3 Ekim 2019 Perşembe

Akar Yanınız Aşağıda mı Mübarekler! *


Bir akşam 8.30 sularında arabama yakıt aldıktan sonra evime doğru giderken yolun iki tarafına park edilmiş araçların olduğu bir markete girmek istedim. Yolun sağı, solu park edilmiş araçlarla dolu. Gözüme, arabamı rahatça park edebileceğim bir yer ilişti. Bir tek burası boş. Niçin buraya araç konmadı acaba diye düşündüm. Dükkan önü olduğu için konmamış olabilir. (Sanki diğer yerler dükkan önü değil) Belki de benim için boş bırakıldı, kim bilir? (Bu kadar düşünceli bizim insanımız) Aman neyse ne! Markette fazla oyalanmayacağım. Zaten alacağım birkaç kalem. Üstelik bu boşluk da tam bana göre. Hiç manevra yapmadan park edebileceğim aracı. Park edip hızlıca markete yöneldim.
Markette 10-15 dakika kadar oyalandım. Çıkıp arabamın yanına geldim. Bagajı açmaya davrandığımda arabam, başta bagajın üstü ve tavanı olmak üzere camlara varıncaya kadar lekelenmişti. Bu kadar kısa bir zaman zarfında arabanın üzerine bu düşenler ne olabilir? Olsa olsa ağacın yaprakları düşmüş olmalı dedim. Biraz daha eğildim. Yaprak değildi. Ağaca tünemiş kuşlar pislemişti. Bir, üç, beş yere birden değil; neredeyse arabamın her bir yerine kuşlar made in bird deyip imzalarını atmışlardı. Anlaşılan akşama kadar yemişler, içmişler, tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için aralarında anlaşmışçasına dişinizi sıkın, nasılsa akşama bir çaylak gelir, ona bir hoş geldin partisi düzenler; geldiğine geleceğine pişman ederiz demiş olmalılar.
Mübareklerin akar yanı aşağıda mı ne! Mermi gibi aynı anda salmışlar. Hepsi de nokta atış. Talimliler belli ki... Merak ettiğim, akşam erken saatte tüneyen bu kuşlar, ağaçta o kadar çok muydu? Her biri, bir defa mı imzasını attı yoksa mermi atar gibi arka arkaya mı saldılar? Umarım, sermayelerinin tamamını benim arabama harcamamışlar, az sonra gelecek bir araca da biraz ayırmışlardır ve bir ayrım yapmaksızın kardeş payı yaparlar. Şayet tüm eforlarını benim arabama sarf etmişlerse üzülürüm doğrusu. O zaman biz insanlardan bir farkları kalmaz. Çünkü ben kuşları ayrım yapmaz diye bilirim. Ne de olsa insan değiller.
5-6 parçadan oluşan tek kalemlik eşyayı bagaja koyar koymaz soluğu evde aldım. Elime bezi alarak kuşların imzasını kurutmadan sıcağı sıcağına sildim. Silerken de az homurdanmadım: Akşam akşam derdime neydi de markete gitmişim? Başka park edecek yer yok muydu da ağacın altını araya araya bulmuşum gibi. Ben sildikçe beyaz arabam sarardı. Allah hayırlarını versin. Çok beklemiş olmalılar benim gelmemi.
Her hayırda bir şer, her şerde de bir hayır olabilir. Acaba bu şerden bir hayır çıkarabilir miyim diye düşündüm. Kuşun başa konması ya da kuşun üzerine pislemesine, başına talih kuşu kondu denir. Kuş ha başıma s.çmış ha arabama! Ne fark eder? Üstelik hepsi birden arabama etmiş dedim. Batıl inanç ama bir an için acaba bahtım mı açılıyor diye düşünmeden edemedim.
Kuşların toplu eyleminin ardından kaç gün geçti bahtımın açıldığı falan yok. Ben yine aynı yerinde sayan birisiyim.
Siz siz olun, ne gündüz ne de akşam vakti, sakın ola ki aracınızı bir ağacın altına koymayın. Gidin güneşin altına koyun. Aracınız varsın yansın. Bunun sakalı yok diye büyük sözü dinlemez, aracınızı bir ağacın altına koyarsanız görürsünüz gününüzü. Demedi demeyin…

* 21/09/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.





1 Ekim 2019 Salı

Enerji Tasarrufu Tedbirlerim ***


01 Temmuz'dan itibaren elektriğe gelen zamdan sonra 01 Ekim'den geçerli olmak üzere gelen ikinci zam, beni ister istemez enerjide tasarruf yapmaya sevk edecek görünüyor. Benim tasarrufum bana. Başkasını bağlamaz. Olur ya! Yok mu bu işi ucuza getirmenin yolu diyen olursa diye, uygulamayı düşündüğüm enerji tasarrufumu takdirlerinize sunuyorum:
*Akşamları televizyonu açıp haber, tartışma programı, dizi vs izlemeyeceğim.
*Kolay kolay masaüstü bilgisayarını kullanmayacağım.
*Telefonumun şarj ihtiyacını, çalıştığım kurumun prizlerinden ya da eş-dostun evinde otururken gidereceğim. Efendim telefonumu bir şarja koyabilir miyim, diyeceğim. "Efendim, bizim şarj cihazımız sizin telefona uymaz denirse cebimden ya da çantamdan şarj cihazımı çıkarıp bende var, efendim! Şunu takın, diyeceğim.
*Lüzumsuz ve gereksiz lambaları söndüreceğim. Tasarruf ampullerinden öte voltajı en düşük ampullerle odaların lambalarını değiştireceğim.
*Akşam ışıklar yokmuş gibi davranıp tüm işlerimi gündüz güneş ışığı varken halledeceğim.
*Buzdolabı hariç prizlerde takılı ne kadar fiş varsa çıkaracağım.
*Akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılmak veya başka ihtiyaçlarımı gidermek için sokak lambalarından -şayet yanıyorsa- azami derece istifa edeceğim.
*Erken yatıp erken kalkacağım. Gece kuşu gibi evde dolaşıp durmayacağım. Gece lavabo ve wc ihtiyacım baş gösterirse ışığı yakmamak için hava aydınlanıncaya kadar kendimi yatağın içinde sıkacağım. Gerekirse kıvranacağım.
*Zorunlu hallerde kullanmak üzere evde bir gaz lambası bulunduracağım. Yeni bir gaz lambası almamak için eskiden kalma gaz lambası varsa annemden isteyeceğim.
*Aydınlanmak için ışık yakmam gerekiyorsa evde sadece bir odanın ışığı yanacak. Aile efradından isteyen istediği odaya geçip ışık yakamayacak. Herkes tek odada oturacak.
*Başka odadan bir eşya alınacaksa ışık yakılmayacak. El feneri kullanılacak. El feneri yoksa cep telefonunun ışığından veya fenerinden yararlanılacak.
*Fırına ihtiyaç duyan her türlü pasta, kek vb hamur işi ikinci bir emre kadar yapılmayacak. Tost vb. yiyecekler için tost makinesi çalıştırılmayacak. Gerekirse ekmek tavada ısıtılacak.
*Kirli çamaşır birikmeden çamaşır makinesi çalıştırılmayacak. Zorunlu hallerde çamaşır elde yıkanacak. Bu iş kesinlikte gündüz vakti yapılacak.
*Yıkanan çamaşır, ütü istiyorsa ütü kullanılmayacak. Çamaşır daha önceki ütü yerlerinden katlanılarak minderin altına konacak. Bundan sonra kıyafet alırken ütü istemeyen kıyafetlerin alınmasına öncelik verilecektir.
*Akşam misafir kabul edilmeyecek. Her türlü misafir kabulleri gündüz vakti yapılacaktır. Zorunlu hallerde akşam misafir kabul edilecekse; misafirden, eve geldiğinde zile basmaması istenecek. Misafir içeri alınırken, uğurlanırken veya ikram esnasında ışık yakılacak. Oturma esnasında ışık söndürülüp karanlıkta oturulacak veya gaz lambası yakılacak. Oturma esnasında iki odanın ışığı yanmasın diye haremlik selamlık uygulanmayacak. Kadın-erkek, çoluk-çocuk aynı odaya oturacaktır.
*Bulaşık makinesi zorunlu haller dışında çalıştırılmayacak. Bunun yerine ellerimiz çalışacak. Eşim yıkayacak, ben de durulayacağım.

Daha neler neler... Uyguladığım bu tasarruf tedbirleri sonucunda, üretilen elektrik elinde kalan elektrik dağıtım şirketleri, evime kadar gelip Allah aşkına vazgeç bu sevdadan. Al elektriği kaçtan istiyorsan, senin dediğin olsun diyecek. Bekleyip göreceğiz. Bakalım er mi yaman, bey mi yaman?

***05/10/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.




Ekonomideki Hali Pürmelalimiz ***


Bir ekonomik sıkıntıdan geçtiğimiz belli. Hem de öyle böyle değil, derin mi derin! Üstelik bugünden yarına geçeceğe de benzemiyor. Nereden mi biliyorum? Yağmur gibi gelen zamlardan elbet. Bunun son örneği de 01 Temmuz’da elektriğe gelen zamdan sonra 01 Ekim’de gelen zamdır. Zamla ilgili yapılan açıklamada bu zammın başka bir durum olmadığı takdirde 31/12/2019 tarihine kadar geçerli olduğu. Ben bu açıklamadan Ocak 2020’den itibaren zammın kapımızı tekrar çalacağı yönünde.

Zamlar ekonomiyi diriltecek, piyasayı canlandıracak ve krizi geride bırakacak ise yani derdimize merhem olacaksa varsın yapılsın diyeceğim. Ama ekonominin hali pürmelali, zamların çözüm olmayacağı yönünde. Üstelik fiyat ayarlaması üç ayı geçmiyor. Geldi mi öyle düşük yüzde ile de gelmiyor. 

Faizlerin indirildiği, konut kredi faizlerinin düşürüldüğü, dövizin yerinde saydığı, hatta gerilediği, enflasyonun düştüğü ve ekonomik verilerde iyileşme emareleri görülmeye başlandı dendiği bir zaman diliminde zamların gelmeye devam etmesi manidar ve bu durum hiç hayra alamet değil. Görüntü, hükümetin elinde zam yapmanın dışında bir seçeneğinin olmadığı yönünde. 

Hükümet, ekonomide iyileşme emareleri var deyip ardından zam yapacağına çıkıp vatandaşa "Ey vatandaşım! Bir ekonomik krizin içindeyiz. Şu an elimizde zam yapmanın dışında başka bir alternatifimiz yok. Maalesef istemeyerek de olsa biz bu zamları yapmak zorundayız. Belki size biraz fazla yükleneceğiz ama biz bu krizin altından kalkabilecek güçteyiz ve biz bu konuda tecrübeliyiz. Biliyorsunuz 2002'de biz iktidara geldiğimizde ekonomimiz bugünden farklı değildi. Biz ekonomiyi kısa zamanda döndürülebilir noktaya getirmiş, paramızdan da altı sıfır atmıştık. Siz hiç merak etmeyin. Bize güvenin. Sizden biraz daha sabır istiyoruz" dese daha iyi olacak. 

Ekonomist falan değilim ama dövizin yerinde saydığı, enflasyonun düştüğü,  ekonomik verilerin iyiye gidiyor dendiği bir zamanda gelen bu zamları anlamakta güçlük çekiyorum. Tek aklıma gelen, bankaların kredi faizlerini düşürmesi sonucu oluşacak kamu zararlarının karşılanması için bu zamların yapılıyor olduğu ya da girdi fiyatlarının zamanında fiyatlara yeterince yansıtılmayıp ötelene ötelene şimdiye bırakılmasıdır. Sanırım bıçak kemiğe dayandı ki zammın birinin acısı geçmeden diğeri kapımızı çalıyor. 

Devlet zor durumda belli. Bize uzun süre zammı unutturan hükümet, şimdi adeta zam yarışı yapıyor. Maalesef ceremesini de orta ve dar gelirli vatandaş çekiyor ve çekmeye devam edecek. Vatandaş bu ekonomik krizi çeker, üzerine bindirilen bu yükü taşır. Çünkü daha önce nice yükler bindi üzerine. Ama böyle giderse hükümetin biletini de keser. Yani hükümet yaptığı bu zamlarla topuğuna sıkıyor hatta harakiri yapıyor. Çünkü bu yükü çeken millet faturayı hükümete ödetir. Bu durumda muhalefetin iktidar olmak için çok çalışmasına gerek yok. Bu acizlik görüntüsüyle hükümet muhalefete çalışıyor.

Temennim, hükümetin ekonomiyle ilgili sonuç alıcı kalıcı çözümler üretmesidir. Çünkü orta yerdeki mesele hükümet meselesinden ziyade ülke meselesidir. Ülke inşallah bu badireden kısa zamanda kurtulur.

***03/10/2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.