Bundan on sekiz yıl önce bu ülkede bir rüzgar esti. Yıllardır mağdur edilen, dışlanan ve horlanan kesim iktidara geldi. İktidar önce dibe vuran ekonomiyi düze çıkardı, döndürülebilir hale getirdi, enflasyonlu hayat son buldu. Orta ve dar gelirli zammın ne olduğunu unuttu. Vatandaşın parası bereketlendi. Alım güç arttı. Ekonomik yönden rahatladı. Ülke şantiyeye döndü, alt yapı ve çift yönlü yollar yapıldı. Yıllardır kronikleşmiş birçok soruna el atıldı. Çoğu çözüldü, çözülemenyeler için taraflarla bir araya gelindi. Okullar arasındaki kat sayı adaletsizliği kaldırıldı. Seçimlere gidilirken seçim ekonomisi uygulanmadı. İktidar birçok meseleyi hallederken yerleşik düzen ve devletin kurumlarıyla mücadele etti ve başarılı oldu. Çalışma ve mücadele azminden dolayı her seçimde oyunu da artırdı. Her iki kişiden birinin oyunu aldı. Oy vermeyenler bile kendilerini takdir etti ve gıpta etti. Tüm bu mücadeleyi ve çalışmayı yaparken halkı kutuplaştırmadı, herkesi kucakladı. Ekip ruhuna önem verdi. Birlik ve beraberlik vardı, fedakarlık vardı. Ekip ibadet aşkı içerisinde çalıştı, hiç düşünmeden birbirlerine makam ve koltukları teslim ettiler. Bu süreçte iktidarın en büyük destekçisi Batı dünyası ve ABD oldu. Askeri vesayetin gücü kırıldı.
Ne zaman ki Türkiye birinci elden dış politikada "one minute" dedi. Mavi Marmara olayı vuku buldu. "Dünya beşten büyüktür" demeye başladı. Batı ile ayrıştı ve ABD desteğini çekti. ABD desteğini çekmekle kalmadı. Yılanın başı küçükken ezilmeliydi. Yıllardır beslenip büyütülen ve her alanda devasa bir güç olan içimizdeki uyuyan hücreyi harekete geçirdi. Adına paralel yapı denilen yapı hükümetle didişmeye başladı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması, MİT tırlarına operasyon düzenlenmesi, Gezi olayları patlak vermesi, ardından gelen 17-25 Aralık operasyonların yapılması hem ülkenin hem iktidarın dengesini bozdu. Yıllardır başarılı bir şekilde yürütülen enflasyonla mücadele geri plana itildi. Yıllardır değerlenen TL, dolar karşısında erimeye başladı. Enflasyon tek haneden çift haneye yükseldi. Zamlar yavaş yavaş gelmeye başladı. İthalat ve ihracat dengesi bozuldu. Cari açık iyice arttı.
Paralel yapı veya FETÖ ile mücadele için devlet güvenlikçi bir politika izlemeye başladı. FETÖ ile mücadele iktidarı yıprattı. İktidar yıpranırken oyu da düşmeye başladı. Eski oyunu alamaz ve seçimleri güç bela kazanır oldu. Bu süreçte iktidarı yöneten ekibin arasına kırgınlıklar girmeye başladı, güven problemi baş gösterdi. Küskünlükler arttı. Dün birbirlerine kol kanat gerenler birbirini suçlar oldu. Küsüp gidenler ihanetle suçlandı.
15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsü işin tuzu biberi oldu. Ardından ABD ile köprüler iyice atıldı. ABD FETÖ elebaşılarına kucak açtı. Döviz yani ekonomi silahına sarıldı. Bir gecede paramız pul oldu, ekonomi felç oldu. İktidarın yüz akı ekonomi sos vermeye, dövize bağlı olarak girdi fiyatları artmaya devam etti. Vatandaşın alım gücü azaldı. İktidar ekonomideki bu daralmayı görmezden geldi. Eleştirenlere ağır eleştiriler getirdi. FETÖ ile mücadele etmek için kamuda bir temizlik harekatı başlattı. Bu mücadelede mağdurlar olabileceğine inanmadı. Kamuya eleman alımında, öğretmen seçiminde mülakat yolunu tek kıstas olarak ortaya koydu. Mülakat öncesi oluşturulan listeler dolayısıyla torpil aldı başını gitti.
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle istişare elden bırakıldı. Parti üyesi olmasına rağmen kırgınlığından dolayı köşesine çekilenler rahat bırakılmadı. Basın yoluyla sürekli eleştirildi. Eleştirilenler savunma refleksi ile cevap vermeye başladı ve sonunda eski ağır toplar partilerinden ayrılarak partileşme sürecini başlattı.
Suçlu kim, niçin böyle oldu, bu süreçte şu veya şunlar suçlu gibi birilerini suçlu ilan etme gibi bir niyetim yok. Neredeydi, nereye geldi konusunu işlemeye çalıştım. Bu vesileyle burada şunları da söylemek isterim. FETÖ, iktidarı yıkmak amacıyla iktidarla giriştiği bütün operasyonları kaybetti. İyi ki kaybetti. İktidar ve devlet kazandı. FETÖ kaybetti ama değişik zamanlarda çektiği operasyonlarla iktidarı çok sarstı. İktidar, yediği yumrukların etkisiyle kendisini toparlayamadığı gibi dağıtmaya devam ediyor. Dağıttıkça birbirine karşı hırçınlaştı. Eleştiriye gelmez oldu.
Sonuç olarak 2013'de başlayan erime ve duraklama 2019'da sıkıntıyı iyice gösterdi. Çünkü ilk defa büyükşehirleri kaybetti. İktidarın ayaklarının altından kayabileceğini gördü.
Hasılı iktidar karşı olduğu seçim ekonomisini kaç seçimdir uygulamasına rağmen oyunu artıramıyor. Yeni oy gelmiyor. İttifak yeterli değil. Eskisi gibi halkı okuyamıyor. Mali yönden ülke 2000'li yıllara geri döndü. Devlet her zamankinden daha fazla borçlanır oldu, işsizlik arttı. Dövizin hareketlenmesinden dolayı zamların ardı arkası kesilmiyor. İflaslar var. Kimse önünü göremiyor.
Sonuç olarak ülke 2002 yılında alındığı noktaya geri döndü dense yanlış olmaz.
Ne zaman ki Türkiye birinci elden dış politikada "one minute" dedi. Mavi Marmara olayı vuku buldu. "Dünya beşten büyüktür" demeye başladı. Batı ile ayrıştı ve ABD desteğini çekti. ABD desteğini çekmekle kalmadı. Yılanın başı küçükken ezilmeliydi. Yıllardır beslenip büyütülen ve her alanda devasa bir güç olan içimizdeki uyuyan hücreyi harekete geçirdi. Adına paralel yapı denilen yapı hükümetle didişmeye başladı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması, MİT tırlarına operasyon düzenlenmesi, Gezi olayları patlak vermesi, ardından gelen 17-25 Aralık operasyonların yapılması hem ülkenin hem iktidarın dengesini bozdu. Yıllardır başarılı bir şekilde yürütülen enflasyonla mücadele geri plana itildi. Yıllardır değerlenen TL, dolar karşısında erimeye başladı. Enflasyon tek haneden çift haneye yükseldi. Zamlar yavaş yavaş gelmeye başladı. İthalat ve ihracat dengesi bozuldu. Cari açık iyice arttı.
Paralel yapı veya FETÖ ile mücadele için devlet güvenlikçi bir politika izlemeye başladı. FETÖ ile mücadele iktidarı yıprattı. İktidar yıpranırken oyu da düşmeye başladı. Eski oyunu alamaz ve seçimleri güç bela kazanır oldu. Bu süreçte iktidarı yöneten ekibin arasına kırgınlıklar girmeye başladı, güven problemi baş gösterdi. Küskünlükler arttı. Dün birbirlerine kol kanat gerenler birbirini suçlar oldu. Küsüp gidenler ihanetle suçlandı.
15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsü işin tuzu biberi oldu. Ardından ABD ile köprüler iyice atıldı. ABD FETÖ elebaşılarına kucak açtı. Döviz yani ekonomi silahına sarıldı. Bir gecede paramız pul oldu, ekonomi felç oldu. İktidarın yüz akı ekonomi sos vermeye, dövize bağlı olarak girdi fiyatları artmaya devam etti. Vatandaşın alım gücü azaldı. İktidar ekonomideki bu daralmayı görmezden geldi. Eleştirenlere ağır eleştiriler getirdi. FETÖ ile mücadele etmek için kamuda bir temizlik harekatı başlattı. Bu mücadelede mağdurlar olabileceğine inanmadı. Kamuya eleman alımında, öğretmen seçiminde mülakat yolunu tek kıstas olarak ortaya koydu. Mülakat öncesi oluşturulan listeler dolayısıyla torpil aldı başını gitti.
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle istişare elden bırakıldı. Parti üyesi olmasına rağmen kırgınlığından dolayı köşesine çekilenler rahat bırakılmadı. Basın yoluyla sürekli eleştirildi. Eleştirilenler savunma refleksi ile cevap vermeye başladı ve sonunda eski ağır toplar partilerinden ayrılarak partileşme sürecini başlattı.
Suçlu kim, niçin böyle oldu, bu süreçte şu veya şunlar suçlu gibi birilerini suçlu ilan etme gibi bir niyetim yok. Neredeydi, nereye geldi konusunu işlemeye çalıştım. Bu vesileyle burada şunları da söylemek isterim. FETÖ, iktidarı yıkmak amacıyla iktidarla giriştiği bütün operasyonları kaybetti. İyi ki kaybetti. İktidar ve devlet kazandı. FETÖ kaybetti ama değişik zamanlarda çektiği operasyonlarla iktidarı çok sarstı. İktidar, yediği yumrukların etkisiyle kendisini toparlayamadığı gibi dağıtmaya devam ediyor. Dağıttıkça birbirine karşı hırçınlaştı. Eleştiriye gelmez oldu.
Sonuç olarak 2013'de başlayan erime ve duraklama 2019'da sıkıntıyı iyice gösterdi. Çünkü ilk defa büyükşehirleri kaybetti. İktidarın ayaklarının altından kayabileceğini gördü.
Hasılı iktidar karşı olduğu seçim ekonomisini kaç seçimdir uygulamasına rağmen oyunu artıramıyor. Yeni oy gelmiyor. İttifak yeterli değil. Eskisi gibi halkı okuyamıyor. Mali yönden ülke 2000'li yıllara geri döndü. Devlet her zamankinden daha fazla borçlanır oldu, işsizlik arttı. Dövizin hareketlenmesinden dolayı zamların ardı arkası kesilmiyor. İflaslar var. Kimse önünü göremiyor.
Sonuç olarak ülke 2002 yılında alındığı noktaya geri döndü dense yanlış olmaz.