Evlenecek çocuğumun mürüvveti öncesi hanım tutturdu,
kendine bir takım elbise al diye. Kaç defa 'Hanım, evlenecek olan ben değilim,
oğlun evlenecek; takımı o alsın, ben eski takımlarla idare ederim' dedimse de
huzurum için istemeyerek de olsa bir mağazaya yolum düştü.
Moda,
renk, desen takip eden biri değilim, seçmeyi de bilmem. Çünkü bulduğumu giyen
birisiyim. İster yakışsın, ister yakışmasın. Yine de 'Şu sana daha iyi gider'
diyen bir rehbere ihtiyaç duyarım. Yanımda kimse olmasa genelde renk seçimim
mavi yönünde olur. Nedendir bilmem maviye karşı bir zaafım var. Tıpkı Kürtler
için 'Kırmızı olsun, beş fazla olsun' söylendiği gibi.
Evden
çıkarken rengi mavi olsun dedi hanım. Halbuki önceleri “Hep mavi giyiyorsun,
biraz farklı renklere yönel” diyen hanım, nedense bu sefer “mavi al istersen”
dedi. Ardından “Giyince watsaptan fotoğrafını gönder, ben bir bakayım” dedi. Ev
ödevimi iyice öğrendim, zira sıkı sıkıya tembih edildim. Kendime takım değil,
hanımı memnun edecek bir takıma bakmalıydım. İstersen yapma. Çünkü huzurun
kaynağının ne olduğunu biliyorum artık.
Bana
destek olsun diye yanıma bir arkadaşı alarak mağazaya girdim, yanımda da onun
bir tanıdığı olduğu halde. Mağazadaki elemana, 'Kardeş, düğünde giyeceğim. Bana
öyle bir takım elbise ver ki misafirler damada değil; bana, yani takımıma baksınlar'
dedim. Eleman bir bana baktı, bir de takımlara. Bu mümkün değil dedi. Halbuki
köre kör değmeyeceğini bilmeliydi eleman. Demek ki bana şöyle bir baktı, ahı
gitmiş, vahı kalmış bu adamın. Hiçbir takım bunu paklamaz, daha modacılar
böylesini piyasaya sürmedi diye düşündü sanırım. Yanımdakiler yeterince olmasa
da sağ olsun biraz destek oldular. Onlar bana yol gösterse de içişleri
bakanının da görüşünü almam lazımdı. Bunun için denemek için giydiğim takım
elbisenin fotoğrafını çekip hanımdan onay alayım istedim. Bir takımın
fotoğrafını çekip gönderdim, sonrasında ne mümkün efendim! Telefonuma yeni
fotoğraf ekleyemedim. Çünkü her çekişimde “Telefonunuzun belleğini kontrol edin”
uyarısıyla karşılaştım. Takım üzerimde, telefon elimde. Hemen birkaç resim
silip yeniden çekip göndermek istedim. Yine bellek uyarısı. Tekrar biraz daha
sildim, yine olmadı. Firmadaki görevli, yanımdaki arkadaş ve ben ayakta işi
gücü bıraktık, fotoğraf çekmeye uğraşıyoruz. Biraz daha sildim yine olmadı.
Sonunda arkadaşın telefonu ile çekip içişleri bakanına görücüye çıkmak istedim.
Arkadaşın şarjı imkan vermedi. Sonunda gözüm ve gönlüm siyah takımda kalsa da
hanımın istediği mavi takımı beğendim, ödemesini yapıp mağazadan ayrıldım.
Alışverişi yapmanın hazzını yaşamaya başladım. Şükür bir
dertten kurtulmuştum. Dinlenmek için bir çay ocağına oturduk. Ama derdim
bitmemişti. Şimdi de telefonun hafıza işi vardı. Silmek için telefonu yeniden
elime aldım. Silmekle baş edemediğim, sildikçe hafızası bir türlü boşalmayan
watsaptan gelen Cuma mesajlarını silmeye başladım yeniden. Zaten hafızamı
dolduran da hep Cuma mesajlarıydı. Sağ olsunlar bana Cuma mesajı gönderenler,
cumanın dışındaki diğer günlerde de yanımdaydı hep. Dost dediğin de böyle olur,
iyi ve kötü gününde hep yanında olur, varlığını hissettirir. Üstelik takım
elbise alırken, düğün yaparken hiç peşimi bırakmadılar. Onları hayırla yâd ettim.
İçimden homurdana homurdana tüm resimli mesajları işaretleyerek kalıcı olarak
silinsin diye tuşa bastım. Dostlarım kusuruma bakmasınlar, başka da çarem
yoktu.
Dostlarım ne istiyorlar ki benden? Anlayamadım gitti. Ne
olur, göndermeyin bana herhangi bir kutlama mesajı dedimse de bir türlü derdimi
anlatamadım. Amaçları beni cumaya göndermekse yeminle söylüyorum, gençliğimde cumasız
takıldığım birkaç hafta hariç hiç Cuma kaçırmadım. Üstelik seferi olduğum
zamanlarda bile Cuma namazına gidiyorum. Nedense kaç defa yazıp sosyal medyadan
paylaştım bu serzenişimi. Bir türlü derdimi anlatamadım. Anlayıp göndermeyen
oluyor, ama bu sefer yerine bayrağı bir başkası alıyor. Teşbihte hata olmasın.
Sanki Mute Savaşı gibi. Hani Mute Savaşında peygamberin üç tane komutan
görevlendirmesi var. Birinin başına bir şey gelirse bayrağı, öbürü. Onun başına
bir şey gelirse bayrağı diğeri alsın buyurduğu gibi benim dostlarım da iyilikte
yarışıyor nedense. Biri bırakıyor, diğeri devreye giriyor. Sanki bu adamı boş
bırakmaya gelmez, olur ya! Ya cumaya gitmeyi falan bırakır, biz durmadan buna
mesaj gönderelim diye anlaşmışlar gibi.
Gördüğünüz gibi acele zamanımda telefonum işlev görmedi. Ne
olur, beni anlayın. Bu konuda samimi olduğumu size nasıl anlatacağım? Ne
isterseniz, onu söyleyin, inan yapacağım. Yok, sen şaka yapıyorsun bu konuda
samimi değilsin diyorsanız, size bunu ispatlamak ne yapmam lazım, bari onu
söyleyin. Yahu beni çok düşünüyorsanız ne olur bana birileri tarafından hazırlanıp
resim formatına getirilen resimli mesajları yollayacağınıza benim için o Cuma günü
dua edin, olur ya icabet saatine denk gelir. Ben de bu vesileyle yıllardır ters
giden bahtımı düze çıkarmış olurum sayenizde.
Düğün öncesi tek derdim bu idi, haberiniz olsun. Bereket
hanım takım elbiseyi beğendi. Ya beğenmeseydi farkında olmadan bir aile
faciasına sebebiyet verecektiniz. Ama bu sizin için önemli değil sanırım. Tek yaptığınız bana cuma günleri perşembe akşamından başlayacak şekilde cuma mesajı göndermek. bari resimli göndermeyin, yazarak gönderin. 04/11/2017
Ramazan YÜCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder