27 Aralık 2018 Perşembe

Bir Garibanın Cenazesi *

Cebime "İkindi namazı sonrası defnedilecek" diye bir cenaze mesajı geldi. Memleketlimmiş ama tanımıyorum. Çünkü bildiğim öyle bir soyadı yoktu. Kimse kim? Hazır kar tatili verilmişken bu cenazeye katılayım istedim.

Mezarlığın dibinde olan, öğle ve ikindi vakti birçok cenazenin kalktığı camiye gittim. Her gittiğimde tıklım tıklım olan cami tenha idi. Herhalde havanın soğuk ve hafta içi olması katılımı engelledi diye düşündüm.

Namazdan sonra cenaze namazını kılmak için musallaya doğru yöneldim. Ama katılacağımız cenaze yoktu ortada. Gelmişken orada hazır bekleyen cenazenin cenaze namazına iştirak ettik. Cenaze sahipleri ve yakınları sala omuz vererek kabristana götürdüler. Musallanın önünde kala kala bir 15 kişi kaldık. Baktım bir soyadı baskın. Herkes onlara taziye diliyor. Ben de diledim. 

Beklerken cenaze kim, Biz de böyle soyadı var mı diye sordum. Sonradan soyadını değiştirmiş mevta cevabını aldım. Cenaze nerede dedim. Her kafadan bir ses çıktı. Geldi, geliyor ya da bilmiyoruz dendi.

Eksinin altında beklerken üşümeye başladık. Bulduğumuz bir yerde bir bardak çay içtikten sonra cenaze geliyor haberi üzerine tekrar musallaya vardık. Cenaze yine yoktu orta yerde. İşin garibi "Merhum teyzemin oğlu, amcamın oğlu" diyenler de bilmiyordu. Akşama 50 dakika kala nihayet cenaze geldi dendi. Fakat mezarlık müdürlüğüne daha önce haber verilmediği için mezar yeri hazırlanmamış. Müdürlük bugün olmaz, yetişmez demiş. Sonunda mezarı kendiniz kazarsanız olur denmiş olmalı ki az sayıda bekleyenlere biri "Mezar kazmaya yardım edecek varsa gelsin" diye seslendi.

Bekleyenlerin bir kısmı da bu arada ayrıldı. Eksinin altında bir hava akşama doğru ayazını hissettirmeye başladı iyice. Ne kadar beklediysem baktım olmayacak. Maalesef ben de ayrıldım cenaze namazını kılamadan.

Musalladan ayrılırken bana eşlik edenlerden öğrendiğime göre ölen kişi 60 yaşlarında gözleri görmeyen, hiç evlenmemiş, huzurevinde kalan engelli bir garibanmış. Kimi, kimsesi var ama huzurevinde kaldığına göre bu merhuma kimsesiz veya gariban desem yanlış olmaz. 

Gördüğüm, cenaze ile bir baş tutan olmayınca planlamada gözle görülür aksaklıklar oldu. Ben ayrıldıktan sonra cenazeyi ne zaman defnedebildiler, defin işine kaç kişi kaldı bilmiyorum. Ama bir elin parmaklarını geçmemiştir kalan dememe gerek. Cenazeyi de büyük bir ihtimalle karanlık bir ortamda defnetmiş olmalılar.

55 yaşımda maalesef ilk böyle bir cenaze işi gördüm. Üzüldüm doğrusu. Hatta içimden garibanın cenazesi böyle olur galiba dedim. Ölen kurtuldu gitti ama yine de Allah kimseye böyle bir cenaze kaldırma nasip etmesin. Çünkü düğün ve cenaze işleri eşle, dostla olur. Sözümü Yunus'la bitirmek istiyorum:
Bir garip ölmüş diyeler,
Üç günden sonra duyalar,
Soğuk su ile yuyalar,
Şöyle garip bencileyin.




* 29/12/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.




Allah Kimseyi İşsiz Bırakmasın

Sabah 08.30 sularında iki yolcuyu havalimanına bıraktıktan sonra dönüşte -5 derecede durakta otobüs bekleyen birini arabama aldım. 

Etrafta ev de yok, buradan işe mi gidiyorsun dedim. "Hayır abi, bir iş görüşmesi için gelmiştim olmadı. İhtiyaç kalmamış, geri dönüyorum" dedi. İş başvurusuna ne zaman başvurmuştun soruma "Dün aramıştım. Gel görüşelim demişlerdi. Şimdi de ihtiyacımız yok" dediler. Hayırlısı inşallah kendine uygun bir iş bulursun dedim. Ne iş yapıyorsun dedim. "Muhasebecilik yapıyorum." dedi. Ardından "Lisede meslek lisesi elektrik ve elektronik okuduktan sonra üniversiteyi Sakarya'da bitirdim. Üzerine Konya'da yüksek lisans yaptım. Hem endüstri hem bilişim üzerine okudum. Çoğu yerlere CV'mi bıraktım. Bir yerde iş bulmuştum ki orası da kaç aydır işçilerine maaş veremiyormuş, vazgeçtim. Bu ülkede okumak işe yaramıyor. Okuyacaksan birkaç bölüm okuyacaksın sadece" dedi.

Bugüne kadar değişik fabrikalarda muhasebecilik yapmış iki çocuk babası bu işsiz insanımızı evine bıraktıktan sonra evime geçtim.

Evli ve iki çocuktan sonra işsiz kalmak. Daha bu durumda olan kaç kişi var? Kaçı evine ekmek götürebiliyor, kaçının cebinde harçlığı yok. Kaçı çalıştığı halde maaşını zamanında alamıyor? Kaçının maaşı yeterli gelmeyip kıt kanaat geçinmeye çalışıyor? Bilmiyoruz. Bu durumda olanların işleri kolay değil. Allah yardımcıları olsun. Bu kışta kıyamette kimseyi bir başkasına muhtaç etmesin. İnşallah en yakın zamanda gönüllerine göre bir iş bulurlar da kimseye muhtaç olmazlar.

Firma, işletme, fabrika, esnaf üretim ve ticaretle iştigal eden kim varsa onların da önü ve işleri açılsın, bol para kazansınlar. Kazansınlar ki işçiye ihtiyaçları olsun. İşsizlerimize iş kapısı açılsın.


26 Aralık 2018 Çarşamba

Cemaate Bir Dokundum, Bin Ah İşittim*


Namaza giderken mahallemden cemaatten biriyle birlikte yürüdüm camiye. Bir taraftan ezan okunuyor, biz ise hal-hatırdan sonra laflamaya başladık. Daha doğrusu o konuştu, ben dinledim adımlarken. 

Emekli komşum imam ve müezzinden dertliydi. Müezzinin engelli olması dolayısıyla namazın rükünlerini yapmakta geciktiğini, cemaatin kendisinden önce secdeye vardığını söyledi. Müezzin engelli gerçekten. Allah kimseye vermesin! Sol el ile sol ayağı işlev görmüyor.

Müftülüğe söyleyin bu durumu, müftülük bünyesinde masa başı bir iş ayarlayabilirler dedim. Gidemiyoruz ki dedi. Nedenini sorduğumda imamdan çekindiklerini ve korktuklarını söyledi. Korkacak ne var dediğimde “İmamın müftülükte kardeşi mi, yoksa bir yakını varmış, arkası güçlüymüş” dedi, ardından en ufak bir şeyde aşırı tepki gösteriyor, herkesi paralıyor. Bu yüzden kimse bir şey söyleyemiyor. Bir ara biri kalktı müezzinlik yaptı. Adamın da ne güzel sesi vardı hem de. Arkasından bir de Kur'an okudu. Namaz çıkışı bizim hoca adamı yakaladı: Sen kim oluyorsun, kimden izin aldın da müezzinlik yapıyorsun, bir daha görmeyeyim diyerek adamı azarladı, yerin dibine geçirdi. Oymuş adam bir daha bu camiye gelmedi. Sen olsan gelir misin dedi. İmam kaç yıldır bu camide dedim. 15-20 yıldır burada. Ben ilmine, okumasına bir şey demem. Allah var, iyi de yapıyor ama değişmesi lazım dedi camiye girmeden önce.

Dile kolay 15-20 yıldır aynı camide görev yapmak. Bir insanda bu süre içinde ne heyecan kalır, ne de görev aşkı. Gerçekten imamlar için rotasyon niçin düşünülmez? Bu ülkede öğretmen değişiyor, okul müdür ve yardımcıları dört yıllığına görevlendiriliyor. Kendilerinden memnun kalınırsa aynı okulda bir dört yıl daha görev veriliyor. Sonra? Ya öğretmenliğe dönüyor ya da bir başka okula görevlendiriliyorlar. Müftüler de bildiğim kadarıyla zorunlu yer değiştirmeye tabi. Bu ülkede Cumhurbaşkanı, vekiller bile 5 yıllığına seçiliyor. Tekrar seçilemezse yerini bir başkasına bırakıyor. Hâkimi, savcısı, valisi, kaymakamı aklına kim gelirse şu ya da bu şekilde yer değiştiriyor. Görebildiğim kadarıyla bir cami imamları ve müezzinleri, belediye çalışanları, bir de memurlar değişmiyor. Haydi diğerlerini anladım cami görevlileri belirli periyotlarla aralarında rotasyon yapsa cami cemaatlerine ve görevlilerine bir heyecan gelir. Tayini çıkıp giden iyi biriyse ardından Allah razı olsun denir. Problemli biriyse cemaat şükür kurtulduk der. 

Bence yerinde dura dura bir kişi kendini geliştirmediği gibi bulunduğu yerde iyice kaşarlanır. Ardından cemaati haşlamaya başlar ve mahallesine verebileceği bir şey kalmaz, camiyi kendi mülkü gibi görmeye başlar. Uzun süre bir yerde görev yapmak çoğu zaman bu cemaatin dediği gibi imamla cemaat arasını da açabiliyor. Bir insan, arkasında namaz kıldığı kişiden emin olması lazım. Ne demek cemaatin imamdan çekinmesi? 

Diyanet! Duy bu cemaatin sesini! Camilere bir soluk gelsin. Unutma ki harekette bereket vardır. Uzun süre aynı camide hizmet yapanlar, biraz da başka camilerde hizmet etsin, başka cemaat de bunlardan faydalansın biraz.



* 04/01/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.