7 Eylül 2019 Cumartesi

Adam Tırnak Bırakmadı Elinde *

Cuma günü bir toplu taşıma aracına bindim. Önlerde oturacak boş yer olmasına rağmen otobüsün gidip orta boşluğuna tutundum. Cinslik parayla değil ya... Bir iki durak gittikten sonra bir kız çocuğu yerinden kalkarak "Amca buraya otur" dedi. Kendisi de inmek üzere kapıya doğru yöneldi. Kızımızı inecek sandım. Kapı önünde dikilerek birkaç durak gittikten sonra indi. Demek ki bana yer vermek için yerinden kalkmış. İhtiyarlığın gözünü seveyim böyle yerlerde.

Kızımızın boşalttığı ikili koltuğun tekine oturdum. Şurada mı ineceğim, burada mı ineceğim, geçip gitmeyeyim diye otobüsün seyrettiği yöne doğru bakıyorum ara sıra. Yanımdaki oturan genç erkek yolcu ise oturmanın dışında başka bir şey yapıyor. Durmadan elini ağzına götürüyor. Benimle beraber binmişti az önce. Binerken el kartın dışında elinde de bir şey yoktu. Acaba ne yiyordu? Ön tarafı seyretmeyi bıraktım, o değilden dışarıya bakar gibi yaparak genci süzdüm. Hiç istifini bozmadan yemeye devam etti. 

Elinde hiçbir şey olmayan bir kişi ne yiyebilir sizce? Haydi düşünün bakalım. Çok düşünmeyin, ben söyleyeyim: Tırnağını yiyor efendim. Dikkat çekmeyeyim diye dik dik bakmadım. Ara ara yine dışarıyı seyreder gibi yaptım. Bakarken de genci es geçmedim. Yanlış görmemişim. Gencimiz tırnaklarını yiyordu. Parmağın birini bitirdi, diğerine geçti, hem de kaç parmak birden. Anladığım kadarıyla bu işi yaparken başkası ne der diye hiç çekinmiyor. Ne zamandır bu işi yapıyor, bilmiyorum. Ama mesleğinde çok tecrübeli görünüyor. Çünkü çok pratik. Ben ininceye kadar beş kardeşin temizlik işini halletti. Ben indikten sonra öyle zannediyorum diğer beş kardeşe gelmiştir sıra.

Otobüsten indikten sonra adliyeye doğru yürümeye devam ettim. Ama aklım fikrim gençte idi. Bereket erken indim. Diğer elinin temizlik işini bitirdikten sonra ne yapacaktı bu genç? Çünkü bu işe kalkışan durmazdı. Kuvvetle muhtemel bana yönelip elimi tutacak ve elimi aldığı gibi ağzına götürecek, benim tırnakları da yiyecekti. Olur mu? O kadar da değil demeyin. Alışmış kudurmuştan beter derler. Yapar mı yapar. Tırnak yemeyen biri iseniz mideniz götürmedi, biliyorum. Benimki de götürmedi. Hatta tiksinti duydum. Ondan önce inmem benim için bir kurtuluş oldu. 

Hayıflandığım bir nokta var. Tam dikkatli bakamadığım için tespit edemedim. Acaba dişiyle kopardığı tırnakları midesine gönderip afiyetle yiyor muydu yoksa kopardıktan sonra tükürüp atıyor muydu? Benimki de merak işte. Bereket sizin böyle bir merakınız yok. Ama bu işi yaparken bu işe o gencin gözüyle bakmanızda fayda var. Kim bilir, onun için bu işi yapmanın ayrı bir zevk ve hazzı olmalı.

Toplam on, on beş dakika yolculuk yaptığım bu gençten ayrılalı çok oldu, hatta gün ertesi güne sarktı. Hala etkisinden kurtulabilmiş değilim. Ama bizler için tiksinti uyandıran bu işin biraz da olumlu yönüne bakalım: Gencin acıkınca bir şeyler alayım, karnımı doyurayım derdi yok. Tırnağını yiyerek açlığını bedavaya getiriyor. Bir diğer husus işinden uzak kaldığı yolculuğunda otobüste kendisine yeni bir iş bulup vaktini değerlendiriyor. Tırnak kesmek için ayrıca bir zaman ayırmasına, dökülmesin diye yere bir şey sermesine gerek yok. Tırnak kesmeden önce sıçramasın diye lavaboya gidip elini yıkamasına gerek yok. Çünkü keseceği tırnağı tükürüğüyle ıslatıyor. Her şeyden öte tırnağını kesmek için tırnak bıçağına ihtiyacı yok. Gördüğünüz gibi her şeyi en hızlı bir şekilde, dışarıdan herhangi bir şeye ihtiyaç hissetmeden, masrafsız bir şekilde kendisi doğal yönden hallediyor. 

Ben ise tırnak kesmeden önce yumuşasın diye ellerimi bir güzel yıkıyorum. Aylık otomatiğe bağlanan, giden suyu hesaba katın. Ardından tırnak keseceğim yeri seçiyorum, oraya gazete seriyorum. Sonra gidip tırnak bıçağını getiriyorum. Ardından düzeltmek için törpülüyorum. Sonra gazeteyi topluyor, çöpe atmadan önce sağa sola tırnak sıçradı mı diye göz gezdiriyorum. Ardından tekrar gidip elimi yıkıyorum. Tırnak keserken kaybettiğim zamana mı yanayım, harcadığım efora mı yoksa akan suya mı üzüleyim?

Ciddi bir mesele var orta yerde. Bir ciddi meseleye mizah katmasam, sulandırmasam olmaz. Ne edersiniz ki huylu huyundan vazgeçmez. Benim de böyle bir huyum var.

Tekrar tırnak yeme meselesine gelince 80 milyona göre sayıları az olsa da toplumumuzda kadın-erkek, çocuk-ihtiyar demeden sayıları az olmayacak kadar bu şekil tırnak yiyen var. Bu işi yapanları ayıplamıyorum. Belki de sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı gibi bir alışkanlıktır bu. Bu işi yapanların da bu yaptıklarından zevk aldıklarını düşünmüyorum. Bu kötü alışkanlığın -belki de hastalığın- tedavisi var mı bilmiyorum. Ama bu şekil tırnak yiyenlerin tırnaklarını yememek için kendileriyle çok mücadele etmeleri gerekiyor. Ümit ediyorum gayri ihtiyari ellerini ağızlarına götürme alışkanlığından en kısa zamanda kurtulurlar. Allah yardımcıları olsun. 

Burada anne ve babalara seslenmek istiyorum. Tırnak yeme alışkanlığı sanırım çocukluktan gelme bir alışkanlık. Çocuk yetiştirirken bu hususa da dikkat etmelerinde fayda vardır.

*14/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

6 Eylül 2019 Cuma

Okulların Servis Taşımacılığı -1 *

Türkiye'de okullarda servis taşımacılığı son yıllarda epey arttı. Servisçilik artık getirisi olan iyi bir sektör. Aşağı yukarı her kreşin, anasınıfının, her ilkokul, her ortaokul ve lise önlerinde ders saati başlamadan önce ve ders bitiminde yığınla servis görmek mümkün.

Okullar, okullarının servis ihtiyacını karşılamak amacıyla bünyelerinde kurulmuş olan okul-aile birliği aracılığıyla Servis Yönetmeliğine uygun olarak ihaleye çıkarlar. İhale, şartları tutan ve taşımada en uygun teklifi veren firmada kalır. Birlik ile firma arasında sözleşme imzalanır. Yapılan ihale ve sözleşme bir tavsiye niteliğindedir. Kesinlik ifade etmez. Veli, çocuğunun servisle gidip gelmesini istiyorsa servisçiye çocuğunun adını ve adresini yazdırır. Okullar açılınca servis çocukları evinden okula, okuldan evine taşımaya başlar. Veli, ay sonunda belirlenen taşıma ücretini öder.

Servisçilikte amaç, çocuğun okula zamanında, zamandan tasarruf ederek güvenli bir şekilde gidip gelmesini sağlamaktır. Çocuğunu servise vermeyen veliler de var. Kimi çocuk toplu taşıma araçlarını kullanır, yürüme mesafesindeyse yürüyerek gider, kimi bisiklet ile kimi çocuğu da anne veya babası okula bırakır.

Bir okulun servis işini yapan firma o okulda taşıma işini yapan tek firma ise veli, öğrenci ve okul taşıma işinden memnun olsa da olmasa da zaman zaman şikayetler olsa da fazla bir sıkıntı olmaz. Servis ihale işinde etkisiz ve yetkisiz eleman olan okul idaresi, taşıma işinden memnun kalırsa ertesi yıl yeni bir servis ihale işine girişmez, sadece sözleşme yenilenir.

Okulların servis işi sadece bu anlattığımdan ibaret değil. Zaman zaman tartışma, kavga, yaralama ve hatta cinayetlere de neden olmaktadır. Birçok kavga da okul idaresinin yatıştırıcı rolü ile başlamadan bitirilmektedir. 

Servis içinde niçin kavga çıkar derseniz? Kısaca izah etmeye çalışayım. Bir eğitim ve öğretim öncesi o okulun taşıma işini yapan firmadan, okul yönetimi memnun değilse okulun birliği yeniden ihaleye çıkar. Bu ihalede eski taşıma işini yapan firma, ihaleyi yeniden kazanamazsa o okulun servis işini kolay kolay bırakmıyor. Nasılsa Servis Yönetmeliği'nde açık kapı var: "Dört tane veli, okul idaresine 'Çocuğumu şu plakalı araç ile taşıtmak istiyorum' derse o araç da okulun taşıma işini yapabiliyor. O okulu daha önce taşıyan servisçi için dört öğrenci bulmak zor değil. Nasılsa elinde öğrenci ve veli iletişim bilgileri var. Onları sıradan arayarak "Okul, ihaleyi bu sene bize vermedi. Ama biz taşıma işine devam edeceğiz. Üstelik bu işi okulun anlaştığından daha ucuza yapacağız. Siz yeter ki bir he deyin" diyerek bir rekabet başlatır. Zaman zaman okulun anlaştığı firmanın belirlediği ücretin yarısına öğrenci taşımaya başlar. Akabinde okulun ihale işini alan firmanın elemanları ile ihaleyi kazanamayan firmanın elemanları arasında okul bahçesinde  "girersin/giremezsin, taşırsın/taşıyamazsın" tartışması ve sürtüşmesi başlar. Kimin ne kadar elemanı varsa güpegündüz okul bahçesinde veya okul önünde gövde gösterisi yapar. Kavgayı önlemek için zaman zaman okul önünde polisler nöbet tutar. Hiçbir kavga olmasa bile okulların önünde oluşan bu tablo hoş bir görüntü değil. Ki zaman zaman da kavgalar eksik olmuyor. 

Devletin tekelciliği kıracağım, veliye alternatif bir kapı bırakacağım düşüncesi ile yönetmelikte bıraktığı açık kapı, ileride daha büyük kavgalara ve kan akmasına neden olabilir. Bakanlığın yönetmelikteki bu esnekliği bir an evvel kaldırmasında, atadığı okul idaresine ve okulun bünyesinde kurulan birliğe güvenmesinde fayda var. (Bu konuya devam edeceğim.)

*09/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

5 Eylül 2019 Perşembe

Uzak Dur! *


Bu yazımın belli bir muhatabı yok. Yazım, ortaya söylenmiş kısa sözlerden ibaret olacaktır. *Eski defterleri karıştıran müflis tüccardan,
*Öküz ölünce ortaklığı bozandan,
*Pireyi deve yapandan,
*Kin ve intikam peşinde koşandan ve deve kini besleyenden,
*Dünyanın merkezini kendinden ibaret sanandan,
*İnsanların güvenini boşa çıkaran ve kötüye kullanandan,
*Keçi gibi inatçı olandan,
*Sana ve yaptıklarına saygı duymayandan,
*Seni herkesin içinde rencide edenden,
*Olur olmaz had bildirenden,
*Burnundan kıl aldırmayandan,
*Kendi hata ve yanlışını görmeyenden ve görmek istemeyenden,
*Başarı için her yolu mubah görenden,
*Yanından uzaklaşınca geçmiş iyilikleri başa kakandan,
*Kardeşlik hukukuna riayet etmeyenden,
*Çöpe atılan geçmişi çöpten çıkarmaya çalışan kedi ve köpekten,
*Orantısız güç kullanandan,
*Kendisini ekibinin önüne geçirenden,
*Dedikleri ile yaptıkları örtüşmeyenden,
*İçinde kibir olduğu halde mütevazı bir görünüm sergileyenden,
*Eleştiriye açık olmayandan,
*Yapıcı eleştiriye gelmeyenden,
*İstişare etmeyen ve başına buyruk olandan,
*Kendini anlatma yerine başkasını kötüleyenden,
*Üslubu bozuk olandan,
*İnandığı değerleri kendi emellerine alet edenden,
*Olur olmaz demeden çok konuşandan,
*Ben her şeyi anlarım, her şeyin en iyisini yaparım diyen mükemmeliyetçi kişiden,
*Hep övgü bekleyenden,
*Sevdiği çevresinin yanlışlarını görmeyen ve görmek istemeyenden,
*Güç zehirlenmesi yaşayandan,
*Başkasını küçümseyen ve tepeden bakandan,
*Aşırı hırs içerisinde olandan,
*Yenilgiyi hazmedemeyenden,
*Buyurgan davranandan,
*Savurgan olandan,
*Kendinden başka kimseye güvenmeyenden vs.
                                                                           Uzak dur!
*17/10/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.