacıya para verdim. Bu hayırlı işe sen ön ayak oldun. Petrolcü, lastikçi, yıkamacı kazandı. Lastik değiştirebileceğime yeniden güvenim geldi. Tüm bunlar senin sayende oldu. Sağ olasın, var olasın. Araban varsa tekerine taş değmesin, pardon çivi batmasın. Bu arada senin için çivi masrafı olacak ama yollara daha fazla çivi atmalısın. Çünkü lastikçiler de Allah Allah diyor. 

Hasılı kardeşim, öğretmenler günü münasebetiyle katıldığım kahvaltıya giderken arabamın lastiğinin tekerinin senin çivin vasıtasıyla patlaması gördüğün gibi bana pahalıya mal oldu. Allah senin hayrını versin.

* 25/11/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.