Kar yağdı, her yer beyaza büründü. Eski kışlardan bir kışı yazıyoruz bu sene. Ne zaman yere kar düşse herkesin aklında "Okullar tatil mi?" sorusu akla gelir.
Karın yağmaya başlamasıyla birlikte herkesin eli kulağı valilik'ten gelecek haberde. Ellerden telefon düşmez: "Ne zaman açıklanacak bu kar tatili" diye homurdanır dururuz.
Hepimiz kar bekleriz. Fakat herkesin beklentisi ve niyetleri farklı. Devlet kar yağsın, barajlar sularla dolsun, önümüzdeki yıl içme suyu sıkıntısı çekmeyelim, derdindedir. Çiftçi: "Kar yağsın ki, toprak nemini iyi alsın. Bu sene mahsulümüz daha iyi olsun, yoksa kuraklık kapıda. Yaptığımız masrafı çıkartamayız" düşüncesindedir. Hırdavatçılar: "Yağsa da biraz kürek satsak," Esnaf: "Kışlık ürünler elde kalacak, hava soğusa, kar bastırsa da bot, elbise satsak," öğrenciler: "kar yağsa da bir kartopu oynasak, kaysak, okullar da tatil olsa iyi olur," öğretmenler: "kar yağsa da okullar bir tatil olsa," derdindedir. Okullar tatil olunca vatandaş ve diğer memurlar: "Tamam kar yağsın, okullar tatil olursa olsun. Ama öğretmenlere niye tatil yapılıyor, onlar okula gitsin," mantığını yürütürler. Belediyeler: "Kar yağsın yağmasına da fazla öyle yollar falan kapanmasın, bu kışta kıyamette yol açma işiyle kim uğraşacak, fazla yağarsa acizliğimiz ortaya çıkar," niyetini taşır.
İşin garibi herkes kar bekler, ona rahmet der. Yağdıktan sonra da biraz yürüyüş yapar, kartopu oynar. Ardından belediye evimin önünü, sokağımı temizlemedi, bu belediye ne iş yapıyor, belediye sınıfta kaldı, kardan yürüyemiyoruz serzenişleri ve şikayetleri başlıyor. Bu kadar karı sadece kartopu oynayıp sıkıldıktan sonra kaldırılsın için mi istedik? Mademki rahmeti istedik. Keremine şükür verdi. Rahmeti isteyen zahmetine de katlanacak. Kara saplanacağız, kayacağız, düşeceğiz, kar temizleyeceğiz. Kusura bakmayalım da biraz zahmete katlanalım derim.
Kara en çok sevinen kimdir desem herhalde hepiniz: "öğrenciler" dersiniz. Öğrenciler sevinir sevinmesine de, onlardan daha fazla sevinen bir kesim var: öğretmenleri. Öğrenci tatili bekler, tatil olunca: sabah geç kalkacağım diyerek sanal aleme girip biraz daha fazla oyun oynar. Ya öğretmenler? İşte onların sevincine diyecek yoktur. Sanki Cenneti kazanmış gibi sevinirler. Ne de olsa sürekli öğrencilerle beraber. Onlara baka baka onlara benzemişler. Zaten bu yüzden öğretmenler, öğrencinin büyümüş şekli diyorum. Aralarında başka da hiçbir fark yoktur. 30/12/2016
30 Aralık 2016 Cuma
Geyik muhabbeti
Kamu-kurum ve kuruluşları, okullar duyuru vb konularda daha çabuk haberleşmek amacıyla teknolojinin nimetlerinden faydalanmak için whatsapp grubu kurarlar.
Grubu kuran yönetici, "Grubun ne amaçla kurulduğunu, sohbet ve muhabbet olmayacağını, sadece çabuk iletişim kurmak vb amaçlı olduğunu" izah eder. "Çok iyi düşünmüşsünüz, çok isabetli olmuş, iyi akıl etmişsiniz, teşekkür ederiz" iyi dilek ve temennileri yazılır ilk önce. İlk zamanlarda amaca hizmet eder. Zaman zaman salvo atışlar olsa da fazla muhabbete dalınmaz.
Biri bir şey yazsa ben de cevap versem diye çatlayan üyeler olur. Bu tiplerin yönetimle arası iyi olur. Senli-benli konuşurlar. Gruba bir şey yazsam ayıp olur mu endişesi taşımazlar. Aklına eseni yazmaya başlar. Biri ona cevap verir, sonra öbürü katılır. İş zıvanadan çıkar artık. Grubun kuruluş amacı falan düşünülmez. Grubun az sayıdaki üyesi derin bir geyik muhabbetine dalar. O kadar kendilerini kaptırırlar ki gruba katılmayanların rahatsız olup olmadıklarını akıllarına bile gelmez. İş zıvanadan çıkar. İncir çekirdeğini doldurmayan geyik muhabbeti saatlerce sürer. Ne mesai düşünülür, ne nezaket kuralları. Millet yatmış mı diye düşünülmez. Artık inisiyatif yönetici de değildir. Grubun kuruluş felsefesi değişir. Artık asıl amaç unutulur. Telefondan başka dostu olmayan bir avuç kişinin sığınacak bir limanı olur burası.
Onlar yazışa dursun. Sen de her bildirimle birlikte acaba önemli bir paylaşım olabilir mi diye durmadan telefona bakmak zorunda kalırsın. Her baktıkça "La havle" çekersin. Ya Rabbim, bu çile ne zaman bitecek der, durursun. Ama haksızlık yapmayalım, bir faydası var. Yazılanlardan yazanlar hakkında kanaat sahibi olabiliyorsun, notunu veriyorsun. Çapını öğreniyorsun.
İnsanların muhabbet etme, lüzumsuz yazışma hakları vardır. Gerekli-gereksiz şeylere sevinebilirler. Buna kimsenin diyeceği yoktur. Bu sevinçlerini ifade etmek isteyebilirler. Fakat bu sevinçlerine tüm whatsapp grubunu alet etmeseler daha iyi olmaz mı? Grup üyelerinden yazışmak isteyenler aynı anda bir grup kurup orada istedikleri kadar tepinebilirler. 30.12.2016
Grubu kuran yönetici, "Grubun ne amaçla kurulduğunu, sohbet ve muhabbet olmayacağını, sadece çabuk iletişim kurmak vb amaçlı olduğunu" izah eder. "Çok iyi düşünmüşsünüz, çok isabetli olmuş, iyi akıl etmişsiniz, teşekkür ederiz" iyi dilek ve temennileri yazılır ilk önce. İlk zamanlarda amaca hizmet eder. Zaman zaman salvo atışlar olsa da fazla muhabbete dalınmaz.
Biri bir şey yazsa ben de cevap versem diye çatlayan üyeler olur. Bu tiplerin yönetimle arası iyi olur. Senli-benli konuşurlar. Gruba bir şey yazsam ayıp olur mu endişesi taşımazlar. Aklına eseni yazmaya başlar. Biri ona cevap verir, sonra öbürü katılır. İş zıvanadan çıkar artık. Grubun kuruluş amacı falan düşünülmez. Grubun az sayıdaki üyesi derin bir geyik muhabbetine dalar. O kadar kendilerini kaptırırlar ki gruba katılmayanların rahatsız olup olmadıklarını akıllarına bile gelmez. İş zıvanadan çıkar. İncir çekirdeğini doldurmayan geyik muhabbeti saatlerce sürer. Ne mesai düşünülür, ne nezaket kuralları. Millet yatmış mı diye düşünülmez. Artık inisiyatif yönetici de değildir. Grubun kuruluş felsefesi değişir. Artık asıl amaç unutulur. Telefondan başka dostu olmayan bir avuç kişinin sığınacak bir limanı olur burası.
Onlar yazışa dursun. Sen de her bildirimle birlikte acaba önemli bir paylaşım olabilir mi diye durmadan telefona bakmak zorunda kalırsın. Her baktıkça "La havle" çekersin. Ya Rabbim, bu çile ne zaman bitecek der, durursun. Ama haksızlık yapmayalım, bir faydası var. Yazılanlardan yazanlar hakkında kanaat sahibi olabiliyorsun, notunu veriyorsun. Çapını öğreniyorsun.
İnsanların muhabbet etme, lüzumsuz yazışma hakları vardır. Gerekli-gereksiz şeylere sevinebilirler. Buna kimsenin diyeceği yoktur. Bu sevinçlerini ifade etmek isteyebilirler. Fakat bu sevinçlerine tüm whatsapp grubunu alet etmeseler daha iyi olmaz mı? Grup üyelerinden yazışmak isteyenler aynı anda bir grup kurup orada istedikleri kadar tepinebilirler. 30.12.2016
29 Aralık 2016 Perşembe
FETÖ'nün en büyük zararı
FETÖ'nün bu ülkeye verdiği zararları çok. Ne kadar tamir edilmeye çalışılsa da onulmaz yaralar açtı. Bana bu terör örgütünün bu ülkeye verdiği en büyük zarar nedir dense 'Müslümanlık' zarar gördü derim. Can çekişen, yerlerde sürünen Müslümanlığımızı felç durumuna getirdi. Bir daha ne zaman kalkar bilinmez.
Aramızda her şeyden önce güven bunalımı oluştu, şüpheci olduk, herkese şüpheyle bakar olduk. Namaz kılan birini, başı örtülü birini görsek 'Acaba onlardan mı?' diye düşünmeye başladık. İçki içen birini görsek acaba bu adam kripto olabilir mi, FETÖ ile mücadelede biraz pasif birini görsek bu adam gizli FETÖ'cü olabilir belki dedik. FETÖ ile mücadelede kılı kırk yaran, mücadele eden birini gördüğümüzde kendini gizlemeye çalışıyor, büyük bir ihtimalle bu da FETÖ'cü dedik. Hal ve hareketlerini tasvip ettiğimiz birini görmüşsek Allah vere de FETÖ'cü olmasa diye temenni etmeye başladık... Çünkü adı geçen örgüt sinsiliği, takiyyeyi prensip edinmiş gizli bir yapılanma. Ne zaman, nerede ortaya çıkacağı belli değil. Her eve, her kesime, her firmaya elini uzatmış, irtibat kurmuş, herkesi pisliğe bulaştırmaya çalışmış bir yapı var karşımızda. Vücutları aramızda beyinleri dışarıda bir yapı.
Ne zaman temizlenir, ne kadar temizlenir bilinmez. Temizlense de aramızda darbı mesel gibi kalacak bu ihanet şebekesinin yediği herzeler. Bir milat olacak. Münafıkların lideri Abdullah bin Ubey bin Selül'den sonra böylesi pek görülmedi. Aramızdaki güven ortamını yok etti. Dini, ahlaki ve temel insani değerler hiç olmadığı kadar yara aldı. İnsanlara dinden, imandan, ahlaktan bahsetsen insanlar hep şüpheyle bakacaklar bundan sonra. İçimizde akıttığı pislik hiç unutulmayacak, kimse kimseye güvenmeyecek. İnsanlar, çocuğum dindar olacağına olmasın daha iyi diyecekler belki de. Tarihte din, iman gibi temel dini değerler hiç bu kadar dünyalık emellere alet edilmemişti.
Rabbim! Bu işe ön ayak olan hainleri iki cihanda rezil ve rüsvay eylesin. Ahirette zaten yüzleri gülmeyecek, burada da mutlu ve huzurlu olmasınlar. İçlerinde zerre kadar insani bir duygu kalmışsa vicdan azabıyla çatlasınlar. Müslümanların arasına uhuvvet, ülfet versin. Yeniden güven ortamı oluşsun. Müslümanlara akıl, izan, feraset ve basiret versin. Birlik ve beraberliğimize zeval vermesin. Bu ülkeyi ve dini mübini kem gözlerden sakındırsın. Yara alan Müslümanlığımız ayağa kalksın. Tıpkı Peygamberimize düşmanlarının verdiği lakap gibi düşmanlarımız bizlere 'Çok dürüst insanlar' deme noktasına gelsin. Bizleri beteriyle imtihan etmesin. Gözlerimizi açmayı nasip etsin. 29/12/2016
Aramızda her şeyden önce güven bunalımı oluştu, şüpheci olduk, herkese şüpheyle bakar olduk. Namaz kılan birini, başı örtülü birini görsek 'Acaba onlardan mı?' diye düşünmeye başladık. İçki içen birini görsek acaba bu adam kripto olabilir mi, FETÖ ile mücadelede biraz pasif birini görsek bu adam gizli FETÖ'cü olabilir belki dedik. FETÖ ile mücadelede kılı kırk yaran, mücadele eden birini gördüğümüzde kendini gizlemeye çalışıyor, büyük bir ihtimalle bu da FETÖ'cü dedik. Hal ve hareketlerini tasvip ettiğimiz birini görmüşsek Allah vere de FETÖ'cü olmasa diye temenni etmeye başladık... Çünkü adı geçen örgüt sinsiliği, takiyyeyi prensip edinmiş gizli bir yapılanma. Ne zaman, nerede ortaya çıkacağı belli değil. Her eve, her kesime, her firmaya elini uzatmış, irtibat kurmuş, herkesi pisliğe bulaştırmaya çalışmış bir yapı var karşımızda. Vücutları aramızda beyinleri dışarıda bir yapı.
Ne zaman temizlenir, ne kadar temizlenir bilinmez. Temizlense de aramızda darbı mesel gibi kalacak bu ihanet şebekesinin yediği herzeler. Bir milat olacak. Münafıkların lideri Abdullah bin Ubey bin Selül'den sonra böylesi pek görülmedi. Aramızdaki güven ortamını yok etti. Dini, ahlaki ve temel insani değerler hiç olmadığı kadar yara aldı. İnsanlara dinden, imandan, ahlaktan bahsetsen insanlar hep şüpheyle bakacaklar bundan sonra. İçimizde akıttığı pislik hiç unutulmayacak, kimse kimseye güvenmeyecek. İnsanlar, çocuğum dindar olacağına olmasın daha iyi diyecekler belki de. Tarihte din, iman gibi temel dini değerler hiç bu kadar dünyalık emellere alet edilmemişti.
Rabbim! Bu işe ön ayak olan hainleri iki cihanda rezil ve rüsvay eylesin. Ahirette zaten yüzleri gülmeyecek, burada da mutlu ve huzurlu olmasınlar. İçlerinde zerre kadar insani bir duygu kalmışsa vicdan azabıyla çatlasınlar. Müslümanların arasına uhuvvet, ülfet versin. Yeniden güven ortamı oluşsun. Müslümanlara akıl, izan, feraset ve basiret versin. Birlik ve beraberliğimize zeval vermesin. Bu ülkeyi ve dini mübini kem gözlerden sakındırsın. Yara alan Müslümanlığımız ayağa kalksın. Tıpkı Peygamberimize düşmanlarının verdiği lakap gibi düşmanlarımız bizlere 'Çok dürüst insanlar' deme noktasına gelsin. Bizleri beteriyle imtihan etmesin. Gözlerimizi açmayı nasip etsin. 29/12/2016
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)