13 Haziran 2018 Çarşamba

Müftünün Yediği Herzeye Bakın!

Mısır müftüsü Şevki Allam, "Vatandaşın parasını bankalara yatırmasının ekonomiye bir destek olacağını; bunun da hem dini, hem de bir vatandaşlık görevi olduğunu, bankaların vereceği faizin haram olmayacağını; çünkü bankaların tüzel bir kişilik sayıldığını, İslam'ın yasakladığı faizin gerçek kişiler arasında olduğunu" açıklayan bir fetva vermiş. 

Fetvayı okuyunca "Helal olsun sana müftü" dedim. Çünkü zaman İslam'a uymuyorsa İslam'ı zamana uydurmak gerekiyordu. Müftümüz de bunu yapmış ve bir güzel "Allah ve Rasulüne savaş açmanın" tetikçiliğini ve teşvikçiliğini yaparak kendisine yakışanı yapmış...

Hasılı müftü! Sisi seninle gurur duyuyor. İstediğin de bu değil miydi zaten... Bu dünyan nasıl olur bilmem ama o eğip büktüğün ayet, seni mezardaki makamından şeytan çarpmış gibi kaldırsın inşallah!

Daha Beter Felaketleri Bundan Sonra Göreceğiz *

11.06.2018 Pazartesi günü akşam saatlerinde Meram bölgesinde aralıklarla bardaktan boşanırcasına yağan iki saatlik yağmur, bundan sonra bizi bekleyen daha büyük felaketlerin habercisi gibi. Çünkü birçok ev ve iş yerini su bastı. Bölge bir sel baskınına maruz kaldı.

Zaman zaman dolu şeklinde yağan yağmur bir afetti dense yeridir. Pencerelerden veren sudan tutun da, çatıdan akan suya, bodrum katlarda bulunan borulardan fışkıran suya; yıkılan duvarlar, yarılan asfaltlar, selin sürükleyip gittiği arabalar, pis ve atık suyu tahliye etsin diye döşenen rögarlardan geri tepen sular, meydana gelen trafik kazaları, alt geçitlerin göle dönüşmesi objektiflere yakalanan görüntülerdi. Telef olan sebze, meyve ve ekili arazileri söylemeye gerek yok sanırım. Öyle ki insanın ve insan eliyle yapılan teknolojinin acziyetini itiraf ettiği ve insanoğlunun seyretmekten başka bir şey yapamadığı bir manzaraydı. Ölümlerin olmadığına şükredelim.

Gökten sicim gibi yağan yağmur, yerden fışkıran su, Nuh Tufanını hatırlattı bana. Rabbim tepemizden yağan yağmura dur, yerden fışkıran suya çekil git demeseydi afetlerin afetini konuşuyor olacaktık, eğer bu tufandan sağ çıkabilseydik.  

Biz istediğimiz kadar günümüz teknolojisinden yararlanarak yerin altına bodrum katlar, yerin üzerine gökdelenler yapalım, binanın çatısına oluk, bodrum katlara giderlerin tahliyesi için birinci sınıf borular döşeyip mühendislik ve mimarlık harikamızı konuşturalım, bize bir şey olmaz diyelim, iki saatlik yağan yağmurun  tüm müktesebatımızı berhava edebileceğini hiç aklımızdan çıkarmayalım. Onun yüce kudret ve azameti karşısında bir hiç olduğumuzu unutmayalım.

Bu doğal afet, döşediğimiz sıhhi tesisatın ve yerin altına gömdüğümüz kanalizasyonun normalin ötesinde yağan yağmurlar karşısında işlevini yerine getirmeyeceğini göstermiştir. İki saatlik bu afet, aklımızı başımıza getirmesi lazım. Bundan ibret alarak nasıl tedbir alınacaksa alalım. Öyle günü kurtarmak için gelişigüzel iş yapmayalım. Küresel ısınmanın kendini iyice hissettirdiği günümüzde zaman zaman farklı vilayetlerde aniden bastıran ve su baskınlarına sebebiyet veren insanlığın eseri bu doğal afet, bundan sonra bizi sık sık yoklayacak. Tıpkı depremler gibi sel baskınlarına da hazırlıklı olmalıyız. "Bu bölgeye ortalama şu kadar yağmur yağar, şu eğim yeterli, bu büyüklükteki boru işi çözer…" gibi hesapları bir tarafa bırakalım, beterin beterinin olabileceğini hesaba katarak yapacağımız icraatlar evladiyelik olsun, bize afet olarak dönmesin, bize hizmet etsin. Eğer büyük düşünmez ve böyle yapmazsak -Allah muhafaza- bugün mala gelen yarın canlara gelir. Canların katili de büyük düşünmeyen, günü kurtarmaya çalışan, dereleri yok eden, işini doğru-dürüst yapmayan, maliyet hesabı yapan ve malzemeden kaçıran etkili ve yetkili sorumlu kişiler olur.

Konya Meram'da meydana gelen bu afetin umarım arkası gelmez. Hiçbir ilimiz ve bölgemiz böyle afetlere maruz kalmaz. Rabbim beterinden saklasın. Altından kalkamayacağımız afetlerle bizi imtihan etmesin. 

* 20/06/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Ramazana Veda, Bayrama Merhaba! ***

Recep, şaban derken üç ayların sonuncusu, on bir ayın sultanı ramazanı uğurluyoruz bugün. Yarın da bayrama merhaba diyeceğiz.

Nefsimiz, "Bu uzun, sıcak yaz döneminde yaklaşık on yedi saat nasıl oruç tutacaksın? Üstelik bu yıl yirmi dokuz değil, otuz tutacaksın, açlık ve susuzluğa nasıl dayanacaksın? Zor mu zor!" şeklinde içimize bir iğva düşürürken, bazıları "Ramazanı eylül veya aralık ayına sabitleyelim" diye bir tartışma başlatırken inananlar, "Ne olursa olsun, bu ibadeti yerine getireceğiz, doymak bilmeyen nefsimizi dizginleyeceğiz, zira Rabbimizin bir emridir. Biz hele bir tutmaya başlayalım. Zira bu emri veren mutlaka bize bir kolaylık gösterecektir" diyerek bundan bir ay önce 'Allah'ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana tevekkül ettim ve senin vereceğin rızıkla iftar edeceğim' diyerek "bismillah" demişti oruca. Sayılı günler çabuk geçer derler ya...işte öyle oldu. İşte bugün otuzuncu, yani son günü orucun.

Nefsin isteksizliğe ve "Ne yapar, ne edersin" şeklindeki felaket tellallığına rağmen "Semi'nâ ve a'taynâ" yani "İşittik ve itaat ettik" diyen inanan milyonlar, nefsin heva ve hevesine bir set çekmek suretiyle oruç ibadetlerini yerine getirdi. Kur'an'ını okudu, fitre ve zekatını verdi, eşiyle-dostuyla iftarını açtı. Sonunda nefse galebe çalmanın ve sabretmenin bir sonucu olarak yarın bayram yapmaya hazırlanıyor. Doğrusu hak ettiler de.  Üstelik içinde bir ömrü barındıran "bin aydan daha hayırlı Kadir gecesini" de ihya ederek Kur'an ayı ramazanı değerlendirdi. Ne mutlu onlara ki imtihanın zorunu başardılar. Analarının ak sütü gibi helaldir onlara bayram yapmak.

Zoru başarıp ramazana elveda deyip bayramı yaşayacak olan milyonların yanında hiçbir mazereti olmadığı halde namazda ve oruçta gözü olmayan ve güpegündüz herkesin gözü önünde, aleni bir şekilde, göstere göstere oruç yiyenler de hak etmedikleri halde bizimle birlikte bayram edecekler. Oruç tutmadık, bayramı hak etmedik deyip karalar bağlayacak değiller elbet! Elbette onlar da bayram edecekler. Ama onların bayramı buruk bir bayram olacak inanın. Onlar günlük on yedi saat oruç tutup bayrama girenlerin arasında "Biz ne yaptık, keşke tutsaydık, baksana tutanlardan hiçbiri açlık ve susuzluktan dolayı ölmedi, vah bize!” diyecek içinden, hem de derinden bir of ve ah çekerek.

Sabredince "Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş" olan ramazanı alnımızın akıyla uğurladığımıza göre bir imtihan dünyası olan bu dünyada altından kalkamayacağımız hiçbir yükün altında kalmayız evelallah! Yeter ki ramazanda oruç tutmada gösterdiğimiz irademizi diğer alanlarda da gösterelim. Zira azmin zaferinden hiçbir şey kurtulamaz. Yeter ki cüzi irademizle sebepleri işleyelim. Ramazanda yaşadığımız manevi iklimi, yardımlaşmayı, kötülüklerden uzak durmayı diğer aylarda da samimiyetle yerine getirelim. Sonunda gülen mutlaka bizler olacağız. 

Bu vesileyle ramazanı uğurlarken ve bayrama merhaba derken Rab Teala; tuttuğumuz oruçlarımızı, kıldığımız namazlarımızı, yaptığımız yardımlarımızı kabul etsin. Okuduğumuz Kur'anla amel etmeyi nasip etsin. Nice oruç ve bayramlara huzur, mutluluk ve sağlık içerisinde girmeyi göstersin. Bayramın başta ülkemiz olmak üzere tüm İslam alemine birlik ve beraberlik getirmesini ve her şeyin bayram tadında olmasını niyaz ederim. Tüm Müslümanların bayramı mübarek olsun! Nice bayramlara inşallah!

*** 14/06/2018 günü Yeni Haber gazetesinde Barbaros ismiyle yayımlanmıştır.