26 Nisan 2019 Cuma

Bak Oğul! *

*Yola birlikte çıktığın arkadaşlarını ne sen yarı yolda bırak ne de onlar seni bıraksın.
*Arkadaşlarınla bazı konularda sorun yaşadığın zaman olayı sıcağı sıcağına çözmeye çalış. Karşılıklı konuş. Araya birilerini katma. Bir konuda anlaşamamanız senin veya onların kötü olduğu anlamına gelmez. Bazen iki iyi anlaşamayabilir. Olur ya çeker giderse kapını daima açık tut. Dostlar kırılsa, küsse, çekip gitse bile birbirlerini kolay kolay satmazlar. Bu zaman diliminde ne dostların ne de sen birbirinizin aleyhinde konuşsun. Sakın ola ki size yaranmaya çalışan üçüncü şahısların dostlarını eleştirmesine, hakaret etmesine asla izin verme. Çünkü böyle bir şey dostu fena yaralar. Dostlarını kötüleyenlere karşı da asla sessiz kalma. Zira dostun sessizliği dostu daha fazla üzer. Aranızdaki sorunu daha da derinleştirir. Her ne olursa olsun dostlarına kapın daima açık olsun. Bakarsın bir gün döner gelir. 
*Dostuna yaptığın iyiliği hiç başa kakma. Bunu ima bile etme.
*Aranızda iletişimi hiç eksik etmeyin. İstişareye önem verin. Asla başına buyruk olmayasın.
*Başta dostların olmak üzere herkese kucaklayıcı bir dil kullan. Asla ötekileştirme. Kimseyi küçümseme ve hor görme.
*Senin doğruların kadar başkalarının da doğru olabileceğini hiç aklından çıkarma. Çünkü hayatta özellikle sosyal hayatta tek doğru olmadığı gibi doğruya giden yol da tek değildir.
*Dostlarının yapıcı eleştirilerine daima açık ol, onları dinle, onlara değer ver. Düşmanlarına malzeme verme.
*Bir gün ekibinden dostlar çekip giderse yerine getireceğin kişilerin en az dostların kadar kaliteli olmasına dikkat et, hatta onlardan daha ileri düzeyde olsun. Gören, yerine gelen fazlasıyla koltuğu doldurdu desin.
*Sonradan bulduğun kişileri zaman zaman test et. 
*Ben en iyisini yaparım diye tüm yükü üzerine alma. Yeteneklerine göre ekibinin arasında sorumluluğu paylaştır.
*Düşmanın bile olsa kimsenin onuruyla oynama. İşini-aşını kesme.
*Ehliyet, liyakat ve adaletten hiç ayrılma.
*Zaman zaman dinlenmeye çekil. Bu esnada konuştukların ve yaptıklarınla yüzleş.
*Yanında senin yerini alabilecek, senden sonra bayrağı devralacak potansiyeli taşıyanlara yer ver. Bu seni küçültmez, büyütür.
*Dostlarını herkesin önünde paylama. 
*Bir konuda başarılı olamadığın zaman hatayı ilk önce kendinde ara.
*Kamu malını yetim malı bil. Asla savurgan olma. Her şeyi yerli yerinde kullan.
*Basını tümden ele geçirme. Çünkü tüm basının seni savunması aleyhine işler. Sana bir şey getirmez ve kazandırmaz. 
*Çevreni geniş tutmaya gayret et. Herkesi olduğu gibi kabul et.

Bunlar sana baba nasihatim. Umarım dikkate alırsın.

* 03/05/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

25 Nisan 2019 Perşembe

Hastaneler Birilerinin Elini Kolunu Sallayarak Girdiği Yer Olmamalı *

Resmi kurumların içerisinde kimsin, necisin, nasıl birisin, dur bakalım, derdin ne, kiminle görüşeceksin denmeden herkesin elini kolunu sallayarak girip çıktığı benim bildiğim bir okullar, bir de hastaneler var. Bunların dışında diğer kurumların çoğunda girişlerde X-Ray cihazı olur. Nedense bu iki kurumda böyle bir tedbire gerek görülmemiş. Belki de bundandır en fazla şiddete maruz kalan, kafası gözü kırılan, gerekirse vurulup öldürülen bu iki kurumdan çıkıyor. Bu iki kurum da olmasa hasta ruhlu insanımız nerede, kimde deşarj olacak? Hasılı bu iki kurum çalışanlarına gelen vuruyor, giden vuruyor. Bu iki meslek grubuna şamar oğlanları dense yeridir. Milli eğitimde çalışan öğretmenleri bir tarafa bırakarak burada doktorları konu edinmek istiyorum. 
 
Tıp Fakültesi Anestezi Bölümü ağrı poliklinikliğine uyuşturucu bağımlısı bir hasta gelir. Doktordan bir ilacı yazdırmak ister. Doktor, ilacın düşük dozda olanını yazabilirim deyince yazarsın, yazmazsın tartışması üzerine hastamız nerede sakladıysa çıkardığı bıçağı doktorun masasının üzerine bir hışımla atar. Ardından bıçağı eline alarak doktora saplamak için hamle yapar. Doktor yerinden kaçmasa bugün bıçakla yaralanmış, belki de ölmüş bir görev şehidinden bahsediyor olacaktık. Doktorların başına gelen vakayı adiden bir örnek. Daha neler oluyor, ne beterlerini duyuyoruz!

Merak ettiğim bu hasta; evin mutfağında, kurban kesiminde ve  kasapların kullandığı bu Sürmene bıçağını hastaneye nasıl soktu? Katlanan bir bıçak olsa eh cebinde getirir diyeceğim. Hasta bu bıçağı ya gazete arasına sarılı bir şekilde elinde getirebilir ya da arka cebine veya gömleğinin içine koyarak getirebilir. 

Bu bıçak hastaneye nasıl sokuldu derken benimki de laf. Denemesi bedava! Silah, tabanca ne varsa girebilirsin. Çünkü gittiğim hastane girişlerinde ben X-Ray cihazı görmedim. Hastane girişleri yolgeçen hanı gibi desem yanlış olmaz.. İsteyen istediği şekilde içeriye girebiliyor. Kapılarda olsa olsa silah taşıma ruhsatı olmayan özel güvenlik görebilirsin. Onların da çoğu bir kenarda izleme görevi yapıyor ya da başka amaçlı kullanılıyor. İçeriye yaralayıcı aletiyle beraber giren hasta tipler polikliniklerde istediğini yapabiliyor.

Böyle giderse bir zamanların gözde mesleği olan doktorluğu yapan kalmayacak. Çünkü çalışanların can güvenliği yok. Can güvenliği olmayan, kelle koltukta görev yapan bir hekim kimsenin canını kurtaramaz.

Çözüm ne derseniz? En iyi çözümleri de getirip tedbirler alsak bile bizde bu şiddet anlayışı olduğu müddetçe maalesef başta şiddet olmak üzere yaralama ve öldürme devam eder. Caydırıcı olması bakımından en azından hastaneye yaralayıcı bir aletle girmenin önüne geçmek için girişlere X-Ray cihazı konabilir. Özel güvenlikle nerenin güvenliği sağlanacaksa sağlansın. Hastanelerin giriş kapılarında ve riski yüksek polikliniklerin önünde resmi polislere görev verilebilir. 

* 29/04/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


İstenmediğim Yere Gitmem


Hayatım boyunca ne kedi olabildim ne de fare tuttum. Bir gün bahtım açılır da bir fare tutabilirsem artık bir farem var deyip rastgele her yere gitmem. Bir bakarım: Gideceğim yer beni istiyor mu? Gittiğim takdirde birilerini huzursuz eder miyim? Beni görünce insanlar üzerime çullanmaya kalkar mı? Ben gitmesem işler yürümez mi? Mesela bir cenazeye gitmezsem farzı kifayeyi ihmal eder, cenaze orta yerde kalır. Bu yüzden indi ilahi de sorumlu olur muyum? Gitmezsem aranır, niye gelmedi derler mi?

Haydi hepsini düşündüm, kambersiz düğün olmaz deyip çıktım yola. Beni görünce insanlar cazibeme dayanamadı. Ben de bunun gibi bir fare tutacağım ama bahtımın açılması için buna elimi dokunacağım dedi. El bu. Yumuşak da gelir, biraz sert de. Çünkü sevenlerimin el vermesine hazırlıklı olmalıyım değil mi? Ne de olsa orta yerde benden kaynaklanan bir hengame oluştu. Gülü seviyorsam dikenine katlanmalıyım değil mi? Sert bir el geldi diye ortalığı velveleye vermemin manası var mı? Yumruk acıttı, beni öldürecekler denir mi? Cenazesini kıldığım şehit “beni öldürecekler, kurşun, mayın, top, tüfek beni çok acıtır dedi mi? Sessizce çekti gitti. Hem sonra ben oraya davetsiz gitmedim mi? Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer değil mi? Bazen ilgi görür bazen de şiddet. Bahtıma artık. Haydi acıttı, canımı gücün kurtardım diyelim. Önümde şehit uzanmış yatıyorken ve bir daha aramızda olmayacak iken yediğim yumruğun hesabını yapmam doğru mu?

Başıma gelenlerden ötürü keşke fare tutmaya verdiğim önem kadar bir de insan ve toplum psikolojisine önem versem olmaz mıydı? Gittiğim yöre halkı beni benimseyecek mi yoksa tepki mi gösterecek? Ortam gergin mi? Ben bu gerginliği biraz daha tetikler miyim diye düşünmem gerekmez mi?

Haydi istenmeyen yere gittim, günümü gösterdiler, canımı gücün kurtardım. Aradan günler geçti. Hala ortalığı velveleye vermemin bir alemi var mı? Bana vuranı adli kontrol şartıyla salıvermişler. Ne yapalım yani? Benim keyfim için adamı asacaklar mıydı? Kanun yeni mi aklıma geldi? Bugüne kadar taammüden öldürmeye teşebbüs edenler, yaralayanlar, vurup kıranlar hep adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken ben neredeydim? Böyle kanun olur mu dedim mi? Demediysem bugün ağlamamın gereği var mı? Adli kontrol dedikleri bu. Adamı evire çevire döveceksin. Polis seni yakalamak için günlerce uğraşacak. Sonra seni hakim karşısına çıkaracak. Alacağın ceza 4-5 yıldan az ise sen "Sayın hakimim! Ben suçluyum. Ne olur, beni içeri al" desen bile hakim seni içeri almaz. Haydi git. Bana bir daha böyle gelme. Beni meşgul etme. Bir daha ki gelişinde öldür de gel. İşte o zaman seni muhatap alırım" dercesine sen kapı dışarı eder. Sen bu durumu biliyor olmalısın. Bilmiyorsan şimdi hakkal yakin öğrenmiş oldun.