Yeni sistemi açıklayan Bakan, konusuna iyi hazırlanmış, hatta hızını alamayıp hükümet program ve icraatına bile girdi. Burada sorun, öğrencilerin bu sınava hazır olmaması. Zira öğrenciler sadece 8.sınıfın derslerinden sorumlu iken 6.7.8.sınıf derslerinden de sorumlu olacak. Yani bir fil beklerken önlerinde üç fil buldu. Hayırlısı olsun.
***
-Öğretmenim! Yeni liseye giriş sistemini açıklar mısın? Çünkü ben bir şey anlamadım.
-Bak yavrum! Daha önce sen kaç derse çalışıyordun?
-Temel derslere. Yani 6 kitaba bakıyordum.
-Şimdi o temel derslerden 18 kitaba bakacaksın.
-Yani?
-Yanisi falan yok. Her temel ders, mitoz bölünme veya hocanın kazanının doğurması gibi ikişer doğum yaptı.
-Ben ne yapacağım şimdi?
-Çok çalışacaksın çok!
-Ben bu kadar derse nasıl çalışacağım?
-Çaren yok. Yoksa nitelikli okula gidemezsin.
-Durum vahim desene.
-Bence oyalanma!
-Ne yapayım şimdi?
-Git hemen 6. ve 7.sınıfın kitaplarını bul ilk önce.
-Ama ben onları geri dönüşüme vermiştim.
Şimdi ne yapacağım?
-Yavrum, Bakana bile bu kadar sorulmadı. Git ne yaparsan yap.
***
"İki İsmet'ten çok çektim, çünkü biri hürriyetimi, diğeri de zürriyetimi aldı" demiş Rahmetli Serdengeçti. (Rahmetli, İsmet İnönü zamanında ömrünü cezaevinde geçirmiş. Hanımının adı da İsmet'miş. Ondan da çocuğu olmamış.) 05.11.2017
5 Kasım 2017 Pazar
4 Kasım 2017 Cumartesi
Heyhat ki Heyhat! Keşke Daha Önce Kafanızı Kumdan Çıkarsaydınız!
Duydum ki bugünkü yönetici atama kriterinde uygulanan sözlü mülakatın yerine yazılı+sözlü önerisini getiriyorsunuz. Yapılan sözlünün liyakatı ölçecek şekilde düzenlenmesini istemişsiniz. Bu istediğinize sadece günaydın denir. Heyhat ki heyhat denir. Biraz değil, çok geç kalmadınız mı bu açıklama ve rapor için? Neredeydiniz be kardeşim şimdiye kadar? Sizi şimdi ayıktıran nedir? Sizi yeni bir arayışa iten sebepler nelerdir?
Kimsenin niyetini sorgulama gibi bir niyetim yok. Diyelim ki samimisiniz bu görüşünüzde. Geç de olsa yapılanın yanlış olduğunu anladınız. Pekiyi bu açıklama bu kadarla mı kalmalıydı? Hiç öz eleştiri yok mu? Tamam siz mevzuat yapıcı ve atayan irade değilsiniz. Pekiyi siz bu değirmene su taşımadınız mı? Kanun yapıcının dümen suyuna girmediniz mi? Her hangi bir okula veya kuruma yönetici alımında liste oluşturmadınız mı? Satranç veya dama taşı oynar gibi kimin nereye geleceği iradesini kullanmadınız mı? Ehil veya değil üyelerinizden talepte bulunanı elinizle yerleşmesini sağlamadınız mı? Yağma Hasan'nın böreği gibi veya ulufe dağıtır gibi makam ve mansıp dağıtmadınız mı?
Sadece soruyorum. Bunları yaptınız demiyorum. Kamuoyundaki algı, tüm bunları fazlasıyla yaptığınız şekildedir. Eğer böyle değilseniz kamuoyunda oluşan bu algıyı değiştirmek için nasıl bir çalışma yaptınız? Yaptıysanız kimin haberi var böyle bir çalışmadan? Yönetici atama kriterlerine göre adam seçtik diyorsanız ve bunun bir hata ve yanlış olduğunu düşünüyorsanız hazırladığınız raporda, ' Biz geçmişte birilerine sırtımızı verdik, kamuya yönetici seçiminde birlikte paslaştık. Bunun yanlış olduğunu geç de olsa anladık' şeklinde bir öz eleştiri niçin yok.
Sahi, hiç eleştiriye geldiniz mi? Böyle bir şeye cesaretiniz var mı? İnanın yapın böyle bir kritik, üzerinizdeki tüm tepkiler müspet bir bakışa döner. Gördüğüm kadarıyla böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu da düşünmüyorsunuz. Haydi işin başından beri bu tür yönetici seçimine karşıydınız, sesinizi kimseye duyuramadınız, ya da ülkeyi yöneten irade sizden yönetici istedi. Çıkıp meydana biz bu tür yönetici seçimini tasvip etmiyoruz. Üyelerimizden ricamız bu görevlere talip olmamaları şeklinde bir açıklamanız var mı? Bildiğim kadarıyla böyle bir açıklamanız da yok. Sonra sizi bugün böyle bir çağıştay düzenlemeye ve rapor hazırlamaya iten sebep ne? Halbuki yönetici görevlendirmeye yetkili kişilerle al gülüm, ver gülüm diyerek ne güzel paylaşıyordunuz. Ne değişti şimdi? Yoksa artık sizin üyelerinizden yönetici seçmeyeceğiz mi dediler? Yoksa deniz mi bitti. Sanırım yönetici olmak için koşanların sayısı azaldı, görev alanlar ayrılmaya başladı, yeni yönetici olmak için yeterince müracaat yok. Okulların çoğunun müdür ve müdür yardımcılığı boş. Bu işte bir iş var. Gidişat iyi değil, en azından inisiyatif alalım mı demek istiyorsunuz? Eğer böyleyse bilin ki Basra harap oldu. Kolay kolay da yeniden inşa edilmez. Keşke iş Basra'nın harap olmasıyla kalsaydı. Basardın parayı, Basra'yı yeniden imar edersiniz. Burada yıkılan güvendir, itibardır. Gönüllerin yıkılmasıdır. Zedelenen insan onurudur. Var mı bunu tamir etmenin yolu?
Hiç kusura bakmayın, sınıfta kaldınız defalarca. Emaneten aldığınız makamın altında boğuldunuz. Size güvenen üyelerinizi mahcup ettiniz. Sizin görevleriniz arasında iktidar sahipleriyle paslaşmak var mıydı? Bugün kaç üyeniz sendikasının adını rahatça söyleyebiliyor, benim sendikam şu diyebiliyor? Çünkü yaptıklarınızla yüz ağartmadınız. Zaten bu yüzden ne üyenizin ayağına gidebiliyor, ne de yeni üye kazanmak için çabalıyorsunuz. Oturduğunuz birden fazla koltuğa yapışıp kaldınız. Gün bu gün, ne kadar oturursam kar diyorsunuz. Biz bu işi yapamadık, camia iyice lekelenmesin, en azından taşıyamadığımız ve ağzımıza yüzümüze bulaştırdığımız bayrağı bir başkasına devredelim de demiyorsunuz. Biliyor musunuz mirasyedisiniz. Baba parasını hoyratça harcadınız. Bugün o oturduğunuz koltuktan kalkamazsınız. Çünkü koltuğun içine ettiniz. Oradan iniverseniz tüm kazanımlarınız yok olacak, belki de yüzünüze bakacak kimse kalmayacak.
Değer miydi idealleri olan bir camiayı bir koltuk uğruna heba etmek. Şimdi nasıl getireceksiniz bu itibarı? Deniz bittikten, yönetici olacak eleman bulamayınca mı aklınız başınıza geldi? Keşke yaptıklarınızda samimi olsaydınız, tüm hatalarınızla beraber baş tacı yapardım sizi. Ama değilsiniz. Sağır sultan bile biliyor sizi. Siz en iyisi ne yapın biliyor musunuz? Yeniden kafanızı kuma gömün, yine işinizi yapmaya devam edin. Kırıldığı yere kadar gitsin. 04.11.2017 Ramazan YÜCE
Takım Elbise Alırken Telefon Hafızamla İmtihanım
Evlenecek çocuğumun mürüvveti öncesi hanım tutturdu,
kendine bir takım elbise al diye. Kaç defa 'Hanım, evlenecek olan ben değilim,
oğlun evlenecek; takımı o alsın, ben eski takımlarla idare ederim' dedimse de
huzurum için istemeyerek de olsa bir mağazaya yolum düştü.
Moda,
renk, desen takip eden biri değilim, seçmeyi de bilmem. Çünkü bulduğumu giyen
birisiyim. İster yakışsın, ister yakışmasın. Yine de 'Şu sana daha iyi gider'
diyen bir rehbere ihtiyaç duyarım. Yanımda kimse olmasa genelde renk seçimim
mavi yönünde olur. Nedendir bilmem maviye karşı bir zaafım var. Tıpkı Kürtler
için 'Kırmızı olsun, beş fazla olsun' söylendiği gibi.
Evden
çıkarken rengi mavi olsun dedi hanım. Halbuki önceleri “Hep mavi giyiyorsun,
biraz farklı renklere yönel” diyen hanım, nedense bu sefer “mavi al istersen”
dedi. Ardından “Giyince watsaptan fotoğrafını gönder, ben bir bakayım” dedi. Ev
ödevimi iyice öğrendim, zira sıkı sıkıya tembih edildim. Kendime takım değil,
hanımı memnun edecek bir takıma bakmalıydım. İstersen yapma. Çünkü huzurun
kaynağının ne olduğunu biliyorum artık.
Bana
destek olsun diye yanıma bir arkadaşı alarak mağazaya girdim, yanımda da onun
bir tanıdığı olduğu halde. Mağazadaki elemana, 'Kardeş, düğünde giyeceğim. Bana
öyle bir takım elbise ver ki misafirler damada değil; bana, yani takımıma baksınlar'
dedim. Eleman bir bana baktı, bir de takımlara. Bu mümkün değil dedi. Halbuki
köre kör değmeyeceğini bilmeliydi eleman. Demek ki bana şöyle bir baktı, ahı
gitmiş, vahı kalmış bu adamın. Hiçbir takım bunu paklamaz, daha modacılar
böylesini piyasaya sürmedi diye düşündü sanırım. Yanımdakiler yeterince olmasa
da sağ olsun biraz destek oldular. Onlar bana yol gösterse de içişleri
bakanının da görüşünü almam lazımdı. Bunun için denemek için giydiğim takım
elbisenin fotoğrafını çekip hanımdan onay alayım istedim. Bir takımın
fotoğrafını çekip gönderdim, sonrasında ne mümkün efendim! Telefonuma yeni
fotoğraf ekleyemedim. Çünkü her çekişimde “Telefonunuzun belleğini kontrol edin”
uyarısıyla karşılaştım. Takım üzerimde, telefon elimde. Hemen birkaç resim
silip yeniden çekip göndermek istedim. Yine bellek uyarısı. Tekrar biraz daha
sildim, yine olmadı. Firmadaki görevli, yanımdaki arkadaş ve ben ayakta işi
gücü bıraktık, fotoğraf çekmeye uğraşıyoruz. Biraz daha sildim yine olmadı.
Sonunda arkadaşın telefonu ile çekip içişleri bakanına görücüye çıkmak istedim.
Arkadaşın şarjı imkan vermedi. Sonunda gözüm ve gönlüm siyah takımda kalsa da
hanımın istediği mavi takımı beğendim, ödemesini yapıp mağazadan ayrıldım.
Alışverişi yapmanın hazzını yaşamaya başladım. Şükür bir
dertten kurtulmuştum. Dinlenmek için bir çay ocağına oturduk. Ama derdim
bitmemişti. Şimdi de telefonun hafıza işi vardı. Silmek için telefonu yeniden
elime aldım. Silmekle baş edemediğim, sildikçe hafızası bir türlü boşalmayan
watsaptan gelen Cuma mesajlarını silmeye başladım yeniden. Zaten hafızamı
dolduran da hep Cuma mesajlarıydı. Sağ olsunlar bana Cuma mesajı gönderenler,
cumanın dışındaki diğer günlerde de yanımdaydı hep. Dost dediğin de böyle olur,
iyi ve kötü gününde hep yanında olur, varlığını hissettirir. Üstelik takım
elbise alırken, düğün yaparken hiç peşimi bırakmadılar. Onları hayırla yâd ettim.
İçimden homurdana homurdana tüm resimli mesajları işaretleyerek kalıcı olarak
silinsin diye tuşa bastım. Dostlarım kusuruma bakmasınlar, başka da çarem
yoktu.
Dostlarım ne istiyorlar ki benden? Anlayamadım gitti. Ne
olur, göndermeyin bana herhangi bir kutlama mesajı dedimse de bir türlü derdimi
anlatamadım. Amaçları beni cumaya göndermekse yeminle söylüyorum, gençliğimde cumasız
takıldığım birkaç hafta hariç hiç Cuma kaçırmadım. Üstelik seferi olduğum
zamanlarda bile Cuma namazına gidiyorum. Nedense kaç defa yazıp sosyal medyadan
paylaştım bu serzenişimi. Bir türlü derdimi anlatamadım. Anlayıp göndermeyen
oluyor, ama bu sefer yerine bayrağı bir başkası alıyor. Teşbihte hata olmasın.
Sanki Mute Savaşı gibi. Hani Mute Savaşında peygamberin üç tane komutan
görevlendirmesi var. Birinin başına bir şey gelirse bayrağı, öbürü. Onun başına
bir şey gelirse bayrağı diğeri alsın buyurduğu gibi benim dostlarım da iyilikte
yarışıyor nedense. Biri bırakıyor, diğeri devreye giriyor. Sanki bu adamı boş
bırakmaya gelmez, olur ya! Ya cumaya gitmeyi falan bırakır, biz durmadan buna
mesaj gönderelim diye anlaşmışlar gibi.
Gördüğünüz gibi acele zamanımda telefonum işlev görmedi. Ne
olur, beni anlayın. Bu konuda samimi olduğumu size nasıl anlatacağım? Ne
isterseniz, onu söyleyin, inan yapacağım. Yok, sen şaka yapıyorsun bu konuda
samimi değilsin diyorsanız, size bunu ispatlamak ne yapmam lazım, bari onu
söyleyin. Yahu beni çok düşünüyorsanız ne olur bana birileri tarafından hazırlanıp
resim formatına getirilen resimli mesajları yollayacağınıza benim için o Cuma günü
dua edin, olur ya icabet saatine denk gelir. Ben de bu vesileyle yıllardır ters
giden bahtımı düze çıkarmış olurum sayenizde.
Düğün öncesi tek derdim bu idi, haberiniz olsun. Bereket
hanım takım elbiseyi beğendi. Ya beğenmeseydi farkında olmadan bir aile
faciasına sebebiyet verecektiniz. Ama bu sizin için önemli değil sanırım. Tek yaptığınız bana cuma günleri perşembe akşamından başlayacak şekilde cuma mesajı göndermek. bari resimli göndermeyin, yazarak gönderin. 04/11/2017
Ramazan YÜCE
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)