16 Ocak 2017 Pazartesi

Karne Haftası Öğrenciler *

Ara tatiline bir hafta kala haftanın ilk iş günü 7.sınıf bir sınıfa derse girdim. Selam verdikten sonra istedikleri ilk şey: “Öğretmenim, film izleyebilir miyiz?” İşlememiz gereken konu var, olmaz dedim ise de yüzler asıldı, moraller bozuldu. Ben defteri imzalarken “Son hafta ders işlenir mi, sınavlar bitti zaten” diye aralarında fısıldaşmaya devam ettiler.

Defteri imzaladıktan sonra ayağa kalktım. Onlara: “Çocuklar! Ben sizin bir eşyanızı çalsam beni ne kabul edersiniz” dedim. “Hırsız olarak değerlendiririz" dediler. Dersi işlemeyip size film izletsem, ya da serbest bıraksam, işlemediğim konuyu işlemiş gibi yazsam ne olur” dedim. Uzun bir sessizlik baş gösterdi. Zaman çalan biri olmaz mıyım dedim. “Ama hocam, biz istiyoruz” dediler. İyi, peki. Bu ders bana emanet. Ben görevimi yapmayarak emanete ihanet etmiş olmuyor muyum dedim. “Evet” dediler.  Pekiyi kendinizi bir an için büyümüş, evlenip çocuk sahibi olmuş olarak görün. Çocuğunuzu sabah servisle veya kendi aracınızla okula bıraktınız. Akşam eve gelince çocuğunuza: “Günün nasıl geçti, ne işlediniz” deseniz, çocuğunuz: “Akşama kadar ders işlenmedi, film izledik, öğretmen bizi serbest bıraktı” dese, ‘Çocuğunuzun öğretmenine kızmaz mısınız’ dediğimde bir kısmı kızmayız dese de sınıfın ekseriyeti: “Arkadaşlar, şu an ki çocukluğunuzla konuşuyorsunuz, bir baba veya anne gözüyle değerlendirmemiz lazım” dedi. Ardından: “Hocam, ders işleyebiliriz, haklısınız, kızarız” dendi. Derse geçtik. Zevkli de bir ders işlemiş olduk. Derse geçerken ders başlamadan önce kafasına takılan soruları daha önce  yazıp bana tek tek soran bir öğrencinin ders işleyelim/işlemeyelim konusu üzerine verdiği bir cevap kafama takıldı: “Hocam, haklısınız da çocukluğumuzu yaşayamıyoruz ki...”

Bu söz beni can evimden vurdu. Çocuk doğru söylüyordu. Bu neslin en büyük sorunu, çocukluğunu yaşayamamasıdır. Haftalık 35 saat ders, ders bitimi ya da hafta sonu takviye ders veya kurs, ders bitimi veya akşam eve varınca okul ödevlerini yapmak, yardımcı kaynaktan test çözmek...vs durumlar çocuklara ağır geliyor. Vücut bu sıkleti çekmiyor, sürekli aksıyor. Okulda ders, evde ders, etüt merkezinde ders oyun çağındaki bu çocuklara ölüm gibi geliyor. Çocuklarımızın fiziken büyüdüklerine bakmayın. Hala çocuk onlar. Anne, babasına evde nazlanamadıklarını okulda öğretmenlerine yapıyorlar. Bir umut, acaba ders işlenmez mi mücadelesi veriyorlar. Başarırlarsa sanki Cennet'i kazanmış gibi oluyorlar. Ortak sınav yaptığım zaman bazı sınıfların dersleri Beden Eğitimi dersine denk gelince çocukların: "Ama hocam bizim o saatimiz beden, bedenimiz kaynayacak, oynayamayacağız" diye serzenişte bulunduklarına da şahit oldum. İnanın sabahın ilk saatinde havanın soğuk ve karanlık olduğu saatlerde bile dersi Beden Eğitimi olan çocuklar sanki düğüne gider gibi spor elbiselerini giymiş ve mutluluktan uçacak gibi olduklarını yüzlerinden okuyorum. Ben böyle yazarken bu adam ne yapıyor, şaka yapıyor olmalı diye düşünebilirsiniz. Gerçekten şaka yapmıyorum. Bu çocuklar: "Ey büyükler! Bizi büyüdü olarak görmeyin, biz hala büyümedik, üzerimize fazla gelmeyin, çocukluğumuzu yaşayalım" diyorlar.

Pekiyi ne yapalım? Her şeyden önce bu çocuklardaki ağır ders yükünü azaltalım. Günlük daha az ders işlesinler. Okul derslerinin içerisine onların ruhen ve bedenen sağlıklı yetişmelerini sağlayacak Beden Eğitimi gibi rahatlama ve deşarj olma derslerinin ders saatlerini artıralım. Takviye kurs ve etüt merkezlerini ihtiyaç olmaktan çıkaralım. Çocuk evine gidince okul dersinin yanında sokakta oynama imkanı bulabilsin. Çünkü çocuk oyunla büyür. Zamanında oyun oynatmadığımız nesil büyüse de sırtımızdan inmez.

Bu işler, çocuklara kar tatili vermekle veya “Çocuklara tatilde ödev vermeyin” demekle olmaz. Onları sosyal hayatın içinden koparmadan onlara  küçük yaştan itibaren bünyesine ve yaşına uygun bir şekilde basitten zora doğru sorumluluk verelim. Bu işler sadece bilgi yüklemekle olmaz...Ki zaten bunu da beceremiyoruz. 16/01/2017

* 18.01.2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

15 Ocak 2017 Pazar

Allah kimleri sever, kimleri sevmez?

Allah kimleri sever?
-dürüstleri, (2/195)
-tövbe edenleri, (2/222)
-temizlenenleri, (2/222)
-sakınanları, (3/76)
-güzel davranışta bulunanları (3/134)
-sabredenleri, (3/146)
-iyi davrananları, (3/148)
-kendisine dayanıp güvenenleri, (3/159)
-iyilik edenleri, (5/13)
-adil olanları, (5/42)
-İyi ve güzel iş yapanları, (5/93)
-(haksızlıktan) sakınanları, (9/4)
-(ahdi bozmaktan) sakınanları, (9/7)
-adil davrananları, (49/9)
-adaletli olanları, (60/8)
-kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları (61/4)
SEVER.

Allah kimleri sevmez?
-aşırıları, (2/190)
-bozgunculuğu (2/205)
-küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi (2/276)
-kafirleri, (3/32, 30/45)
-zalimleri, (3/57,3/140,42/40)
-kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi (4/36)
-hainliği meslek edinmiş günahkarları, (4/107)
-kötü sözün açıkça söylenmesini; haksızlığa uğrayan başka, (4/148)
-bozguncuları, (5/64, 28/77)
-sınırı aşanları, (5/87)
-israf edenleri, (6/141,7/31)
-hainleri, (7/55)
-büyüklük taslayanları, (16/23)
-hain ve nankör olan herkesi, (22/38)
-şımarıkları, (28/76)
-kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri, (31/18)
-kendini beğenip böbürlenen kimseleri (57/23)
SEVMEZ.
15/01/2017


Proje çöplüğü

Okullarda yapılan şiir, kompozisyon resim vb yarışmaların yerini son yıllarda daha çok projeler almaya başladı. Denetime gelen müfettişinden yetkililere varıncaya kadar ilk sordukları "Kaç projeniz var, hangi alanda" sorularıyla muhatap olunur oldu. Şimdi projesiz okul yok gibi neredeyse. Her okulda bir yarıştır gidiyor. Bazı okullarda başlatılan projenin sayısı belli bile değil.

Bu kadar proje ile sonuçta bir amaç elde edinilmiş midir? İşte orası muamma. Çünkü her bir projeye büyük ümitler bağlanır, heyecanla başlanır, amaca ulaşılamadan bir başka projeye geçilir. Çünkü ya uygulama imkanı bulunamamıştır, ya projeye sahip çıkan olmamıştır, ya projenin mantığı benimsenmemiş/kavratılmamış,  ya iş ve ders yoğunluğundan uygulanamamış ya da yeni konan bir projeye yönler çevrildiği için başlatılan projeler akim kalmıştır. Hasılı okullarımız proje çöplüğüne döndü dense yeridir.

Büyük umutlar bağlanarak başlatılan projeler iyi takip edilemediğinden kağıt üzerinde başlatılan bu projeler kağıt üzerinde bitirilerek okul arşivlerindeki yerini alır. Neden mi? Çünkü "Türk gibi başla, Alman gibi bitir" sözünün birinci kısmı yerine getirilir, ikinci kısmı ise es geçilir.

Planlı olmak, belirli bir hedefe doğru yol almak güzeldir. Fakat sonuca gidemiyoruz. Çünkü maymun iştahlıyız. Ayrıca başlattığımız projede samimi olmak gerekiyor. Projeler bir sorunu çözmek veya bir ihtiyacı gidermek için uygulanmaya konmalıdır. Bizde projeler genellikle dostlar alışverişte görsün türünden başlanır, show amacı güdülür. İyi bir reklamı yapılır. Sonuç, maalesef sıfır elde var sıfır oluyor.

Okullarda mutlaka projeler olmalı. Projeler her okulun bünyesine uygun ve uygulanabilir olmalıdır, okulun tüm paydaşlarını projeye katabilmek gerekiyor. Ismarlama projeler olmamalıdır. Öğrencilere heyecan katabilmelidir. Bir projede sonuca ulaşmadan aksayan yönleri revize ederek ısrarla  yola devam edilmelidir. Okullar proje üstüne proje ile boğulmamalıdır. Projeler kağıt üzerinde kalmamalıdır. Projeyi uygulamak için zaman ayarlanmalıdır, takibi yapılmalıdır. Her şeyden önce projeyi başlatanlar ilk önce kendileri bu projeye inanmalıdırlar. 35-40 saati bulan bir ders yükü ile 10'ar dakikadan ibaret teneffüs ortamı ile projeler geliştirilemez ve uygulanamaz. Yarış atı haline dönüştürülen sınav sistemleri ile bu ülkede hiçbir projeden verim elde edilemez. Çünkü okula servisle gelip servisle giden, ders bitiminden sonra soluğu etüt merkezinde alan, akşam eve gelince yardımcı kaynaktan test çözmekten ibaret olan rutin okul hayatında projeler hep ölü doğar. AB projeleri çerçevesinde yapılan projeler de aynı kapsam içerisinde değerlendirilebilir. Sadece yapmış olmak için yapılır, birkaç kişi yurt dışına gider gelir, okulun duvarlarında boy boy afişlerle övünülür. Sonra o da arşivdeki yerini alır.

Projelerden verim elde edilmek isteniyorsa sınav odaklı bir öğretimden vazgeçilmelidir, haftalık ders yükü azaltılmalıdır. Hafta içi veya hafta sonu okul veya etüt merkezlerinde yapılan takviye dersler yapılmamalıdır. Yani öğrenciye boş zaman ortaya çıkarılmalıdır. Öğrenci ben ne olacağım endişesinden kurtarılmalıdır. Öğrenci öğrendiği bilgiyi hazmede hazmede öğrenmelidir. Sosyal hayatın içinden koparılmamalıdır. Ders dışında yükü azalan öğrenci ister istemez projelere yönelecektir. Yok bu sınav sistemi ve takviye dersler devam edecekse hiç olmazsa yılın belli bir ayı proje ayına ayrılabilir. Okul tüm bileşenleriyle bu ayı projeyi uygulamaya ayırabilir. Yoksa daha biz kağıt üzerinde çok projeler üretiriz, başka da bir işe yaramaz. 15/01/2017