23 Nisan 2017 Pazar

2017 referandumunun kahramanları

Kazananı ve kaybedeniyle her ne kadar şimdilik konuşulmaya devam edilse de bir müddet sonra 2017 referandumu da diğerleri gibi unutulacak. Ama 2017 referandumu unutulsa da hatırlandığı zaman hep "mühürsüz oylar" diye anılacak.

Genelde seçim ya da referandum sonuçlarından sonra genelde kazanma ve kaybetme nedenleri üzerine değerlendirmeler yapılırken bir hafta geçmesine rağmen 2017 referandumu hala sıcaklığını koruyor. Tartışma da sonuçlardan ziyade YSK'nın mühürsüz oy ve zarfları geçerli kabul etmesi. İşin garibi ne kadar zarf ve oy pusulası mühürsüzdü? Bunu bilen de yok. Yıllar geçse de bu mühürsüz oylar birilerince hep temcit pilavı gibi önümüze getirilmeye devam edecek. Bunu sağlayan da sağ olsunlar sandık kurullarında görev alıp o görevini yapmayan her partiden temsilcinin olduğu sayısını bilmediğimiz sandık kurullarıdır. İçlerinde AK Partili, MHP'li, SP'li, HDP'li, CHP'li üyelerin olduğu sandıklar. Farklı siyasi düşünceye sahip bu sorumsuzlar nasıl bir araya gelmişler ya da getirilmişler? Bunları bir araya getirenleri tebrik etmek lazım. Uğraşılsa becerilemez. Tencere-kapak misali. Hepsi sorumsuz, hepsi unutkan. Ülkede hiç birlik ve beraberlik yok diyenler, bunlara baksın. Düşman kardeşler nasıl uyum içerisinde uyumuşlar. Birlik dedikleri bu olsa gerek. Acaba içlerinden biri yahu arkadaşlar, bu mühür ne işe yarar, bunu niçin koymuşlar diye de mi sormadı. Pes doğrusu! 

İster kabul edin, ister etmeyin. Referandumun gizli kahramanları bunlardır. Adlarını, sanlarını bilmesek de kendilerini hep hayırla yad edeceğimiz kişilerdir bunlar. Meşhur oldular, aynı anda ülke gündemine oturdular. Gündem belirlediler. Kim istemez ki gündem belirlemeyi. Bu tevazu çalışmaları karşısında meşhur olmak her adama nasip olmaz. İşin böyle olacağını bilseydim ben de mühürlemezdim. Sabah sabah üyelerin iki ayağını bir papuca sokarak oy pusulalarını ve zarfları önce saydırdım, sonra da tek tek mühürlettim. Böyle yaparak binlerce sandık başkanından biri oldum. Görevimi yapmak suretiyle hiç de esamem okunmadı. Çünkü rutin işleri yapmıştım. Halbuki herkesin yaptığı işi yapmak değil marifet. Önemli olan sıradışı bir işe imza atmaktır. Bu az sayıdaki arkadaş işte bunu becerdi. Bunun sonucunda da meşhur oldular. Bizim isimsiz kahramanlarımızdır onlar. Çünkü asl olan meşhur olmaktır. İyi veya kötü ülkeye bir değer ürettiler. Yaptıkları önemsiz olsa bir haftadır insanlar bunları konuşur muydu? Sonra biz bu konu olmasaydı ne konuşacaktık? Olaya biraz da bu yönden bakmak lazım. Ayrıca bu arkadaşlar yaptıkları icraatlarıyla YSK'yı harekete geçirdiler. Hangi birimiz YSK'yı bu şekilde harekete geçirebiliriz? Aslında bu arkadaşlara ödül bile vermek lazım. 

Hani futbolda her maç sonucunda katkısından dolayı oyunun adamı seçilir. Biz de hep beraber bu referandumun adamı olarak bu arkadaşları seçelim. Hepsini ekranlara çıkaralım, meydanlarda tek tek gezdirelim. Halk bu kahramanların yüzüne -nazar değmesinler diye- tükürdükçe onlar "Ya Rabbi, şükür! Yağmur yağıyor " desinler. 23.04.2017

22 Nisan 2017 Cumartesi

2019'da seçimler birleştirilmeli

Malumunuz 2019 yılı Mart ayında yerel seçimler, Kasım ayında ise genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktır. Uzun propaganda dönemleri göz önüne alınırsa tüm bir yılı seçimle geçireceğiz demektir. Seçimin birini bitirip diğerine geçeceğiz. Buna ne zaman yeter, ne de ülkenin bütçesi.

Bizde seçimler maliyetlidir. Çünkü ölümüne asılırız. Kazanmak için saçar savururuz. Seçim yılı ve atmosferine girince hükümet radikal kararlar almaz/alamaz. Ekonomi beklemeye geçer önünü görmek için. Toplum kutuplaştırılır, başka konu ve meseleleri bırakır, milletçe seçime ve sonuçlarına odaklaşırız. Seçim öncesi kazanmak için var gücümüzle seçimlere asılırız. Seçim sonrası da eğer kaybetmişsek seçimi tartışmaya açarız.

Vakit varken bu iki seçim birleştirilmeli ve seçmenin önüne aynı anda yeterince sandık konmalıdır. Bu uygulamadan ülke ve insanımız kazançlı çıkar. Hem zamandan tasarruf sağlar, önümüze bakarız. Hem de bütçeden ve cepten fazla para harcanmamış olur. Seçmen mahalli idarelerde, genel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçiminde kimi desteklerse seçilen beş yıllığına seçilmiş olur. Seçilen beş yıllık icraatına hemen başlamış olur. Bir daha ülkenin önüne bir beş yıl seçim gelmemiş olur. Bu ülke hem ekonomide, hem siyasette istikrarı yakalamak istiyorsa mutlaka seçimleri birlikte yapmalı. Çünkü seçim ekonomisi uygulamayacağız diyen hükümet bile kendini bu atmosferden kurtaramamaktadır. Fikri, zikri, düşüncesi ne olursa olsun vatanını seven, ülkesine hizmet etmek isteyen siyasilerin bir araya gelerek bu konuyu masaya yatırmasında fayda vardır. Hemen gelebilecek eleştiriyi baştan söyleyeyim. "Efendim tüm seçimleri aynı anda yapmak vatandaşın kafasını karıştırır, hangi zarfı nereye koyacağını bilemez. Oylar iptal olur denebilir. Tüm dert bu olsun. Bunun da çözümü bulunur. Seçimleri birleştirmeyi vatandaş istese öyle zannediyorum siyasiler istemez. Çünkü onlar bir seçimde durumlarına bakıp diğerine tedbir alacaklar, mahalli seçimde aday gösterdikleri kazanamazsa onu vekil seçtirmek için diğerinde aday gösterirler…Çünkü her seçim onlar için bir alternatiftir.

Her ne kadar siyasilerimiz kendi bildiklerini yaparlarsa da ben yine de seçimleri birleştireceklermiş gibi önerilerimi sunmak istiyorum.

   1.Her türlü itham, töhmet, şüpheden kurtulmak için seçimler YSK gözetiminde ÖSYM’ye ihale edilmeli. Bu kurum uygulaması imkansız, gereksiz ve zor olan bir kuralı dahi uygulamaya koyar. Acımasızdır. En zor seçimleri bile tereyağından kıl çeker gibi yapar. Yeter ki yetki verilsin. Seçim torbaları nasıl teslim edilir, sonuçlar nasıl alınır, seçim sandığına giden yollar, koridorlar nasıl kamera ile donatılır… cümle alem bir görsün. ÖSYM, sandık görevlilerinin ne yapacağını göstermek için genelgeyi kitapçık şeklinde falan bastırmaz. Sandık görevlilerinin hangi dakika ne yapacaklarını anlaşılır bir şekilde önlerine koyar. Kimsenin unutacağı, ihmal edeceği bir şey olmaz. Sandık görevlilerinin görevini tam yapıp yapmadığını test etmek için ya oy vermede veya sandık üyeleri arasında bir gözlemci de yerleştirir.
  2.Seçmenin önüne muhtarlık, ilçe belediye, il veya büyükşehir belediye, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı olmak üzere beş ayrı sandık konur. İl genel meclis veya belediye encümeni pusulası atılmamalı. Belediye başkanı adayının aldığı oy oranına göre encümen/üye seçilmelidir. Partilerin encümen listesi seçimden önce YSK'ya teslim edilmelidir.
     3.Muhtar adayları için birleşik oy pusulası düzenlenmelidir. Dışarıdan gen herhangi bir muhtar adayına ait pusula olmamalıdır. Zarfın içine muhtar azaları listesi konmamalıdır. Seçilen muhtar azalarıyla birlikte seçilmelidir.
     4.Her zarfın üzerine muhtarlık, milletvekili, belediye başkanı gibi seçimin adı yazılmalıdır.
     5.Her seçim bölgesi ve sandık kurulunun yaptığı iş ve işlemleri denetleyen yeterince gezgin denetmen görevlendirilmelidir. (Oy verme öncesi, oy verme anı ve sayım anı izlenmeli.)

  Buradan  Mecliste grubu bulunan tüm siyasi partilere seslenmek istiyorum. Gelin siyasi partiler yasasını değiştirerek bu işe başlayın. Ardından 2019 yılında bu iki seçimi birleştirmenin alt yapısını oluşturun. İnanın ülkeye en büyük hizmeti yapmış olursunuz. 22/04/2017

Çocuklar duymasın/görmesin *

2000'li yıllarda özel kanalın birinde haftada bir ekrana gelen "Çocuklar Duymasın" adında bir TV dizisi vardı. Karı-koca arasındaki  geçimsizlik ve sıkıntıların mizahi bir şekilde işlenmeye çalışıldığı bu filmde sıkıntıların çözüm yeri çocukların yanı değil, mutfaktı. Ne zaman anlaşamadıkları bir sorun olsa birbirlerine bakar: "Haluk! Mutfak, Meltem! Mutfak" derlerdi. Tartışmalarını çocukları duymazdı. Sanırım final yapmadı. Hala yayında.

Bu dizinin bir zamanlar izleyeninin de fazla olduğunu düşünüyorum. İlk gösterime girdiği zamanlarda biraz izledim. Güldürürken düşündürüyordu. Sonra yenilenme ve gelişme olmadığı için birbirinin tekrarı gibi görmeye başladığımdan izlemeyi bıraktım. Filmin aklımda kalan en güzel yönü sorunların giderildiği ve tartışmaların yapıldığı yerin çocuklarının yanı olmamasıydı. Çocukları farkına varsa bile meselelerini ayrı bir yerde çözmeye çalışırlardı.  Bu TV filmini izledik izlemeye ama o dizinin her şeyini unutsak da aklımızda kalması gerekenin sorunlarımızı çocukların gözünün önünde yapmamamız gerektiğiydi.

Büyüklerin, yetkililerin, siyasilerin aralarındaki sorunu çözmek için ekran ve meydanları seçtiğini görünce filmden eser kalmamış dedim kendi kendime. Malumunuz referandum yaşadık beraberce. Sonuçlar birbirine yakın çıktı. Kavganın fitili de seçim akşamı tutuşturuldu. Kılıçlar çekildi. Çünkü yenilgiden sonra çıngar çıkarmak mubah bizde. Hele bir de oranların birbirine yakın çıkması bir fırsattı içimizdeki fırsatçılar için. Referandum iptal edilmeliydi. Çünkü hile karıştı vb. isnatlar eksik olmadı bir kaç gün içinde.

Referandum sonrası dersime girdim. Konumuz da emanet idi. İster maddi, ister manevi geri almak üzere verdiğimiz her şey emanet kavramı içerisine girer, emanete ihanet etmememiz gerektiğini ifade ettim. Ardından, çocuklar pazar günü bir referandum yapıldı, bu referandumda kullanılan her bir oy sandık kurullarında görev yapanlar için bir emanetti. Orada bize verilen görev de bir emanetti. Görüşümüze uygun olsa da, uygun olmasa da her bir oyu korumamız gerektiğini ekledim. Ben bu şekil konuşmaya devam edince sınıftan ekseriyet parmak kaldırdı. Söz verdim kendilerine. Her söz alan oyların nasıl çalındığını, oyların nerelerde bulunduğunu, sayımda haksızlık yapıldığını, birinin tercih mührünü nasıl evete bastığını, oyların mühürsüz olduğunu...anlatmaya çalıştılar. Ekranlarda etkili ve yetkili kişilerin dile getirdiği tüm ithamlar 12 yaşındaki çocukların ağzındaydı. Anlaşılan kaybedenler seçim gecesi ürettikleri mazeret, gerekçe, iftira ve ithamlarla başarılı olmuşa benziyorlar. Çocuklara, işte çocuklar! Kendilerine sandıkta görev verilenler sorumluluklarını tam yerine getirmediklerinden yani emanete ihanet ettiklerinden kaynaklanıyor bunlar, dedim.

Çocukların bu şekilde büyüklerin ithamlarını aynen tekrarladıklarını görünce geleceğimiz adına üzüldüm gerçekten. Ülkemizin geleceğini ilgilendiren önemli bir referandumu ağzımıza ve yüzümüze bulaştırdığımızı ev ortamlarında veya ekranlarda maalesef çocuklarımıza da duyurmuşuz. Çocuklar bilinçaltlarına yerleşen bu duygularla büyüyecekler. Seçimlerde, referandumlarda demek ki hile yapılabiliyormuş, şaibe de olabiliyormuş, bazı oyları saymamışlar, zarflar mühürsüzmüş…diyecekler. Bu tür tartışmalar çocukları iyi yönde eğitiyorsa buyurun tartışmalarımızı onların gözü önünde yapalım. Hani edep sahibi birine: “Edebi nereden öğrendin” diye sormuşlar. Adam: “edepsizlerden” şeklinde cevap vermiş. Keşke böyle bir faydası olsa... Ya çocuklar büyüyünce “Büyüklerimden böyle gördüm, seçimlerde hile yapılabiliyormuş” derlerse ne yapacağız?

Seçim veya referandumda itirazlar mutlaka olacaktır. Bu itirazların yapılacağı yerler kanunen bellidir. Ekranlarda dillendirerek insanların kafasında şüphe oluşturmanın bir manası yok. Farkına varmadan suçu meşrulaştırmış oluruz. Hile vardır veya yoktur tartışması yapacaksak bu işi çocuklardan uzak bir ortamda yapmak lazım. Bu yolu, yöntemi, bu inceliği bilmeyenlere “Çocuklar duymasın” dizisini birkaç bölüm izlemelerini tavsiye ederim. İnanın eğer amaçları bağcıyı dövmek değilse öğrenecekleri çok şey var o dizide. 22/04/2017

* 26/04/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.