Ara tatiline bir hafta kala haftanın ilk iş günü 7.sınıf bir sınıfa derse
girdim. Selam verdikten sonra istedikleri ilk şey: “Öğretmenim, film
izleyebilir miyiz?” İşlememiz gereken konu var, olmaz dedim ise de yüzler
asıldı, moraller bozuldu. Ben defteri imzalarken “Son hafta ders işlenir mi,
sınavlar bitti zaten” diye aralarında fısıldaşmaya devam ettiler.
Defteri imzaladıktan sonra ayağa kalktım. Onlara: “Çocuklar! Ben sizin bir
eşyanızı çalsam beni ne kabul edersiniz” dedim. “Hırsız olarak
değerlendiririz" dediler. Dersi işlemeyip size film izletsem, ya da
serbest bıraksam, işlemediğim konuyu işlemiş gibi yazsam ne olur” dedim. Uzun
bir sessizlik baş gösterdi. Zaman çalan biri olmaz mıyım dedim. “Ama hocam, biz
istiyoruz” dediler. İyi, peki. Bu ders bana emanet. Ben görevimi yapmayarak
emanete ihanet etmiş olmuyor muyum dedim. “Evet” dediler. Pekiyi
kendinizi bir an için büyümüş, evlenip çocuk sahibi olmuş olarak görün.
Çocuğunuzu sabah servisle veya kendi aracınızla okula bıraktınız. Akşam eve
gelince çocuğunuza: “Günün nasıl geçti, ne işlediniz” deseniz, çocuğunuz:
“Akşama kadar ders işlenmedi, film izledik, öğretmen bizi serbest bıraktı”
dese, ‘Çocuğunuzun öğretmenine kızmaz mısınız’ dediğimde bir kısmı kızmayız
dese de sınıfın ekseriyeti: “Arkadaşlar, şu an ki çocukluğunuzla konuşuyorsunuz,
bir baba veya anne gözüyle değerlendirmemiz lazım” dedi. Ardından: “Hocam, ders
işleyebiliriz, haklısınız, kızarız” dendi. Derse geçtik. Zevkli de bir ders
işlemiş olduk. Derse geçerken ders başlamadan önce kafasına takılan soruları
daha önce yazıp bana tek tek soran bir öğrencinin ders
işleyelim/işlemeyelim konusu üzerine verdiği bir cevap kafama takıldı: “Hocam,
haklısınız da çocukluğumuzu yaşayamıyoruz ki...”
Bu söz beni can evimden vurdu. Çocuk doğru söylüyordu. Bu neslin en büyük
sorunu, çocukluğunu yaşayamamasıdır. Haftalık 35 saat ders, ders bitimi ya da
hafta sonu takviye ders veya kurs, ders bitimi veya akşam eve varınca okul
ödevlerini yapmak, yardımcı kaynaktan test çözmek...vs durumlar çocuklara ağır
geliyor. Vücut bu sıkleti çekmiyor, sürekli aksıyor. Okulda ders, evde ders,
etüt merkezinde ders oyun çağındaki bu çocuklara ölüm gibi geliyor.
Çocuklarımızın fiziken büyüdüklerine bakmayın. Hala çocuk onlar. Anne, babasına
evde nazlanamadıklarını okulda öğretmenlerine yapıyorlar. Bir umut, acaba ders
işlenmez mi mücadelesi veriyorlar. Başarırlarsa sanki Cennet'i kazanmış gibi
oluyorlar. Ortak sınav yaptığım zaman bazı sınıfların dersleri Beden Eğitimi
dersine denk gelince çocukların: "Ama hocam bizim o saatimiz beden,
bedenimiz kaynayacak, oynayamayacağız" diye serzenişte bulunduklarına da
şahit oldum. İnanın sabahın ilk saatinde havanın soğuk ve karanlık olduğu
saatlerde bile dersi Beden Eğitimi olan çocuklar sanki düğüne gider gibi spor
elbiselerini giymiş ve mutluluktan uçacak gibi olduklarını yüzlerinden
okuyorum. Ben böyle yazarken bu adam ne yapıyor, şaka yapıyor olmalı diye
düşünebilirsiniz. Gerçekten şaka yapmıyorum. Bu çocuklar: "Ey büyükler!
Bizi büyüdü olarak görmeyin, biz hala büyümedik, üzerimize fazla gelmeyin, çocukluğumuzu
yaşayalım" diyorlar.
Pekiyi ne yapalım? Her şeyden önce bu çocuklardaki ağır ders yükünü
azaltalım. Günlük daha az ders işlesinler. Okul derslerinin içerisine
onların ruhen ve bedenen sağlıklı yetişmelerini sağlayacak Beden Eğitimi gibi
rahatlama ve deşarj olma derslerinin ders saatlerini artıralım. Takviye kurs ve
etüt merkezlerini ihtiyaç olmaktan çıkaralım. Çocuk evine gidince okul dersinin
yanında sokakta oynama imkanı bulabilsin. Çünkü çocuk oyunla büyür. Zamanında
oyun oynatmadığımız nesil büyüse de sırtımızdan inmez.
Bu işler, çocuklara kar tatili vermekle veya “Çocuklara tatilde ödev
vermeyin” demekle olmaz. Onları sosyal hayatın içinden koparmadan onlara küçük
yaştan itibaren bünyesine ve yaşına uygun bir şekilde basitten zora doğru
sorumluluk verelim. Bu işler sadece bilgi yüklemekle olmaz...Ki zaten bunu da beceremiyoruz. 16/01/2017
* 18.01.2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 18.01.2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder