22 Haziran 2018 Cuma

Gelin düğünlere bu sefer patates ve soğan götürelim...

Ramazan dolayısıyla ara verilen düğünler bayram sonrası yeniden başlıyor. Düğün demek külfet, maliyet demektir. Aynı zamanda hediye demektir. Büyük-küçük, az veya çok demeden mutlaka bir hediye götürülür. Bu düğün sezonunda düğünlere hediye olarak ne götürelim?

Altının yanına varılmaz biliyorsunuz. Gümüşse para etmiyor. En iyisi para vermek. Çünkü düğün sahibinin maliyetlerine biraz da olsa katkı olur. Ama yok bizde düğünde hediye demek kap kacak demektir. Ben küçük mutfak eşyası götüreceğim: Ya stokumda vardır, bana daha önceden gelen, ya da züccaciyeciden satın alacağım denirse o zaman kap kacağın özellikle borcamın içine biraz patates ya da soğan koyup vermek en güzeli gibi sanki. Çünkü bu iki ürünü şimdi aynı anda paraya çevirebilir düğün sahibi. Paraya çevirmese de düğün sahibi, damat ve gelin belli bir süre patates-soğan alma derdinden kurtulmuş olur. Zira şu sıralar bu muhteşem ikilinin yanına varılacak gibi değil. Altından daha değerli dense yeridir.

Alın size benden bir öneri. İster uyar, ister uymazsınız. Öneri öneridir. Beğenip beğenmeme hakkına sahipsiniz.

Cevabı Belli ya da Laf Olsun diye Sorular Sormak

Aramızda kadın yok, kız yok. İki kişi erkek erkeğe oturuyoruz. Daha doğrusu uzun oturuyorum. Yanımdaki ev sahibiyle ara ara laflıyorum. Televizyonda Arjantin-Hırvatistan maçı var. Ara ara gözümüz de televizyonda. Derken zil çaldı. Sohbetimize bir tanıdık daha dahil oldu. Hafif toparlanıp hoş geldin dedim. Ondan sonra cevabı belli sorular sordu peşi sıra.

Ne uzanın bu saatte? (Saat dediği akşam 21.00 suları. Sonra uzanmanın belli bir saati mi var? Neyse. Kocaman evin boşluklarını bıraktı. Ayağımı uzattığım yere oturdu. Sanki ev kalabalık gibi toplu bir şekilde oturdum. Sağ olsun, öteye de gitmedi.)

Spikerin sesinin yükselmesiyle birlikte gözüm ara ara maça kaydı.

Ne yapan, maça mı bakan? (Maça baktığımı biliyor, buna rağmen yüzüme bakıp cevap beklemesi yok mu? Ölür müsün, öldürür müsün? Hı deyip başımı salladım. Cevabı alınca gülmeye başladı, hem de gevrek gevrek.

Ara ara cep telefonuma gelen mesajlara bakıyorum. Mermi gibi geliyor bugünlerde. Malum seçim var pazar günü. Vatandaş sağdan soldan bulduğunu benim de haberim olsun diye gönderiyor sağ olsun. Kâh whatsappıma kâh messengerime. Bu gelen mesajları görünce bu adamlar benim bildiğim kadarıyla siyasetçi değil, aday hiç değil. Buna rağmen seçimle ilgili paylaşım veya bir bağlantı eki gönderiyorlar durmadan. Hem de aynı kişilerden. Sanki bu gönderdiklerini ben göremiyor muşum gibi gönderiyorlar. İşin garibi gönderme de diyemiyorsun. Arka arkaya gelen bu gönderileri görünce sanki seçim Türkiye’deki milyonlarca vatandaşa değil de benim için yapılıyor veya sadece ben oy kullanacağım. Ah, beni bir yola getirseler Türkiye rayına girecek ve bütün dertlerimiz bitecek. Ben kendilerine cevap vermedikçe sükut ikrardan deyip tekrar tekrar cep telefonuma misafir oluyorlar. Hiçbirini açmadığımı, okumadığımı, izlemediğimi keşke bir bilseler…

Gönderilen paylaşımların kuru, bayat, yavan olduğunu bile bile yine de kimden geldiğine bakıyorum. Çünkü olur ya düğün, cenaze vb önemli haberi atlamış olmayayım diye. İşte öylesine gelen mesajla bakarken bizimki yine sormaya başladı. Zaten televizyona da bakmadı. Yüzü hep bana dönük durdu. Hani televizyonun ilk çıktığı, Türkiye’de her evde olmadığı dönemlerde bazıları, misafirliğe gittiği zaman televizyon izlendiğini görünce televizyona sırtını dönük veya yan görecek şekilde dururdu ya, işte öyle.

Anlatıver sene, niye konuşuvermen? Ne var o telefonda?

Ne konuşalım?  İzliyoruz işte.

Bugün bir ses kaydı göndermişsin gruba.

Evet.

Bir de yazı göndermişsin cumhurbaşkanı adayı diye.

Öyle.

Seçim sonuçları ne olur? (Yahu ben ne bileyim. Ne anketçiyim ne siyasetçi ne de siyasetin nabzını tutan.)

O zaman “dilin kemiği yok” da yazdıklarından oku da dinleyelim. (Mübarek! dilinkemigiyok.blogspot.com’a yazılıp blogda paylaşılmış zaten. Ben yazdığımı ne diye okuyayım? Madem merak ediyorsun? Elinde telefon var, internetin de var, açıp okusan ya.)

Neyse bu akşam maalesef hoş bir sohbet olmadı. Cevabı belli sorular olunca tat vermedi. Hani iki kişi bir araya gelince konuşacak bir şeyleri yoksa “Da da ne var ne yok” derler ya öyle idi dense yanlış olmaz.

Bazı oturmalarda konu çıkmaz, insanlar formunda olmaz. Bunu anlarım. Ama insanların cevabı kendince belli olan ve bilinen soruları, damarına basa basa sorması yok mu? Kahrolmamak elde değil. Haydi sordu. Bir de yüzüne bakıp ciddi ciddi cevap bekliyor. Hani bir hocanın, emsallerine göre dersini ciddi ciddi dinleyen bir öğrencisi varmış. Öğrencisinin bu sessiz duruşu çok da hoşuna gidermiş. Diğer arkadaşları soru sorarken bu öğrenci soru da sormazmış. Bir gün hoca, “Yavrum, bak arkadaşların ne güzel sorular soruyorlar. Sen niye sormuyorsun,” demiş. Az sonra öğrencisi parmak kaldırıp “İftar ne zaman olacak” demiş. Hocası, “Güneş batınca yavrum,” demiş. Öğrenci ikinci defa tekrar parmak kaldırıp söz almış, “Hocam, ya Güneş batmazsa” deyince hocası, “Otur yavrum otur. Bazılarının soru sormaması sormasından daha iyi” demiş. O hesap, ah bu kimse de bana bildik sorular sormasaydı, ne güzel olurdu. Tıpkı dersi dinleyen ve soru sormayan öğrenci gibi konuşulanları dinlese dursaydı. Olur muydu? Amacı beni öldürmek olunca niye sussun ki.

 Allah hayrını versin böylelerinin.

21 Haziran 2018 Perşembe

Vekil Dediğin Böyle S.çmalı!

Seçim sathı mailine girildikten sonra siyasi partiler veya adaylar hakkında çıkan video, ses kaydı ve haberlere pek itibar etmem. Çünkü algı amaçlı olduğuna inanırım. Fakat bugün whatsappıma bir milletvekiline ait olduğu söylenen bir telefon konuşması düştü. Bu şekil gönderileri çoğu zaman açıp da seyredip dinlemem. Nedense bugün açasım geldi. Açtığıma açacağıma pişman oldum. 1,5 dakikalık konuşma yenilir yutulur cinsten değildi. Ağza alınmayacak hakaret ve küfür doluydu konuşma. Dinlerken utandım. Buyurun beraber okuyalım: (eğer okuyabilirseniz)

—Beşiktaş mı?
—Evet efendim buyrun!
—Yav benim korumayı bıraktırmayan sen misin?
---Tamam efendim, şey onay geldi.
---Senin ağzına s.çacağım ulan! Ulan it…
---Benimle alakası yok sayın vekilim.
---Senin ağzına s.çacağım, it oğlu it. Lan sen kimsin lan bana böyle pislik yapıyorsun.
---Sayın vekilim! Ben sizi çok seviyorum efendim. Yapmayın bana böyle…
---Senin ağzına s.çarım ben. Eşşek oğlu eşek. Seni var ya yarın seni bütün işim gücüm seninle uğraşmak olacak.
---Yapmayın sayın vekilim! Ben sizin çok hayranınızım…
---Sen nasıl bıraktırmıyorsun lan orda.
---Sayın vekilim valla benimle alakası yok. Saygılar sunarım.
---İt oğlu it! Lan seni kimsin? Lan oğlum o polis memuru Meclisin polisi…
---Ben bilmez olur muyum sayın vekilim?
---Niye bıraktırmıyorsun lan?
---Sayın vekilim vallahi benimle alakası yok…Sayın vekilim.
--- Ben sana söyledim değil mi telefonda. Değil mi?
---Tamam vekilim onay geldi, buyursun gelsin…
---Niye bıraktırmıyorsun lan sen. Sen kimsin ulan. İt oğlu it. Sen kendini ne zannediyorsun lan?
---Sayın vekilim biz kimiz ki burada bir emir kuluyuz sayın vekilim!
---S.çarım senin ağzına. Ara lan o polisi oradan.
---Tamam sayın vekilim!
---Ara lan!
---Hemen arıyorum sayın vekilim!
---S.çarım senin ağzına. Eşşek oğlu eşeğe bak ya!

Telefonda kendisine hakaretler yağdırılan bir polisin nezaket ve edebine bakın, bir de vekilin ağza alınmayacak küfürlerine. Takdir sizin!

Yazıyı buraya aktarmak için nezaket timsali vekilimizin sesini defalarca dinlemiş oldum. Kısa bir şoktan sonra muziplik ya, “vekil dediğin böyle olmalı, asıla küfretmeli, s.çmalı…” dedim. O koskoca vekil. S.çmak için illa tuvalet mi arayacak? İstediği yere, istediği kişiye pisler. Yediği önünde, yemediği ardında olan bir kimse o kadar yediğini nereye boşaltacak? Demek ki ağza pislemek hobileri arasında! Bunu da bu vesileyle öğrenmiş olduk. Allah karşılaştırmasın, eğer karşılaşırsak en azından ağzımızı kapatırız. Çünkü böyle birinin ne yapacağı, ne edeceği belli olmaz. Korumasını almayan polis memuru da hak etmiş anlayacağınız. Sen kim oluyorsun da onun korumasına yer bulmazsın. Çünkü o, koskoca bir vekil.

Böyle bir konuşmayı buraya yazdığım için hepinizden özür diliyorum. Zira bu tür konuşma paylaşılacak gibi değil. Siyasetimizde çamur atma, algı oluşturma olduğunu biliyordum da seviyesinin bu kadar düştüğünü bilmiyordum. Vekilimiz arka arkaya, ağzını doldura doldura küfrettiğine göre bu işte epey tecrübeli görünüyor. Bugüne kadar kaç kişinin ağzına bu şekil s.çtı kim bilir?

Meydanlarda ne kadar centilmen, ne kadar nazik ve kibar konuşan bu kişi, telefonda su koyvermekle kalmıyor, s.ıçıyor. Bu milletvekilinin halen vekil olduğu ve ülke yönetmek için en üst perdeden aday olduğu  ve meydan meydan gezip miting yaptığı söyleniyor. Yazıklar olsun! Bulunduğu makamı bu şekil kötüye kullanan edebin "e"sinden nasibi olmayan böylelerine bırakın ülke yönetmesini; Allah vekillik, muhtarlık… bile nasip etmesin. Maazallah ülke pislikten geçilmezdi, her yer kokardı.

Sana da yuh olsun polis! Adam sana ağzına geleni söylüyor, küfrediyor, s.çıp sıvıyor. Sen hala ona hayran olduğundan bahsediyorsun. Yağmur yağıyor mu sandın adam sana bir bir küfürler sıralarken? Yazık sana da.