Ana içeriğe atla

Okulların Servis Taşımacılığı -1 *


Türkiye'de okullarda servis taşımacılığı son yıllarda epey arttı. Servisçilik artık getirisi olan iyi bir sektör. Aşağı yukarı her kreşin, anasınıfının, her ilkokul, her ortaokul ve lise önlerinde ders saati başlamadan önce ve ders bitiminde yığınla servis görmek mümkün.

Okullar, okullarının servis ihtiyacını karşılamak amacıyla bünyelerinde kurulmuş olan okul-aile birliği aracılığıyla Servis Yönetmeliğine uygun olarak ihaleye çıkarlar. İhale, şartları tutan ve taşımada en uygun teklifi veren firmada kalır. Birlik ile firma arasında sözleşme imzalanır. Yapılan ihale ve sözleşme bir tavsiye niteliğindedir. Kesinlik ifade etmez. Veli, çocuğunun servisle gidip gelmesini istiyorsa servisçiye çocuğunun adını ve adresini yazdırır. Okullar açılınca servis çocukları evinden okula, okuldan evine taşımaya başlar. Veli, ay sonunda belirlenen taşıma ücretini öder.

Servisçilikte amaç, çocuğun okula zamanında, zamandan tasarruf ederek güvenli bir şekilde gidip gelmesini sağlamaktır. Çocuğunu servise vermeyen veliler de var. Kimi çocuk toplu taşıma araçlarını kullanır, yürüme mesafesindeyse yürüyerek gider, kimi bisiklet ile kimi çocuğu da anne veya babası okula bırakır.

Bir okulun servis işini yapan firma o okulda taşıma işini yapan tek firma ise veli, öğrenci ve okul taşıma işinden memnun olsa da olmasa da zaman zaman şikayetler olsa da fazla bir sıkıntı olmaz. Servis ihale işinde etkisiz ve yetkisiz eleman olan okul idaresi, taşıma işinden memnun kalırsa ertesi yıl yeni bir servis ihale işine girişmez, sadece sözleşme yenilenir.

Okulların servis işi sadece bu anlattığımdan ibaret değil. Zaman zaman tartışma, kavga, yaralama ve hatta cinayetlere de neden olmaktadır. Birçok kavga da okul idaresinin yatıştırıcı rolü ile başlamadan bitirilmektedir. 

Servis içinde niçin kavga çıkar derseniz? Kısaca izah etmeye çalışayım. Bir eğitim ve öğretim öncesi o okulun taşıma işini yapan firmadan, okul yönetimi memnun değilse okulun birliği yeniden ihaleye çıkar. Bu ihalede eski taşıma işini yapan firma, ihaleyi yeniden kazanamazsa o okulun servis işini kolay kolay bırakmıyor. Nasılsa Servis Yönetmeliği'nde açık kapı var: "Dört tane veli, okul idaresine 'Çocuğumu şu plakalı araç ile taşıtmak istiyorum' derse o araç da okulun taşıma işini yapabiliyor. O okulu daha önce taşıyan servisçi için dört öğrenci bulmak zor değil. Nasılsa elinde öğrenci ve veli iletişim bilgileri var. Onları sıradan arayarak "Okul, ihaleyi bu sene bize vermedi. Ama biz taşıma işine devam edeceğiz. Üstelik bu işi okulun anlaştığından daha ucuza yapacağız. Siz yeter ki bir he deyin" diyerek bir rekabet başlatır. Zaman zaman okulun anlaştığı firmanın belirlediği ücretin yarısına öğrenci taşımaya başlar. Akabinde okulun ihale işini alan firmanın elemanları ile ihaleyi kazanamayan firmanın elemanları arasında okul bahçesinde  "girersin/giremezsin, taşırsın/taşıyamazsın" tartışması ve sürtüşmesi başlar. Kimin ne kadar elemanı varsa güpegündüz okul bahçesinde veya okul önünde gövde gösterisi yapar. Kavgayı önlemek için zaman zaman okul önünde polisler nöbet tutar. Hiçbir kavga olmasa bile okulların önünde oluşan bu tablo hoş bir görüntü değil. Ki zaman zaman da kavgalar eksik olmuyor. 

Devletin tekelciliği kıracağım, veliye alternatif bir kapı bırakacağım düşüncesi ile yönetmelikte bıraktığı açık kapı, ileride daha büyük kavgalara ve kan akmasına neden olabilir. Bakanlığın yönetmelikteki bu esnekliği bir an evvel kaldırmasında, atadığı okul idaresine ve okulun bünyesinde kurulan birliğe güvenmesinde fayda var. (Bu konuya devam edeceğim.)

*09/09/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde