13 Şubat 2019 Çarşamba

Fazla Kıyas Bezdirir


—Babacığım! Verdiğin harçlık yetmiyor, harçlığımı artır. Çünkü kantin ateş pahası. Odama sığamıyorum. Geniş bir oda istiyorum. 
—Neyine yetmiyor verdiklerim? Sen beni eleştiriyorsun. Ben bunu hak etmedim. 
—Estağfurullah baba! Benimki bir durum tespiti.
—Ama ben senin için çok şey yaptım. Hiçbir baba benim sana yaptığımı yapmamıştır. Nankörlük yapıyorsun. Babamın bana vermediği imkanları ben sana verdim halbuki. Deden bana hiç harçlık vermezdi. Sen şimdi tek başına kaldığın odanı küçük diye beğenmiyorsun. Halbuki deden bana bir oda bile vermediği gibi bir odayı amca ve halalarınla beraber paylaştık. Birbirimizin elbiselerini giydik. Televizyon yoktu, internet yoktu, cep telefonu yoktu. Çoğu zaman tek çeşit yemek yerdik.
—İyi de bunları bana niye anlatıyorsun baba? Dedemle kendini niye kıyaslıyorsun? Dedemin elinde o kadar imkan varmış, olanı vermiş. Siz ise dedemin bıraktığının üzerine ilaveler yapmış ve bize konforlu bir hayat sunmuşsunuz. Biz de çocuklarımıza sizin bıraktığınız yerden daha fazla imkanlar sunacağız. Zamanın ruhu budur.
—Geçmişi anlattım ki benim değerimi  daha iyi anlayasın. Nereden nereye getirdim sizi.
—Bence kendini dedemle kıyaslayacağına bugün başka babalar ne yapıyor, evlatlarına ne gibi imkanlar sunuyorlar? Hatta bu ülkedeki babaların dün ve bugün yaptıklarını bırakıp başka ülkelerdeki babalar evlatları için neler yapıyor, onlara bakmak gerekmez mi? Sonra dedemin ömrü ne kadardı ki bir şeyler sunsun. Maşallah sen dedeme göre daha dirayetli ve uzun ömürlüsün. Allah dedeme rahmet, sana da uzun ömürler versin, ailemize daha fazla imkanlar sunmayı nasip etsin. Bence kendini dedemin yapamadıklarıyla kıyaslama. Bu durumda dedemin kemikleri sızlar.
—Kıyaslamazsam görmüyorsun ama...
—Görüyorum babacığım, görmez olur muyum? Bugün nasıl daha iyi olabiliriz diye çalışmak lazım. Çünkü dün, dünde kaldı. Geçmişten günümüze gelmek ve bugüne dair yeni şeyler söylemek lazım. 
—Sen beni anlamıyorsun evlat!
—Ben seni iyi anlıyorum baba! Ama bıktım dedemle kendini kıyaslamandan. Temcit pilavı gibi deden şunu yapmadı, bunu ben yaptım diyerek yaptıklarını başıma kakmandan bıktım. Bırakıver artık dedemi. Bırak gariban mezarında rahat uyusun. Çünkü o artık bir mevtadır. Hep kıyas yaptığını görünce içimden keşke yapmasaydın diyorum zaman zaman.  Çünkü fazla kıyas insanı bezdirir. Sonra sen, öğretmenlerimiz, anne ve babalar başkasıyla kıyaslamanın iyi olmadığını bize anlatmıyor muydunuz? Birkaç yıldır ne oldu da durmadan kıyas yapıyorsun? Bizim için başka yapacak bir şeyin yoksa çekil köşene, otur, biz yapalım. Senden aldığımız  bayrağı zirveye taşıyalım. Yeter ki bize güven. Ama artık kıyas istemiyorum.
—Son sözün bu mu?
—Bu baba, kusura bakma. Ben seni çok sevdim, hem de hiç kimsenin sevmediği kadar. Hala da sevmeye devam ediyorum. Ama işi tadında bırakalım diyorum. Çünkü yaptığın her şeyi görüyorum. Görmedi sanma. Senden istediğim dünü yaşamayı bırakalım, önümüze bakalım. 

12 Şubat 2019 Salı

Eyvah, Sevgililer Günü!


—Hayırdır?
—Yok bir şey!
—Ne demek yok bir şey? 
—Yok bir şey dedim ya...
—Var bir şey ki "yok bir şey" diyorsun. Ne zaman bu deyimi kullanan birini görsem var bir şeyi. Senin de öyle. Sadece konuşmak istemiyorsun. Ama suratın var bir şey diyor.
—Doğru diyorsun. Aslında var bir şey. Hanımla atıştık.
—Deme ya! Baltayı taşa vurmuşsun. Hanımla bozuşulur mu? Hem de "Sevgililer Günü" ilan edilen bir günde.
—Zaten o günden dolayı tartıştık.
—Niye ki? Bu günü atlatsaydın da sonra kozlarınızı paylaşsaydınız. Aslında uyumlu bir ikiliydiniz siz.
—Yine öyleyiz de. Oldu işte. Kriz sevgililer gününden dolayı çıktı.
—Neyini paylaşamadınız sevgililer gününün?
—Aslında incir çekirdeğini doldurmaz orta yerdeki sorun. Ağrımaz başımı ağrıttım. Boşuna aile saadetimi bozdum. Hepsi dilimin cezası…
—Ne dedin de?
—Hanıma  dedim ki "Hanım! Malum sevgililer günü. Biz birbirimizi severek aldık.  Çünkü ikimiz sevgiliyiz, Bugüne kadar tanıştığımız gün dahil, nişan, nikah, düğün, kadınlar günü, anneler günü, emekçiler günü, doğum günü, sevgililer günü gibi ne kadar gün varsa hepsinde senin gününü kutlayıp hediyeler aldım. Hep taraflı hediye ve gönül alma oldu. Madem ikimiz sevgiliyiz. Tek taraflı sevgi olmasın. Tek taraflı vermek sadece Allah'a aittir.  Bir incelik de sen yap. Bu sevgililer gününde de sen benim gönlümü al, bunca yıllık hayatımda bir de benim günüm kutlansın. Gel bu sefer de sen bana hediye al dedim." Vah sen misin bunu diyen? Beni bir dövmediği kaldı. Sözleriyle dövdü beni. "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Eski köye yeni âdet getirme. Nerede görülmüş bir kadının kocasına hediye aldığı? Bu, erkeğin işidir, bu ve diğer günleri takip etmek ve gönül almak" dedi. 
—Sen ne dedin?
—Ne diyeceğim? Konuşturmadı beni.  Sakinleşmedi bir türlü. Konuyu açtığıma pişman oldum. Vara bu sefer de hediyesini alsaydım da ağzımın tadını bozmasaydım.
—Şöyle iyisinden bir hediye alırsan eşinin gönlünü alırsın.
—Bu aşamadan sonra çok bir işe yarayacağını sanmıyorum. Ama bu vesileyle görevimi ve bunu savsaklamamın şakasının olmadığını öğrenmiş oldum. Bundan sonra "Alavere, dalavere, Kürt Mehmet nöbete" misali vazifemi biliyorum. Bedeli ne olursa olsun eşimin bütün günlerini takip etmeye ve gereğini gönüllü yapmaya ve hayatımı onun mutluluğuna adadım. O mutlu ise ben de mutluyum. Zira huzurum için bu, gerekli. 
—Sen dertliymişsin arkadaş. Bir de yok bir şey diyordun. Bak! Varmış demek ki... 
—İyi ki var diyerek üstüme üstüme geldin. Açıldım, konuştum ve rahatladım. Bu vesileyle sorunu da çözmüş oldum. Size teşekkür ediyorum.
—Ben teşekkür ediyorum.



İyi ki Öbür Dünya Var! *


Ölmemek için direndiğimiz bu dünya yalanıyla, dolanıyla, sahtekarlığıyla, adaletsizlik, zulüm, kan, gözyaşı ve haksızlığıyla dolu. Tüm olumsuzlukları da yapan, birbirimize dünyayı dar eden de maalesef insanoğludur. Yani biz bize düşmanız, fazlasıyla birbirimize yeteriz, başka düşmana ihtiyacımız yok. İyi ki yok. Çünkü nefes bile alamazdık. Şükür ki tüm sıkıntılarımıza rağmen güç bela nefes alabiliyoruz. Aslında nefesimizin fişi hemcinsimizde olsaydı çoktan birbirimizin fişini çeker, dünyada tek başımıza kalmayı yeğlerdik. Bize rağmen Allah'ın rahmeti sayesinde yaşamaya devam ediyoruz. Anlatmak istediğim dünyayı kendimize zindan eden, yaşanmaz kılan maalesef biziz.

Değer mi böylesi haksızlığın diz boyu olduğu dünyada yaşamaya. Zaten değmediği için bir müddet yaşayıp çekip gidiyoruz. hepimiz az veya çok yaşayacağız. Çünkü burası imtihan dünyası. Buradaki yapıp ettiklerimizin, yapabilir iken yapmadıklarımızın hesabını vereceğiz öbür dünyada. Hepimiz tıraşımızı göreceğiz. Çünkü takke düşüp kel görünecek, ak koyun, kara koyun belli olacak. Tüm bu yapılanları görünce iyi ki öbür dünya var diyorum. Yoksa öldükten sonra hesap kitap görülmeden yapanın yanına kar kalsaydı bu dünya hiç çekilmezdi.

Orası öyle bir alem ki bu dünyada yaptığın zerre miskal bir iyilik de seni bulacak, zerre miskal kötülük de. Çünkü orada hiçbir şey gizli kalmayacak. Hepsi toplanıp toplanıp amel defterimiz olacak. Yani sermayemiz yapıp ettiklerimizden oluşacak. Durum böyle olunca iyi ki ahiret var diyorum. Çünkü burada gördüğümüz, başımıza gelen haksızlık için "Ama olmaz ki" dediğimizin hesabı orada görülecek. Göz göre göre haksızlık ve adaletsizlik yapanların, ehliyet ve liyakate göre atama yapmayanların, adam kayırmacılık yapanların, işini savsaklayanların, yaptıklarına mazeret ve gerekçe üretenlerin, yalan-dolana başvuranların, makam sahibi olduktan sonra basit bir sudan yaratıldığını unutup insanlara tepeden bakanların, mağdurun yanında yer alıp sorununu çözeceği yerde güçlünün yanında yer alarak güce tapanların, insanlara iftira atanların, yükselmek için jurnalcilik yapanların, seni dinlemeyip niyet okuyuculuğu yapanların ve hakkında yargıda bulunanların, insanları Allah ile aldatanların, kendisi öz eleştiri yapmadığı halde yapıcı eleştiri yapanları düşman belleyenlerin, daha nicelerinin öbür dünyada vay haline! Burada kızıp buğzettiğimiz bu tip kişilere belki de mahşer yerinde teşekkür edeceğiz. İyi ki bize dünyada iken zulmetmişsiniz, ki sayenizde terazimizin sağ tarafı ağır bastı. Eğer siz bize bunu yapmasaydınız bugün bizim halimiz burada nice olurdu diyeceğiz. 

Dünyada olup biten, düzeltmeye gücümüzün yetmediği hukuksuzluğa öbür alemin gözüyle bakınca iyi ki kötülük yapıyorlar, iyi ki ahiret var deyip rahatlıyorum.

Evet, iyi ki ahiret var! Yaşasın zalimler için cehennem! Sevdim seni mahşeriyle, hesap kitabıyla, cennet ve cehennemiyle ahiret hayatı! Son gülen iyi güler. Zira ancak onlar kazanır.


* 08/03/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.