Ana içeriğe atla

Bak Oğul! *

*Yola birlikte çıktığın arkadaşlarını ne sen yarı yolda bırak ne de onlar seni bıraksın.
*Arkadaşlarınla bazı konularda sorun yaşadığın zaman olayı sıcağı sıcağına çözmeye çalış. Karşılıklı konuş. Araya birilerini katma. Bir konuda anlaşamamanız senin veya onların kötü olduğu anlamına gelmez. Bazen iki iyi anlaşamayabilir. Olur ya çeker giderse kapını daima açık tut. Dostlar kırılsa, küsse, çekip gitse bile birbirlerini kolay kolay satmazlar. Bu zaman diliminde ne dostların ne de sen birbirinizin aleyhinde konuşsun. Sakın ola ki size yaranmaya çalışan üçüncü şahısların dostlarını eleştirmesine, hakaret etmesine asla izin verme. Çünkü böyle bir şey dostu fena yaralar. Dostlarını kötüleyenlere karşı da asla sessiz kalma. Zira dostun sessizliği dostu daha fazla üzer. Aranızdaki sorunu daha da derinleştirir. Her ne olursa olsun dostlarına kapın daima açık olsun. Bakarsın bir gün döner gelir. 
*Dostuna yaptığın iyiliği hiç başa kakma. Bunu ima bile etme.
*Aranızda iletişimi hiç eksik etmeyin. İstişareye önem verin. Asla başına buyruk olmayasın.
*Başta dostların olmak üzere herkese kucaklayıcı bir dil kullan. Asla ötekileştirme. Kimseyi küçümseme ve hor görme.
*Senin doğruların kadar başkalarının da doğru olabileceğini hiç aklından çıkarma. Çünkü hayatta özellikle sosyal hayatta tek doğru olmadığı gibi doğruya giden yol da tek değildir.
*Dostlarının yapıcı eleştirilerine daima açık ol, onları dinle, onlara değer ver. Düşmanlarına malzeme verme.
*Bir gün ekibinden dostlar çekip giderse yerine getireceğin kişilerin en az dostların kadar kaliteli olmasına dikkat et, hatta onlardan daha ileri düzeyde olsun. Gören, yerine gelen fazlasıyla koltuğu doldurdu desin.
*Sonradan bulduğun kişileri zaman zaman test et. 
*Ben en iyisini yaparım diye tüm yükü üzerine alma. Yeteneklerine göre ekibinin arasında sorumluluğu paylaştır.
*Düşmanın bile olsa kimsenin onuruyla oynama. İşini-aşını kesme.
*Ehliyet, liyakat ve adaletten hiç ayrılma.
*Zaman zaman dinlenmeye çekil. Bu esnada konuştukların ve yaptıklarınla yüzleş.
*Yanında senin yerini alabilecek, senden sonra bayrağı devralacak potansiyeli taşıyanlara yer ver. Bu seni küçültmez, büyütür.
*Dostlarını herkesin önünde paylama. 
*Bir konuda başarılı olamadığın zaman hatayı ilk önce kendinde ara.
*Kamu malını yetim malı bil. Asla savurgan olma. Her şeyi yerli yerinde kullan.
*Basını tümden ele geçirme. Çünkü tüm basının seni savunması aleyhine işler. Sana bir şey getirmez ve kazandırmaz. 
*Çevreni geniş tutmaya gayret et. Herkesi olduğu gibi kabul et.

Bunlar sana baba nasihatim. Umarım dikkate alırsın.

* 03/05/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

  1. Ramazan Okuyucu o29 Nisan 2019 19:39

    Bu yazını okurken Lokman Hekimin oğluna öğütleri aklıma geldi. Yanlış ta sayılmaz. Ters te değil. Ne güzel öğütler. Herkes nasibini düşeni alır, almalıdır. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla. Ders alabilenlere ne mutlu.

    YanıtlaSil
  2. Eyvallah Hocam. İnşallah oğlumuz da dinler.

    YanıtlaSil
  3. İnşallah sayın hocam. Araya aracılar girmezde duyar.

    YanıtlaSil
  4. Aracıları ekarte edecek, ötesini görecek. Görmek zorunda. Çünkü bunun başka çaresi yok. Görevi aynı zamanda.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde