6 Temmuz 2017 Perşembe

Ev işlerini de başkasına ihale etmek

-Efendim, çocuklarımızın evlilik çağı geldi, uygun görürseniz, çocuklar da birbirini isterlerse talibiz çocuğunuza.
-Biliyorum zamanı geldi ama benim çocuğum nazlı büyüdü, biz onun bir dediğini iki etmedik, okuması için elimizden gelen gayreti gösterdik, şükür ki okudu, işini-gücünü aldı. Fakat ev işlerinden hiç anlamaz.
-Bu bir kusur değil ki, bizimki de aynı şekilde yetişti.
-Pekiyi iki acemi evlilik gibi bir müesseseyi nasıl yürütecekler o zaman? Biraz pişselerdi.
-Ellerinden geldiği kadarını yapacaklar. Zaten şimdi evler sadece yatmak için kullanılmaktadır. Çoğu ihtiyaçlarını dışarıda hallederler.
-Nasıl yani?
-Yemeği ele alalım mesela. Sabah evde kahvaltı yapan yok zaten. İş yerine gidince kahvaltılarını yaparlar. Kurumu öğle yemeğini veriyorsa oradan, yoksa dışarıda lokantada yerler. Geriye akşam yemeği kaldı, onu da birlikte dışarıda yerler. Nasılsa mahalle araları bile lokanta doldu kaldı şimdi. Yok her zaman dışarıda yenmez dersen, birlikte mutfağa girecekler, tatsız tuzsuz da olsa zamanla öğrenecekler. Sıkıştıkları yerde ellerine telefonu alıp annelerinden tarif alırlar.
-İş sadece yemekle olmaz ki... Çamaşır mesela...
-Çamaşır hiç mesele değil. Eskiden annelerimizin yaptığı gibi dere kenarlarında tokucakla çamaşır yıkama dönemi geçti biliyorsun, merdaneli çamaşır makineleri de kalmadı. Şimdi ful otomatik çamaşır makineleri var. İç çamaşırları burada yıkar. Pantolon, ceket, manto, pardesü gibi giysiler şimdi kuru temizlemeciye veriliyor. Sen paradan haber ver.
-Pekiyi, ev temizliği nasıl olacak?
-Bu da laf mı şimdi? Kaç kişi kendi evini temizliyor şimdi? Parasıyla değil mi? Bu alanda da bir sektör var artık. Çağırırlar evlerine bir temizlikçi kadın, evi baştan sona temizletirler. Çocuklarımız evlerine geldiği zaman tertemiz evlerine girmiş olurlar.
-Mantıklı gibi geliyor. Ya çocukları olursa kim, nasıl bakacak?
-Dünür! Sen beni anlamıyor musun, yoksa anlamak mı istemiyorsun? Şimdi paran varsa bütün kapılar açılıyor. Yeter ki torun olsun. İlk iş yasal doğum öncesi ve sonrası izin kullanırlar, gerekirse anne 24 aya kadar ücretsiz izin alabiliyor. Hatta buna da gerek yok. Tutarlar bir bakıcı. Hem çocuğa baktırırlar, hem yemeğini yaptırırlar, hem de ev temizliğini hallettirirler.
-Yani benim çocuğum anne, senin oğlun baba olacak; ellerine süpürge almadan, mutfağa girmeden, çocuğa bakmadan ev geçindirecekler öyle mi?
-Tam öyle.
-Her şeyi anladım da bunlar evi otel gibi kullanacaklar desene.
-Öyle de denebilir. Şimdi hep öyle.
-Her şeyi başkasına ihale edecekler de bunlara para yetecek mi ya?
-Yeter yeter! Yetmez olur mu? Eve iki maaş girecek.
-Bunlar hep dışarıdan yiyecek, bakıcı tutacak, nasıl ev sahibi olacaklar?
-Kredi çekerler efendim! Evi de arabayı da bu şekilde alırlar. hayatları boyunca kredi öderler.
-Efendim, ben krediye karşıyım.
-Şimdi herkes öyle yapıyor, karşı olsan da olmasan da hayatta geçer akçe bu. İçine sinse de, sinmese de.
-Haydi hepsine tamam diyelim, başkasının temizliğinden temizlik olur mu?
-Niye olmasın. Şimdi bırak çalışanları, ev hanımları da temizlikçi tutuyor artık.
-O zaman onlara niçin ev hanımı deniyor?
-Efendim buradaki ev hanımı evin hanımından kısaltmadır.
-Her şeyi başkasına ihale ederek yaşamak. Desene bu devirde yaşamak gerekiyormuş.

5 Temmuz 2017 Çarşamba

Belediyemiz çalışıyor

"Bu belediye nerede" serzenişinde bulunmayın. Belediye bir aydan daha fazladır benim mahallemde. Sıcak-soğuk demeden şu sokak bu sokak çalışıyor maşallah! Kıskanmayın, sıra size de gelir. Yeter ki beklemesini bilin. 

Hummalı bir çalışma belediyeninki. Ne zaman biter, bilinmez. Ama bildiğim bir şey var, birçok mahalleye göre şanslıyız. Kimi sokakların asfaltını kaldırarak kilitli taş döşüyor, kimi sokakların önce kaldırım ve tretuvar düzenlemesini yapıyor. Mahallemiz yeni asfaltı bugün, yarın görecek derken o da ne? Belediyemiz bozulmuş yerlerin asfaltını kazıyarak yerine yama yapmaya başlıyor. Sevincimiz kursağımızda kaldı, belediyemiz imkanları iktisatlı kullanıyor derken bir bakmışsın ki yama yaptığı yolu yeniden kazmış, yeni-sıcak asfalt dökme hazırlıkları yapıyor. Hızına yetişebilirsen aşk olsun.

Üstelik resimlerde gördüğünüz gibi hiç kırığı, söküğü, çukuru, su birikintisi olmayan, araç ve yaya trafiği bakımından işlek olmayan sokağımızı da çalışmaya dahil ederek yeni asfalt dökme hazırlıkları yapıyor. Ne denir bu duruma? Ancak helal olsun denir. 

Ben yeni belediyecilik diye buna derim. Aylarca ne yapacağını bilemeden mahalleyi tozun toprağın içerisinde bekleten belediyemiz bir sabah bakmışsın ki önceki yapmak istediklerini de nakzedercesine yeni bir çalışma başlatmış. Plan ve program dediğin nedir ki senin? Belediyemiz aynı anda encümenlerine imzaya açtığı yerin bir bakmışsın ki ertesi günü çalışmasını başlatmış. Hemen aklınıza o kadar mahalleye belediye elindeki kıt imkan ve yeterli araçtan yoksun bir şekilde nasıl yetişecek diye aklınıza gelebilir. Böyle bir düşünce ancak senin gibi kötü düşünceye sahip ve hazımsız kimselerin aklına gelir. Gördüğünüz gibi para sıkıntısı yok, harcayacak yer arıyor. Ya da borç yiyen kesesinden yiyor diyeceğim ama belediyelerde böyle bir gelenek yok. Kendisinden sonraki belediye başkanının enkaz edebiyatı yapabilmesi için sonraki seçilecek başkana borç bırakıyor. Araç sıkıntısı zaten yok. Tüm sivil plakalar emrinde. İş sadece ihale açma ve ihale vermede bitiyor. Eleman zaten müteahhidin elemanı. Hasılı, belediyemiz elini dokunmadan hizmet alımı vasıtasıyla mahallelerimize hizmet ediyor. Ödediğiniz vergiler size yol, su, elektrik ve asfalt olarak gelir dedikleri bu olsa gerek. 

"Efendim iyi hoş da mahallemiz toz-toprağın içinde. Üstelik çektikleri şeritle yollarımız kapalı, araçlarımızı evimizin önüne koyamıyoruz" diye şikayet edebilirsiniz. Zaten bekliyordum sizin gibi içi kötülükle dolu, hazımsız kişilerden böyle bir serzenişi. Adam hizmet ediyor, başka türlü hizmet nasıl yapılır? Eskiden "Çalışmalarımızdan ötürü verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz" şeklinde herkesin göreceği şekilde afiş veya levha konurdu yolun girişine.  Ne var bunda? Demek ki afişler masraflı olduğu için işi şeride dönüştürmüş. ya da ihaleye girecek tabelacı bulamadı? Sonra levhaya ne yazacaktı? Buranın asfalt, tretuvar çalışması ihalesini falan taşeron almıştır" mı yazacaktı? Olacak şey değil senin istediğin. Bir defa sen,  belediyeden hizmet beklemiyor musun? Tamam, al sana hizmet! Yolunu kim yapıyormuş para kime gidiyormuş, bu senin vazifen değil. Üzümü yiyip bağını sormayacaksın. Bir defa sen anlamazsın bu işlerden. Yeni belediyecilik denilen budur.  Sonra sana mı soracaktı belediyecilik hizmetini nasıl yapacağını? 
Aslında belediyecilik  tek adamın iki dudağının arasında idi hep. Siz cumhurbaşkanı tek adam oldu diye eleştiri getire durun. Gözünüzün önünde yıllardır zaten bu işler böyle dönüyordu. Siz kamuoyunda oluşturulan algılarla hareket ettiğiniz için uzaktaki kusura bakarken gözünüzdeki çapağı görmezsiniz hiç. Bu ülkede belediyeler tek adamla yönetilir. O, istediğini yapar; kah kültürel etkinlikler yapar, kah iftar verir, kah ramazanlarda televizyon kiralayarak bulduğu sunucuya para verir, kah yolu bozuk bırakır, kah tretuvar çalışması yapar, kah bir mahalleye karargah kurar, diğerlerine uğramaz. Park yapar, bahçe yapar, işine geldiği yere yüksek kat verir, işine gelmeyen yere vermez. İşinin kahyası mısınız adamın? Yaptığı işlerden hiç hikmeti sorulmaz. İş yaparken kaşıkla verir, kepçeyle alır, senin ruhun bile duymaz. 

Yarın içinizden bir aklı evvel belediyelerden yol, asfalt, tretuvar hizmetini alır, bir başka kuruma vermeye kalkarsa belediyeler ne yapacak diye düşünmeyin. Belediyelerimiz hizmette sınır tanımazlar, mutlaka kendilerine yeni bir iş bulurlar. 

Siz belediyelere değil, kendinize yanın. Bu hazımsızlığı da bırakın artık. Hizmet olmuyor dersiniz, hizmet yapılınca da eleştirmeye başlarsınız. Böyle eleştire eleştire bir gün belediye her işten el etek çekerse o zaman ne yapacaksınız? Belediye bunu kışın gösterdi. O zaman sen ne yaptın? Gidip hırdavatçıdan kürek alarak kendi sokağının karını kendin süpürdün değil mi? Bu daha iyi günlerin. Belediyeyi kızdırmaya gelmez, bunu şakası hiç olmaz. Çöpten el etek çekerse kokudan mahallene girilmez. Maazallah su işlerine bakmam derse o zaman ne yapacaksın? İşin gücün yoksa bulduğun yerden su getireceksin. O zaman belediyeyi eleştirmeyi bırak! Sana verdiğiyle yetin, nankörlük yapma! 05/07/2017

Sevdiğimiz başarılı insanlara yaptığımız en büyük kötülük

Nasıl ki beş parmağın beşi de bir değilse insanlar da bir değildir. Hepsinin farklı farklı özellikleri ve meziyetleri vardır. Bazı insanlar yeteneklerini daha iyi kullanarak ön plana çıkarlar. Kimi siyasette, kimi ticarette, kimi bürokraside, kimi bilim alanında emsallerine göre daha fazla göz doldururlar. Peki alanında başarılı olan bu insanların hiç mi kusuru, hatası olmaz? Olmaz olur mu? İnsan olup da hata yapmayanımız yoktur. Hiç hata yapmadım diyenimiz hiçbir iş yapmayandır. 

Rutin işini yapan bir insan ne uzar ne de kısalır. Hatta gerisin geriye gider, sadece kendini tekrarlamış olur. Sahasında başarılı olanlar hep risk alanlardır. Siyaset de bunlardan biridir. Geçmişi temiz olanlar, konuşmasını iyi bilenler, ekip kurma ve teşkilatçılığı iyi yapanlar, halkın değerleriyle barışık olanlar, kendisini durmadan yenileyenler, halkın nabzını tutanlar genel itibariyle başarılı olur ve partisini kaç defa iktidara taşır. Günümüz siyasetinde bunun örnekleri vardır. Ne zaman ki kendini yenileyemez, artık kendini tekrarlamaya başlarsa duraklama dönemine girer. Bir diğer husus daha var. O da  eleştiri kültürünün olmamasıdır. Özellikle Doğu toplumlarında bu risk her zaman için vardır. Biz bir adamı sevdik mi hatasını görmeyiz, görsek de görmezden geliriz, durmadan savunuruz. Hatta ölümüne savunuruz. Eleştiren insanı da tu kaka yaparız. Nefret ettiğimiz insanın da hiç iyi yönünü görmeyiz. Doğru mu? Doğru değil. Maalesef durumumuz budur.

İnsanlar, özellikle başarılı insanlar eğer tedbir almazlarsa, piyasayı iyi okuyamazlarsa, halkın önünden gidemezlerse zirvedeyken kaybetmeye başlarlar. Farkına vardıkları zaman iş işten geçmiş olur, telafisi de mümkün olmaz. Hele birkaç defa ardı arkasına iktidara gelenler çoğu zaman hata yaptıklarının farkına varmazlar. Nerede bir iktidar varsa faydalanmak için at sineği gibi iktidarın etrafında insanlar kümelenir. Bu insanlar halk ile liderin arasına duvar örerler. Aşağıdaki huzursuzluğu yukarıya taşımazlar, her şeyi toz, pembe göstermeye devam ederler. Eleştiriye asla tahammül etmezler. Halbuki bizde bir söz vardır: “Dost acı söyler, yüze karşı söyler” diye. Nedense bugünlerde bu söze pek mahal kalmadı. Kim eleştirmeye kalkarsa hemen ötekileştirilme ile karşı karşıya kalıyor. Bu durum iktidarda yani zirvede olan kişiye yapılmış en büyük kötülüktür. Eleştiri kültürü hep olmalıdır. Eleştiri insanı mükemmelleştirir denir yine bizde. Kişi her yaptığına alkışlanılırsa, sürekli övülürse o insanın yaptığı hataları görmesi mümkün olmaz.

Her partinin, her gurubun içinde mutlaka yapılan icraat ve faaliyetlerden iyi olanlar savunulması gerekirken kötü olanlar da yapıcı bir dil ile eleştirilmelidir. Yine Kur’an’da, “İçinizde iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir grup olmalıdır” denmektedir. Yapılacak eleştiri iktidarın daha fazla hata yapmasının önüne geçer ve icraatlar yenilenir. Eğer yapılmazsa iktidar nimeti hiç beklenmediği anda insanların ayaklarının altından kayar gider. Bu durumda insan eşekten düşmüş gibi olur. At sineği gibi iktidarın etrafında nemalanan insanlar ise yeni iktidarın yanında yer kapma yarışına girerler. İktidar el değiştirirken iktidarın etrafındaki duvar olanlar ise yeni iktidarın yanında saf tutarak yine kazanmaya devam ederler.

Ülkeyi yönetenler bir çobandır, maiyetindekilerden sorumludur. Halkın memnuniyetsizliğini yüzünden okuyabilen kişi kendini yeniler. Bunun için aradaki aracıları ekarte ederek gerçek halkın içerisine girip halkın nabzını tutmalı, halkın içinden iktidara bakabilmeli. Bu yapılmazsa, halkın içine girilmezse, halkın  huzursuzluğu okunmazsa halk kendisine tepeden bakanı sevmemeye başlar. Bu da nimetse eğer, iktidar nimetinin yok olmasına sebebiyet verir. İktidarın gitmesinden ziyade kazanımlar yok olmakla karşı karşıya kalınır. 05.07/2017