Ders işlerken bir yardımcı kaynaktan test çözmeye çalışan bir öğrenciyi birkaç kez yaptığının doğru olmadığını izah ettim. Dersi de dinlediğini söyledi.
Nasıl ki bir insanda iki kalp olmazsa yine insan aynı anda hem test çözüp hem de dersi dinleyemez, ben de böyle bir yetenek yok, siz de varsa bilmiyorum, dersi de dinlemiş olsan testi evinde çözmelisin. Ayrıca bu tür davranış doğru değil, bir şeyi yaparken diğerini yıkmayalım. İstersen biraz empati yap. Farz edelim ki ileride öğretmen oldun. Ders işlerken bir bakmışsın ki bir öğrenci test çözüyor. Bu durumda ne yaparsın dedim. Kızarım dedi. Ardından kaldığımız yerden derse devam ettik.
Ertesi hafta yine aynı sınıfa derse geldim. Derse başlamadan öğrenci söz istedi. 'Öğretmenim diz geçen dersinizde ders esnasında test çözmenin uygun olmadığını söylediniz. Ama etütteki öğretmenimiz dedi ki "Haftada 1200 soru çözeceksiniz. Yetiştirebilmek için okulda din kültürü, görsel sanatlar, teknoloji ve tasarım derslerinde de test çöz' dedi. Sizin ders esnasında test çözmeyin görüşünüz çelişiyor" dedi. "Kızım ben olsam ilk işim o etüt merkezini bırakırım, sana şu derslerde test çöz diyen hocadan da ders almam. Bir defa o öğretmenin size vereceği bilgiden ziyade önce etik değerlere ihtiyacı var. Bu yaptığı çok ayıp" dedim. Derse geçtim.
Durum aynen bu şekilde. İçinizden çocuk yalan söyleyebilir diyebilirsiniz. Öğrenciyi tanırım. Tertemiz ve saf bir çocuk. Oksnı aynen aktarır. Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz bilmiyorum ama bu kişi eğitimci olmuş ama adam olamamış bir defa. Hangi derslerin gerekli olup olmadığı hükmünü de vermiş. Bu öğretmen allameyi cihan olsa, ardından ders almam için milyonlar koşsa benim nazarımda sıfır kadar bile değeri yok. Devletin yasakladığı merdiven altı etüt merkezlerinde okul çıkışı gizli-kaçak çalışarak istediği kadar ders versin, dünyanın parasını kazansın, kısa zamanda evini-barkını, atını-arabasını alsın, paraya para demesin. Nazarımda beş paralık değeri yoktur. Bu kişinin her şeyden önce edebe ihtiyacı var. Öğrenciye iki net daha fazla yaptırıp isim yapacağım, ardından ünümü duyuracağım, sonra gelsin paralar hesabı yapan bu menfeatperestin bu ülkeye, eğitim ve öğretimimize verebileceği bir şey yoktur. İyi ki ülke falan bunun elinde değil. İnanın üç kuruşa satar bu ülkeyi. Öyle zannediyorum kazandığı paranın vergisini de vermiyordur devlete.
Ne yazık ki böylesi tip benim meslektaşım. Mesleğin yüz karasıdır bu psikolojideki biri. 20.10.2017
20 Ekim 2017 Cuma
19 Ekim 2017 Perşembe
Okullar Yeniden Dilenciliğin Merkezi Olmaya Doğru Gidiyor
Bir zaman okullar 'kömür parası, yakıt parası, yakacak parası' ile anılır olmuştu. Zira okul yöneticileri, öğrencileri üşütmemek için çözümü öğrenciden para istemekte bulmuştu. Çünkü devlet ya yakacak göndermiyor, ya da gönderilen yakıt yeterli değildi.
Son yıllarda devlet, okulların hemen hemen her türlü ihtiyacını karşılar oldu. Öğrencilerden pek para toplanmaz olmuştu. Çünkü MEB, ardı arkasına gönderdiği yazılarda her ne ad altında olursa olsun öğrenci ve velilerin para toplanmaması istedi.
Son bir iki yıldır ne olduysa okullar yine para toplamaya koyuldu. Üstelik okul yönetimi bir ayrı istiyor, öğretmen ise bir ayrı. İstenen para da yüklü bir para olsa bari. Okul yönetimi kırtasiye ve kazanım değerlendirme sınavı adı altında para isteme yoluna giderken öğretmenler de ders notları vereceğim diyerek öğrencilerden para isteme yoluna gidiyor. Sınavlar başladığında sınav kağıdı adı altında yine bir başka para isteme ortaya çıkacak.
Toplanan paraya sözüm olmaz. İhtiyaç var ki toplanıyor. Demek ki devlet eskisi gibi ödenek gönderemiyor anlaşılan. eğer devlet yeterince okulların ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa o zaman ilköğretim ve ortaöğretimde eğitim parasızdır demeyecek. Devlet ihtiyaç duyarsa velilerden makul bir ücret alır diyecek.
Okullarda para toplarken Çin işkencesi gibi adamı bezdirircesine para toplamaktan ziyade sene başı toplantısında tüm giderler hesaplanır, öğrenci başına ne kadar toplanacaksa belirlenir. Veliden bir veya iki taksit halinde ücret talep edilir. Öğretmen de kendi başına haydi sınav kağıdı, haydi ders notu parası gibi isimlerle küçük paralar toplama yoluna gitmez. Bu durumdan ne veli şikayetçi olur, ne de öğretmen.
Okullarda bu şekilde parça parça toplanan para insanları bezdirdiği gibi bazılarının aklına, "Toplanan bu kadar para nereye gidiyor" şeklinde bir soru getirebilir. Bu durum camilerde sürekli toplanan yardım parasına benzer. Çoğu atmadan geçer, atanın çoğu da cebindeki bozuk parayı atar. yeri geldiği zaman da "Sürekli toplanıyor, bu paralar nereye gidiyor" demeye başlıyor.
İnsanların ağzını büzemeyeceğimize göre okullarda her ne ad adı altında toplanırsa toplansın toplanan paraların adının konmasında fayda vardır. 19/10/2017
18 Ekim 2017 Çarşamba
03.02'de Beni Uyandıran Densiz!
Salı akşamı gece 01.00 sularında uyumak için yatağa girdim. Ne zaman uykuya daldım bilmiyorum. Acı acı çalan telefon sesiyle uyandım. Ne zaman sabah oldu, daha uykumu da alamadım diye düşünürken eşimin, "Kim o arayan, telefonuna bakar mısın" demesiyle telefonu elime aldım. Baktım arayan 'özel numara' idi. Telefonu meşgule aldım. Tekrar yattım. Çünkü daha gecenin 03.02'i idi. Çalan alarm değil, kendini bilmez birinin yediği halttan ibaretti.
Uyku bölündükten sonra yat yatabilirsen, uyu, uyuyabilirsen. Sağa dön, sola dön derken canım geçmiş, 06.20'ye kurduğum alarm çalmaya başladı. Şimdi kalk kalkabilirsen. Ah şu 03.02'de beni arayan adını, sanını bilmediğim davetsiz misafirimi bir elime geçirsem! Neler yapmazdım ona. Alırdım elime sopayı, 'Neren ağrıyor, şurası mı, burası mı' der. Vücudunun her bir yerine vurdukça vururdum. Sopayı bırakır, boğazını sıkar, 'Öldüreyim mi seni' diyerek ellerimi boğazına doğru götürür, gecenin üçünde derdin neydi, yatamadın mı deyip ölümü gösterirdim ona. Ama öldürmezdim. Çünkü ölüm onun için kurtuluş olurdu. Akıl ve hayale gelmedik öyle şeyler yapardım ki en azından bundan sonra bir başkasını rahatsız etme yoluna gitmezdi.
Telefonunu 24 saat açık tutarım. Olur ya ölüm olur, kaza olur diye. Gecenin bir vaktinde arayıp rahatsız edeni görünce, 'Be Ramazan, keşke telefonu kapatıp uyusaydın' diyorum kendi kendime. Ama nereden bilecektim telefon sapığının bana bir otun oynayacağını. Neyse adam sapık olmaya sapık. Benim uykumu kaçırmaya kaçırdı. Uyumaya çalıştım tekrar. Zoraki de olsa uyudum. Sabahleyin uykuluca uyandım. Şimdi düşünüyorum da adı üzerinde sapık. Ne zaman, ne yapacağı belli olmaz. Madem uyandırıldıktan sonra bir müddet uyuyamadın. Bari kalkıp teheccüd kılsaydın ya! Bu uçkuru beynine bağlı adamın yaptığı kötülüğü böylece iyiliğe dönüştürmüş, gecenin karanlığını kâra dönüştürmüş olurdun. Hem de tertemiz bir ibadet olurdu. Sen zamanı değerlendirmediğine yan!
Sahi telefon aramalarında ismi gizlemek yasaklanmadı mıydı? Yasaklansa da devletin derdi kötülerle değil. Zira kimse kötülerle başa çıkamaz. Olan vatandaşa oluyor. 18.10.2017
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)