24 Kasım 2019 Pazar

Öğretmenler Günü ve Öğretmene Dair

Bil ki öğretmenim! Her 24 Kasım'da yılda bir defa anılır; fedakar, cefakar diye övücü sözler duyarsın. Günün adına bir yemek verirler. Onun da sponsoru meçhuldur. Bağını sormadan yediğin üzüm bir güzel kılıfına uydurulmuştur. Çoğu kimsenin sesini çıkarmadığı bir ortamda, içine sinmese de arabozanlık yapmamak için sesini çıkarmazsın ya da birkaç arkadaş ortamında bu meseleyi dillendirirsin. Tüm kutlamanın hepsi bir günde biter.

Bu sene biraz şanslısın. Seni övmek ve seni kutlamak için bir hafta ayrıldı. Kimse 24 Kasım'ı beklemedi. Hafta içi öğrencilerle beraber kendi hazırladığın programı dinler, duygulanır, kendi kendini ağırlarsın.

Yetmez mi bu kadar? Yetmez dersen daha ne istersin be kardeşim derim. Üstelik Sayın Bakan da kutlama mesajı gönderdi. Yüzü görünce astarını isteme. Karnın doyduğuna, sanal alemde kutlama mesajları aldığına, öğretmen meslektaşlarınla birlikte birbirinizin gününüzü körler, sağırlar misali ağırladığınıza göre haydi derse artık. Bu gazla/havayla senden, gücünün üzerinde bir efor bekliyorum. Uçur çocuklarımızı. Gönlümüzden geçen meslekleri ve okulları derece ile kazansın çocuklarımız. 

3600'e takılıp kalma. Bu konuda çok beklenti içerisine girme. Zira ayağına takılır, düşersin. Er veya geç, bir gün çıkar ama sen o zaman yaşar mısın bilemem. Ama sen fedakar ve cefakarsın. Sana nasip olmasa da çocukların hatta torunların öğretmen olur, Türkiye'nin bütçesi düze çıkar ve fazla vermeye başlar, devletin başka harcayacak yeri olmaz ise belki o zaman 3600 katsayısı çıkar. Zaten çıkarsa o zamanlar emekli olsan bile seni de kapsayacak. Zira siyasetçi sözü var burada. Dua et, uzun yaşa.

Ayrıca boş ver 3600'ü. Eskiden 3600 mü vardı? Senden önceki emekçi öğretmenler 3600 olmadığı için ölmediler, namarde de muhtaç olmadılar. Rakamlar senin işin değil. Çocuklara dokunmaya çalış. Elindeki sihirli değnek ile öyle dokun ki yukarıda dediğim gibi çocuklar eğitimde, öğretimde, bilimde ve davranışta uçsun. Yakalayabilene aşk olsun! Çocukları muntazam bir şekilde yetiştirirken hiç malzemeye ihtiyacın yok. Bu cevher sende var, damarlarındaki asil kanda dolaşıyor. Malzeme sensin. Sen varken başka malzeme zaittir. Asla yardımcı kaynak isteme. Okulda deneme yapma. Yapıyorsan da yapmamış gibi görün. Sınavlarının hepsini çoktan seçmeli test yapma. Belki bir tanesini yapabilirsin. Çoktan seçmeli sınav, merkezi sınav yapmakla yükümlü MEB, ÖSYM, kurs ve etüt merkezlerinin işi. 

Sen işine yoğunlaş. Bu işi yaparken "Çocuklar ders dinlemiyor, yaramazlık yapıyor, ödevini yapmıyor, temeli zayıf" gibi mazeretler üretme. Çocukları kendi gözünle değil, ailelerinin gözüyle değerlendir: "Aslında çok zeki ama çalışmıyor". Sen veliden daha mı iyi bileceksin çocuğunu. Hele yaramazlığından dolayı görüşmek için veliyi okula falan çağırma. Veliyi okula çağıran Diyarbakır'da görev yapan müdür yardımcısının başına ne geldiğini bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

Çocuklara düşük not verme. Zira verdiğin her düşük not senin başarı karnendir. Yüksek not ise öğrencinin. Ayrıca yüksek not, iyi bir lise seçiminde ve YKS hesaplamalarında lazım olur. Sonra yüksek notu cebinden mi veriyorsun da sermaye kaybı yaşayacaksın? Ver ki hiçbir gerçek ortaya çıkmasın. Öğrenci ve veliyi sevindir ki sen de rahat edesin. Zaten onları mutlu etmek için var olduğunu unutma! Yoksa...

Bu arada MEB'in yeni başlattığı "Öğretmen Kütüphanesi" projesi ile kendini geliştirmeye bak. Önce bir kitap al, bu kitabı oku. Okuduğun kitabı "Öğretmen Kütüphanesi"ne bağışla. Diğer öğretmenlerle kitap değiş tokuşu yap. Okuduğun kitaptan akılda kalanı veya önemli gördüğün bir cümleyi adın soyadın ile birlikte oluşturulan deftere not etmeyi unutma.

Öğretmenler günün kutlu olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder