12 Şubat 2019 Salı

Eyvah, Sevgililer Günü!


—Hayırdır?
—Yok bir şey!
—Ne demek yok bir şey? 
—Yok bir şey dedim ya...
—Var bir şey ki "yok bir şey" diyorsun. Ne zaman bu deyimi kullanan birini görsem var bir şeyi. Senin de öyle. Sadece konuşmak istemiyorsun. Ama suratın var bir şey diyor.
—Doğru diyorsun. Aslında var bir şey. Hanımla atıştık.
—Deme ya! Baltayı taşa vurmuşsun. Hanımla bozuşulur mu? Hem de "Sevgililer Günü" ilan edilen bir günde.
—Zaten o günden dolayı tartıştık.
—Niye ki? Bu günü atlatsaydın da sonra kozlarınızı paylaşsaydınız. Aslında uyumlu bir ikiliydiniz siz.
—Yine öyleyiz de. Oldu işte. Kriz sevgililer gününden dolayı çıktı.
—Neyini paylaşamadınız sevgililer gününün?
—Aslında incir çekirdeğini doldurmaz orta yerdeki sorun. Ağrımaz başımı ağrıttım. Boşuna aile saadetimi bozdum. Hepsi dilimin cezası…
—Ne dedin de?
—Hanıma  dedim ki "Hanım! Malum sevgililer günü. Biz birbirimizi severek aldık.  Çünkü ikimiz sevgiliyiz, Bugüne kadar tanıştığımız gün dahil, nişan, nikah, düğün, kadınlar günü, anneler günü, emekçiler günü, doğum günü, sevgililer günü gibi ne kadar gün varsa hepsinde senin gününü kutlayıp hediyeler aldım. Hep taraflı hediye ve gönül alma oldu. Madem ikimiz sevgiliyiz. Tek taraflı sevgi olmasın. Tek taraflı vermek sadece Allah'a aittir.  Bir incelik de sen yap. Bu sevgililer gününde de sen benim gönlümü al, bunca yıllık hayatımda bir de benim günüm kutlansın. Gel bu sefer de sen bana hediye al dedim." Vah sen misin bunu diyen? Beni bir dövmediği kaldı. Sözleriyle dövdü beni. "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Eski köye yeni âdet getirme. Nerede görülmüş bir kadının kocasına hediye aldığı? Bu, erkeğin işidir, bu ve diğer günleri takip etmek ve gönül almak" dedi. 
—Sen ne dedin?
—Ne diyeceğim? Konuşturmadı beni.  Sakinleşmedi bir türlü. Konuyu açtığıma pişman oldum. Vara bu sefer de hediyesini alsaydım da ağzımın tadını bozmasaydım.
—Şöyle iyisinden bir hediye alırsan eşinin gönlünü alırsın.
—Bu aşamadan sonra çok bir işe yarayacağını sanmıyorum. Ama bu vesileyle görevimi ve bunu savsaklamamın şakasının olmadığını öğrenmiş oldum. Bundan sonra "Alavere, dalavere, Kürt Mehmet nöbete" misali vazifemi biliyorum. Bedeli ne olursa olsun eşimin bütün günlerini takip etmeye ve gereğini gönüllü yapmaya ve hayatımı onun mutluluğuna adadım. O mutlu ise ben de mutluyum. Zira huzurum için bu, gerekli. 
—Sen dertliymişsin arkadaş. Bir de yok bir şey diyordun. Bak! Varmış demek ki... 
—İyi ki var diyerek üstüme üstüme geldin. Açıldım, konuştum ve rahatladım. Bu vesileyle sorunu da çözmüş oldum. Size teşekkür ediyorum.
—Ben teşekkür ediyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder