—Bu aldığın karpuzun rengi güzel görünüyor.
—Kan kırmızısı maşallah!
—Tadı bir işe yaramıyor ama.
—Deme ya!
—Bu sefer iyi seçememişsin.
—Seçerken tın tın ötmüştü. Tam benim istediğim karpuz demiştim. Demek ki tın tın ötmesi ben sana sofrada gösteririm demekmiş. Ama vardır bunda da bir hayır.
—Neresi hayır bunun?
—Bereket demektir. Aynı zamanda tasarruf demektir.
—Nasıl yani?
—Tadı yokmuş diye alıp atamayacağımıza göre -çünkü nimettir- akşam-sabah soframıza konacak, tadımlık olarak bir dilim yiyenin iştahı ve yeme zevki kaçacak ve yavaşça çatalı sofraya koyacak. Bu durum günlerce böyle devam edecek. Bu demektir ki bu karpuz bitmeden yeni karpuz almak için markete gidilmeyecek ve para cepte kalacak. Bu karpuz aynı zamanda sofrayı kurmanda senin için de bir kolaylık olacak.
—Ne kolaylığı?
—Tabağa kestiğin karpuz bitmeyince kalanı dolaba koyup diğer yemekte yeniden çıkarıp sofraya koyacaksın. Yani yeni karpuz dilimleme yoluna gitmeyeceksin. Daha başka faydaları da var.
—Ne gibi?
—Bu karpuz nefsimizi terbiye edecek. Çünkü daha az yemeyi, iyiymiş deyip kana kana yememeyi, sofradaki diğer insanlar yesin deyip diğerkâmlık yapmayı öğretecek.
—...
—Yesin de bitsin diye herkesin gözüne bakacaksın. Ama alan yememe orucuna başlayacak.
—...
—Tadı olmadığı için kimse tadından ağzını şapırdatmayacak, karpuzun suyunu akıtmayacak. Böylece yeme adabını hatırlayacak.
—Başka yok mu?
—Olmaz olur mu?
—Fazla wc ihtiyacı olmayacak bunu yiyenin. Çünkü karpuzu fazla yemek kişiyi tuvalete fazla götürür. Tuvalete gitmeyince fazla su kullanılmayacak. Bu yönüyle de ev bütçesine katkı sağlayacak.
—Bitti mi?
—Bitmez de... Haydi bitti diyelim.
—Ha adam gibi bir karpuz alsaydın olmaz mıydı?
—İçine girip baktım mı? Kesmeyince bilinmez. Dışından hepsi yuvarlak ve yeşil bunların. Şansına artık! Bir de böylesi nedense çekiyor beni. Ben istemesem de o gelir, beni bulur. Ne kadar kaldı karpuz?
—Daha öylece duruyor?
—Oh oh! Dursun bakalım. Bu gidişle hem midemiz küçülecek, hem de karpuz almaya gitmekten ve para harcamaktan kurtulacağım.
23 Haziran 2018 Cumartesi
Seçim Sonuçlarından Uzak Bir Yazı *
Bu yazıyı okuduğunuz zaman aylardır ne olur diye hepimizin
beklediği seçim sonuçları çoktan açıklanmış, sizin gibi ben de dün akşamdan
kesin olmayan geçici sonuçları öğrenmiş olacağım. Sonuçlardan haberi olmayan
sadece benim bu yazı olacak. Yazımın gazetede yayınlanması için mecburen
seçimden önce kaleme alınıp gönderildi.
Günümüz teknoloji ve iletişiminin bir sonucu olarak yazılıp
kaleme dökülen ve yayımlanan her yazı güncelliğini kaybediyor. Çünkü sürekli
gündem değişiyor, yeni gündemin ortaya çıkmasıyla ele aldığımız gündem de
güncelliğini kaybetmiş oluyor. Başka şeylerimizi kaybetmeyelim de güncelliğini
kaybeden tek şey varsın gündem olsun, bizim yazı olsun.
Seçimin dün yapılmış olduğunu, bugün kazanan ve
kaybedenlerin belli olduğunu farz ederek seçim sonuçları hakkında genel bir
değerlendirmede bulunmak istiyorum.
Öncelikle seçimin tüm sonuçlarıyla ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyorum. Kazananları tebrik eder, kaybedenlere de geçmiş
olsun diyorum. Sonucun bu şekil çıkmasının kazanan ve kaybedenler tarafından
"Demek ki hayır olan bu imiş" şeklinde değerlendirilmesini ve
seçmenin takdirine saygı gösterilmesini arzu ediyorum.
Umarım seçmen sandıkta net konuşmuş, hakemliğini iyi
konuşturmuş, yeni bir seçimin kapısını aralamamış, ikinci tura bırakmadan bu
işi ilk turda bitirmiş; haydi aranızda anlaşın, uzlaşın dememiştir. Eğer böyle
derse işimiz küldür. Çünkü bu görünen kırılganlığıyla ekonomimiz yeni bir
seçimi kaldırmaz. Kaldırsa bile bu ülkenin kaybedecek zamanı yoktur. Zira her
yeni seçim biriken sorunların daha da ötelenmesine sebep olur. Bu ülke kah
referandum, kah mahalli seçimler, kah genel seçimler, kah cumhurbaşkanlığı
seçimi dolayısıyla ortalama yılda bir seçim yapmaktan bıkıp usanmış, gına
gelmiştir iyice.
Kazanan zafer sarhoşluğuna kapılmasın, kaybeden ülke elden
gitti tellallığı yapmaya, seçimde şaibe var demeye kalkmasın. Kimsenin seçimi
tartışmaya ve kafaları karıştırmaya hakkı yoktur.
Kazanan, millet bize yetki verdi, yükümüz ağırlaştı, bu
emaneti en güzel şekilde yerine getirmemiz gerekiyor, demeli. Kaybeden de
kimseyi suçlamadan, herhangi bir mazeretin arkasına sığınmadan niçin kaybettiğinin
özeleştirisini yaparak sonuçları bir güzel analiz etmelidir.
Seçimden sonra iktidar, iktidar olmanın; muhalefet de
muhalefet olmanın gereği ne ise onu yapmalıdır.
İktidar olan -kendisine oy versin/vermesin- herkese hizmet
etmesi gerektiğini bilmeli, rakiplerini ezmeye çalışmamalı, kimseyi küçümseyip
horlamamalı. Kaybeden de kendisine oy vermeyenleri düşman gibi görmemeli.
İktidara gelenin yapacağı ilk icraat tansiyonu düşürmek,
birlik ve beraberliği sağlamak, toplumsal barışı tesis etmek ve güven ortamını
sağlamak olmalıdır.
* 25/06/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 25/06/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
22 Haziran 2018 Cuma
24 Haziran Seçim Öncesi Piyasalar
Nasrettin Hoca, iki kızını gurbete gelin etmiş. Zaman
şimdiki gibi değil, kolay kolay gidip gelme olmaz, iletişim ise olsa olsa
mektupla olur o zamanlarda. Hanımı, “Hoca! Şu kızlarıma git, bir ziyaretlerini
yap, ne yerler ne içerler bir bak gel” demiş. Hanımı diyecek de hoca gitmeyecek
öyle mi? Bırakın hocayı hangi koca yapmaz hanımının dediğini. Zira emir demiri
keser ne de olsa.
Hoca çıkar yola. Önce büyük kızının yanına varır. Hoşbeşten
sonra Hoca, “Kızım! Ne yer ne içersiniz, ekonomik durumunuz nasıl” der. Kızı, “Sorma
babacığım. Yüz dönüm ekin ektik. Geçimimizin iyi olması ve mahsulün bol olması rahmete
bağlı. Şimdi karı-koca durmadan gece gündüz yağmur bekliyoruz. Şayet bu süreçte
yağmur yağmazsa anamız ağlar” cevabı verir. “Kızım, Allah yardımcınız olsun,
inşallah yağmur yağar, size bol kazançlar” diyerek öbür kızının yanına gitmek
için yola çıkar hoca.
Hal-hatırdan sonra hoca bu kızına da ne yiyip ne
içtiklerini, geçimlerini nasıl sağladıklarını sorar. Kızı, “Babacığım! Biz
karı-koca çömlekçilik yapıyoruz. Şu anda bir yıllık geçimimizi sağlayacak
şekilde çömleği kalıba döktük, kurumasını bekliyoruz. Bu yaptığımız çanak-çömleği
satıp geçimimizi sağlayacağız. Eğer bu süreçte bizim çanak ve çömlek kurumadan
bir yağmur yağarsa tüm emeklerimiz boşa çıkacak. İşte o zaman ekonomik
darboğaza gireriz. Dua et ki yağmur yağmasın, yoksa anamız ağlar” der. “Kızım!
Allah yardımcınız olsun, umarım bu süreçte yağmur yağmaz, haydi kalın
sağlıcakla” diyerek köyüne, hanımının yanına yollanır.
Dönüşte hanımı, “E bey! Haydi söyle bakalım, kızlarım
nasıl? Ne yer ne içerler, geçim ve dirlikleri ne alemde” diye soru sorar. Hoca,
“Hanım! Bildiğim bir şey var; yağmur yağsa da sen ağlayacaksın, yağmasa da…Çünkü
kızların öyle dedi” der.
Fıkra bu. Şimdi gelelim günümüze. Daha doğrusu seçim öncesi
piyasalara…
Semt pazarına gidip geldim az önce. Çoğu pazarcının
gelmediği pazarda az sayıda satıcı var. Açılan tezgâhların önüne gelip fiyat
soran sayılı müşteri var. Pazarın tadı yok gördüğüm kadarıyla. Çünkü patates ve
soğanın başını çektiği fiyatlar çok uçuk ve kaçık. Yaprak kıpırdamıyor dense
yeridir.
Marketlere
gidince mutfak gibi zaruri ihtiyaçlar alınmakta sadece. Çünkü buralarda da bir
durgunluk var.
Zaruri
ihtiyaçlarda bile bir kesatlık varsa varın siz diğer esnafı; orta ve dar
gelirli tüketici kesimi düşünün.
Alınan
onca tedbire rağmen dövizin ateşi bir türlü sönmedi.
Seçim
ne getirir, ne götürür bilinmez ama gördüğüm kadarıyla piyasalar seçimi
okuyamıyor ve önünü göremiyor. Koma durumu sanki! Benim bu piyasaların
ahvalinden anladığım piyasa mevcut hükümete rezerv koymuş ama muhalefete de
güvenmiyor. Ne iktidarın gitmesini istiyor, ne de muhalefetin gelmesini. Sanki
piyasa, "Ne sensiz olur, ne de sen ile" diyor. Çünkü piyasa biliyor
ki iktidar yıprandı, kendini yenileyemedi, patinaj yapıyor. Yenilik istiyor.
Ama yamalı bohça görünümlü muhalefeti süzüyor o değilden. Bunlarla hiç olmaz
diyor. Çünkü hiçbiri ne tek başına, ne de hep birlikte iktidar alternatifi.
Niyetim
şuna oy verin, buna vermeyin değil; bir durum tespiti yapmaktır. Felaket
tellallığı yapmak istemiyorum ama bizi iyi günler beklemiyor. Tedirginlik ve
durgunluk da bundan sanırım. Veya piyasa seçimi okuyamıyor, önünü göremiyor.
Seçimi bıçak sırtında görüyor. Görüntü, 07 Haziran seçimleri öncesi
görünümünde. Hatta ondan daha beter bir durumda.
Seçimler inşallah bu durgunluğa bir merhem olur, piyasalar
yeniden coşar. Birçok vatandaşta oluşan karamsarlık yerini iyimserliğe bırakır.
Yoksa yağmurun yağıp yağmamasına bağlı hocanın kızlarının mutlulukları gibi ekonomimiz
bu görüntüsüyle seçimden sonra bizim epey bir canımızı acıtacağa benziyor.
Umarım komaya girmiş olan ekonomi ve piyasa, seçim sonrası felce dönüşmez.
Silkinip ayağa kalkar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)