18 Kasım 2018 Pazar

Vatana İhanet İthamından Nasıl Aklandım?

2008 yılı olsa gerek. Lisede yöneticilik yaparken yaz dönemiydi. Odam üçüncü kattaydı. Odamda oturuyorum.
Aşağı merdivenlerden "müdür bey" diye seslenen bir ses işittim. Sese cevap vermek için odamdan çıktım, kapıda biriyle karşılaştım. Buyurun dedim. "Ben bakanlık müfettişi falan" dedi.
Odama aldım, kendisine hoş geldin dedim. Benden not defterleri, öğretmenler kurulu toplantı gündemi vs. bazı evraklar istedi. Aklımda kaldığı kadarıyla bir de zümre örneği istedi. Hangi zümre örneğini getireyim dedim. "Ben felsefesiyim, diğerlerinden anlamam. Siz bana felsefe zümresini getirin" dedi. Tamam hocam derken başka bir ilçeden çocuğunu nakil getirmek isteyen bir veli geldi. Kendisine az bekleyebilir misin, içeride müfettiş bey var, onun incelemek için istediği evrakı hazırlamam lazım dedim. Dışarıda kapı önünde bu konuşmayı işiten müfettiş "Müdür bey! Veliyi bekletmeyelim, ben beklerim" dedi.
Veli ile yan odada görüşürken müfettiş "Müdür bey! Ben gecikeceğim, daha evrakı incelemem lazım. Veli bize biraz müsaade etse de siz bana istediğim evrakları getirseniz, ben gerekli incelememi yaparken siz görüşmeye devam edin" dedi. Olur dedim. Hemen istediği evrakları hazırlayıp önüne koydum. Ardından velinin yanına geçerek görüşmeye devam ettim.
Veliyi gönderdikten sonra müfettişin yanına geldim. Aramızda şu diyalog geçti:
—Müdür bey! Bir kişilik sınıfın mı var?
—Evet var.
—Nasıl açtın?
—Yönetmeliğe göre açtım.
—Ben böyle bir yönetmelik maddesi bilmiyorum. Zaten böyle bir madde olmaz. Bu yaptığınız vatana ihanetle eşdeğer dedi.
—2005'te yapılan bir değişiklik var hocam dedim.
—Bana gösterebilir misin o maddeyi dedi.
—Elbette hocam dedim.
Dolaptan klasörü çıkardım. Yönetmeliğin ilgili maddesini bulup önüne koydum.
—İşte şu madde hocam, dedim.
Gösterdiğim maddeyi okudu.
—Müdür bey! Yönetmeliğin bu maddesine göre bir kişiye sınıf açmakla çok iyi ve doğru olanı yapmışsınız. Sizi tebrik ederim. Şayet açmasaydın eğitim ve öğretimi engellemekten hapis cezası bile alabilirdin. Allah Allah! Bu maddeyi ben atlamışım dedi.
Müfettiş diğer evrakları da inceledikten sonra müsaade alarak ayrıldı.
Kamuda çalışanlar denetim amaçlı müfettişlerle karşılaşmıştır. Ben de çok karşılaştım. Bazısında, bir kibir, tepeden bakma, eksik bulmaya ve ezmeye çalışma izlenimi edindim. Adını unuttuğum bu müfettişi çok mütevazı gördüm. Mütevazı sahibi olduğunu odaya gelirken gösterdi. Çoğu müfettiş kapıda karşılanmayı beklerken bu müfettiş sessiz sedasız okula girip benim odamı aramış. Ardından veliyi bekletmeyelim demesi, yönetmelik maddesini atladığını, felsefe dışında diğer zümrelerden anlamadığını söylemesi tevazu sahibi olduğuna bir örnektir.
Sahi siz böyle bir müfettişle karşılaştınız mı?
Bu denetimde aklımda kalan bir diğer husus da bir kişilik sınıf açmakla, önce vatana ihanetle eşdeğerle itham edildim. Az sonra da açmakla iyi yapmışsın demek suretiyle tebrik edildim. Bu durum bana, önce hakkında idam ya da müebbet istenen sanığın berat almasına benzer.
Not: Sahi bir kişiye nasıl sınıf açtınız diyebilirsiniz. Eskiden liselerde 9.sınıf bitiminde alan seçilirdi. Bu alanlar fen bilimleri, Türkçe matematik, sözel ve yabancı dil alanları idi. Bir alanın açılabilmesi için yanlış hatırlamıyorsam sınıf mevcudunun 8 olması gerekirdi. Bu sayı oluşmazsa, öğrencinin kaydı okulda kalmak suretiyle başka okulda açılan o alanın sınıfında okurdu öğrenci. İl merkezinde böyle idi. Çalıştığım yer ilçe merkezi idi. Tek Anadolu lisesi idi. İlçe sınırları içinde öğrencinin, alanında okuyabileceği gidebileceği okul yoksa, ilçe milli eğitime yazı yazılmak suretiyle ilçenin tedbir alması istenirdi. İlçeden de "İlçe sınırları içerisinde öğrencinin bir başka okulda alanında okuması mümkün olmadığından, yönetmeliği ilgi maddesine göre sayıya bakılmaksızın açılır" maddesine atıf yapılmak suretiyle "okulunuzda ilgili alanın açılması" şeklinde gönderilen yazı ile o alan açılabiliyordu. 

17 Kasım 2018 Cumartesi

Ah Şu Dolmuşlar Biraz Daha Geniş Olsa! *


Ne zaman birilerini bir iş üzere görsem şimdiki mesleğimi icra etmiyor olsaydım acaba bu işi yapabilir miydim, hatta keşke bu işi yapsaydım derim. Esnafı görsem esnaf, işçiyi görsem işçi, belediye çalışanını görsem belediyeci, siyasetçiyi görsem siyasetçi vs olmaya kalkar, zihnen de olsa bir an için o işi yapar, hevesimi alırım. İş konusunda maymun iştahlıyım desem yanlış olmaz. 

Cumartesi günü bir akraba ziyareti yapayım diye otobüs durağına geçtim. Baktım otobüsün gelmesine 17 dakika var, dolmuşa bineyim dedim. Az sonra dolmuş geldi. Bekleşenlerin binmesiyle birlikte dolmuş ilk durakta doldu. Arkalarından  ben de bindim. Ayakta dört-beş yolcu vardı. İyi beklemez, hemen hareket eder deyip dolmuşa atladım. Minibüste oturan yolcuların ekseriyeti kadın, kadınların yarıya yakını da Suriyeli idi. Hem giyimlerinden hem de konuşmalarından belli idi Suriyeli oldukları. Ödemeyi de yaptım, geçip bir yere tutundum. Benden sonra 5-6 kişi daha bindi. Fazlanın fazlası olan dolmuş kalkmadı bir türlü. Demek ki yeterli değildi binen müşterilerin sayısı. Göz ucuyla ayaktaki yolcuları görebildiğim kadarıyla saydım: Benimle beraber ayakta 13 kişi vardı.  Nihayet kaptan lütfetti, yürüdü.

Minibüsün hareketiyle beraber aklıma bu sefer minibüsçülük mesleğini icra etmek geldi. Keşke dolmuşçuluk yapsaydım dedim. Dedim ama bu sefer içimden keşke şu minibüs biraz daha geniş olsaydı daha fazla yolcu alır, paraya para demezdim dedim. Yine tüh az daha dursaydım bir iki yolcu daha sıkıştırırdım dedim içimden. Niye almayacağım ki? Nasılsa ben ayakta gitmem diyen yolcu yok, niye fazla yolcu aldın diyen trafik yok, dolu diyen şoför yok, içerideki yolculardan daha nereye alacaksın diyen yok, minibüsçünün bağlı olduğu meslek grubu nedir bu yaptığın dediği yok. Doldur doldurabildiğin kadar. Benden sonra sırası gelen minibüsün yolcusunu almışım önemli değil. Zaten o da yapıyor yeri geldiği zaman. Gelsin paralar! Su akarken testini dolduracaksın değil mi?

Kafamdaki minibüs işletmeciliği inince bitti. Hevesimi aldım. Yeter bu kadar minibüsçülük ve kazandığım para.

Misafir olduğum eve girerken işi daha da büyüttüm. En iyisi devlet olayım dedim. Gerek yok minibüsçülüğe falan. Kim uğraşacak müşteriden gelecek bozuk parayla. Devlet oldum mu yapacağım iş halk uysun diye kanun çıkarmak, yeterli gelmezse yönetmelik çıkarmak ve devleti yönetmek, aynı zamanda halka hizmet etmek için vergi koymak. Ötesi de beni pek ilgilendirmez. Çıkardığım kanun ve yönetmeliğe halk uymamış umurumda değil. Çünkü benim halkım işini bilir. Ne zamana kadar umursamam? Ta ki bir olay oluncaya kadar! Vukuat durumuna ve halkın tepkisine göre birkaç sorumluyu görevden alır, olaya sebebiyet verenlere de bir ceza yazdırırım, olur biter.

Gerçekten hoş bu son görevim. Kedi olalı bir fare tuttum nihayet. Niye ilk başta aklıma gelmedi bu devlet olma fikri de hep diğer mesleklere gıpta ile baktım hep? Neyse gecikmiş de olsa devlet olma fikri iyi fikir! Diğerlerini kim yaparsa yapsın?

* 26/11/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Temayül Yoklamaları Şehrül-Emini Belirlemek İçin Yeterli Bir Kıstas mıdır?

Şehrül-emin günümüzde pek kullanılmasa da şimdiki belediye başkanları için eskiden kullanılan güzel bir isimdir. Yani şehrin imar, alt yapı, çöp, su, ulaşım vb. işlerinden sorumlu en güvenilir seçilmiş kişisi demektir. 2019 mahalli seçimlerine dört aydan fazla bir zaman olmasına rağmen partilerimiz beş yıllığına şehri yönetecek en uygun adaylarını belirlemek için şimdiden hummalı bir çalışma içerisine girdiler.

Seçilecek belediye başkanı beş yıllığına seçildiği şehri yönetecek. Başkanın yaptığı icraatlar aynı zamanda partisini de bağlayacaktır. Bundan dolayı partiler aday belirleme işini sıkı tutuyor, her türlü alternatifi değerlendiriyor, aday belirleme sürecinde en iyi ve en uygun adayı tespit etmek için değişik kıstasları ortaya koyuyorlar. En fazla aday adayı müracaatının olduğu iktidar partisi de adaylarını belirlemede ön incelemeye katkı sağlaması amacıyla 25 il merkezi hariç tüm Türkiye’de 18 Kasım günü temayül yoklaması yapıyor.

Bir kimseye veya bir şeye ilgi duyma, bir tarafa meyletme anlamına gelen temayül, seçmenin hangi adaya meyilli olduğunu öğrenmek için genelde siyasi partilerin başvurduğu bir nevi araştırma veya anket yöntemidir. Bu yıl ilk defa e-temayül adıyla elektronik ortamda yapılacak temayül yoklaması hem kâğıt israfını önlemiş hem de sonuçların erken sonuçlanmasını sağlamış olacaktır.

Temayül yoklamalarında kimler oy verecek? İl-ilçe yönetim kurulu başkan ve üyeleri, il-ilçe gençlik ve kadın kolları başkan ve üyeleri, il disiplin kurulu başkan ve üyeleri, parti üyesi büyükşehir-il-ilçe-belde belediyeleri, köy ve mahalle başkanları vs. oy verecek.

Pekiyi sadece parti teşkilatının oy kullanacağı bu temayül yoklaması şehrin en güvenilir kişisini belirlemede yeterli kıstas olacak mı? Teşkilattakiler ne derece ellerini vicdanlarına koyarak oy verebilecekler ve mevcut belediye başkanlarına göz kırpmayacaklar mı? Çünkü halen görev yapan belediye başkanı ne kadar yıpranmış olsa da diğer adaylara göre tanınır olması bakımından daha avantajlı bir durumda olacak ve teşkilatını etkileyebilecektir ya da bir aday lehine yönlendirme yapabilecektir. Çünkü bir beş yıl boyunca birlikte çalıştılar. Umarım oy kullanacak olan teşkilat mensupları kullanacakları oyla işi ahbap-çavuş işine döndürmezler, verecekleri oyun bir emanet olduğunun bilincinde olurlar. Çünkü oy verecekleri adaylarda aradıkları en önemli kriter ehliyet ve liyakat olmalıdır. Ayrıca adayın vizyon ve misyon sahibi olup olmadığını da göz önünde bulundurmalıdırlar. Ayrıca “Başkanımız bu olsun” diye oy verdikleri adayın, sadece kendilerinin değil; bir şehrin başkanı olacağını, yüz ağartıp ağartmayacağını, seçmen nezdinde bir karşılığının olup olmayacağını hesaba katmalıdırlar. Yani kendi gönüllerinde yatandan ziyade halkta karşılığı olacak, halkın teveccühünü kazanacak bir adaya meyillerini göstermelidirler. Hasılı yaptıkları iş bir çocuk oyuncağı değil.

Burada temayül yoklamasıyla ilgili bir başka hususa değinmek istiyorum. Temayül yoklaması için belirlenen tarihin istifalarını yeni vermiş adaylar için bir handikap olduğunu düşünüyorum. Çünkü birçok aday başvurunun son tarihi olan 16 Kasım günü istifasını verip aday adaylığı başvurusunda bulunmuştur. Bu tür adaylar ne zaman teşkilatları gezip araziye çıkacak, kendini göstermek ve anlatmak için fırsat bulacaklardır? Aslında adaylara kendilerini ifade edebilecekleri makul bir süre vermek, temayül oylamasında olması muhtemel hataları da bertaraf edebilirdi.

Bahsetmeye çalıştığım bir kısım dezavantajlarına rağmen temayül yoklaması yapıldı, aday bu oylamada ipi göğüsledi diyelim. Teşkilatın bu temayülüne genel merkez ne diyecektir? Çünkü son sözü orası söyleyecektir. Burada başka faktörler işin içine girmeyecek mi? Milletvekilleri, genel başkan yardımcıları gibi ağır toplar kulis faaliyetlerinde bulunmayacaklar mı? Burası da düşündürüyor insanı.

“Yapılan parti içi bir temayül yoklaması, büyütülecek bir durum yok, nihai kararı genel merkez verir” diyebilirsiniz. Aday belirlemede nihai karar olmasa da temayül yoklaması, aday adayları için taşradan Ankara’ya uzanan siyasi bir arenadır. Burası kat edilmesi zor, taşlı, uzun ve ince bir yoldur. Umarım taşradan Ankara’ya uzanıncaya kadar süreçlerin tümünde hak ve hukuk gözetilir.

Tüm aday adaylarına temayül yoklamalarında ve adaylıklarının diğer süreçlerinde başarılar diler; haklarında hayır olanın tecelli etmesini, ipi göğüsleyip aday olanın şehrin en güvenilir kişisi anlamına uygun belediye başkanı olmasını temenni ediyorum.