Yıllardır uzak kalmıştım koltuğun karşısına oturmaktan. Koltuk sahiplerine göre daha az sorumluluğa sahiptim artık. Seminerin ilk günü kurul toplantısıyla başladı.
Okula yeni geldim. Bu yüzden yabancıyım.
Toplantı salonuna indim. 15 kadar kişi bekliyordu kapının önünde. Salon kilitli. Gerçek sahipleri okula hakim anlaşılan. En arka sandalyelerden birine, tek tanıdığımın yanına oturdum.
Kalabalık bir okul. Yavaş yavaş herkes yerini aldı. Bayanlar önde sıraladı, az sayıda erkekler ise arkada. Kısa bir uğraş sonucu ses düzeni hazır hale getirildi. Herkes birbirini tanıdığı için 2 aydır görüşmeyenlerin hasreti bitmek bilmedi bir türlü. Nihayet toplantıya başlandı. Zaman zaman muhabbet ehilleri sükünete davet edilse de bir defa verilen aranın sonucunda toplantı 2.5 saat gibi kısa bir zaman içerisinde bitirildi. Toplantı kimseyi sıkmadan çok da uzun olmadan sona erdi. Baş sorumlu konuştu, yardımcısı da okudu. Kimseye de görüş sorulmadı. Demek ki görüş sorulmadığı zaman toplantılar hem de sene başı istişare toplantıları erken bitirebiliyormuş.
Toplantıda erkeklerin sesi pek çıkmadı. Ne gürültü ne de söz alma konusunda. Bayanlar hem kalabalıktı, hem de sesleri çok çıktı. Kadının fendi erkeği yendi denirdi. Burada kadınların çenesi de erkekleri yendi. Bayanların ekserisi yatay ve dikey konuşmasına rağmen hemcinslerinin arkasında oturan iki tanesi sadece yatay muhabbete devam etti ara ara. Fakat çeneleri ne durdu ne de yoruldu. Acaba bir şey mi yiyorlar topluluk içerisinde dedim. O da ne! Sakız çiğniyorlar. Sakız çiğnemeye ne zaman başladılar bilmiyorum ama 2.5 saat süren toplantı boyunca dur durak bilmeden çiğnemeye devam ettiler. Çene yapıları sağlam anlaşılan. Tabii sakız da sağlam çene de bulunur.
Toplantının onlara, onların da toplantıya verebilecekleri bir şey yok gibiydi sanki görüntüleri. Ama haklarını yemeyeyim hiç patlatmadılar sakızı. Kim bilir belki edeplerindendir? 02.09.2016
2 Eylül 2016 Cuma
28 Ağustos 2016 Pazar
Eskimez Eski Dostlar! *
Hani denir ya, üç çeşit arkadaş unutulmaz diye: Asker
arkadaşı, hapishane arkadaşı ve okul arkadaşı. Çünkü birlikte üzücü ve mutluluk
veren anılarınız çoktur. Aynı havayı, aynı ortamı solumuşsunuzdur birlikte.
Beraber ağlayıp beraber gülmüş, aç-susuz kalmış; ekmeğinizi paylaşmışsınızdır.
Ömrünüzün en enerjik, en hareketli, en heyecanlı dilimi bu tür
arkadaşlarla geçmiş ve birbirinize karşı sırlar da vermişsinizdir. Vatani
görevinizi yapmışsanız asker arkadaşınız, cezaevine girmişseniz (Allah kimseye
göstermesin) hapishane arkadaşınız, okumuşsanız okul ve sınıf arkadaşınız
olmuştur.
Orta birinci sınıf öğrencisi olarak 1979 yılının Eylül
ayında Hacı Veyiszade Talebe Yurdunun 1.katında ince uzun, dikdörtgen şeklinde
bir sınıfta kesişmişti yollarımız 66 kişiyle. Geriye dönüp baktığımda
orta birinci sınıfta birlikte okumaya başladığımız sınıftan 51 fire
vermişiz. Kimi sınıf tekrarına kalmış, kimi okulu bırakmış, kimi nakil
gitmiş, kimi de nakil gelmiş. Lise 2.sınıfta bir başka sınıfla birleşerek iyi
bir sinerji meydana getirdik. 1985-1986 döneminde 45 kişilik bir mevcutla mezun
olduk. Çoğumuz üniversitenin iyi bölümlerini okuyarak hayata atıldı, kimimiz
ticarete atılarak esnaf ve iş adamı oldu. Her meslekten arkadaşımız var
içimizde.
1986 yılında mezun olduktan sonra çil yavrusu gibi
dağılmıştık hayatın içine. Yaklaşık 20 yıl önce içimizden bir kaç arkadaşın bir
saha çalışması yaparak sınıf arkadaşlarımızı bir piknikte topladı. Zamanında
bir sırada üçer kişi oturarak iyi ki safları sık tutmuşuz. Zira 20 yıldır devam ettiriyoruz birlikteliğimizi. Mezun
olduktan sonra aradan 31 yıl geçmiş. Şartların bizi bir araya getirdiği zorunlu
arkadaşlık, yerini eski eskimez dostluğa bıraktı. Düğün-cenaze gibi sevinçli ve
üzüntülü anlarda bir araya gelir olduk.
29/07/2017 günü bir arkadaşımızın bağ evinde bir araya
geldik yine. 31 yıl öncesinin heyecanından bir şey kaybedilmemiş gördüğüm
kadarıyla. Kiminin saçları dökülmüş, kiminin saçı sakalı ağarmış, kimi çocuğunu
evlendirip dede olmuş. Kimi de dede olduktan sonra baba olmuş.
"Senin oğlan ne yaptı, kız okulu bitirdi mi, nerede çalışıyor" türü
sorular eski anıların yerini alan konular. Öğleden sonra başlayan
birlikteliğimiz, gecenin ilerleyen vaktine kadar sürdü. Bizdeki hikayenin
benzeri sizlerde de vardır mutlaka.
Yıllar sonra bir araya gelseniz de hal-hatırdan sonra ilk
başta girişilen muhabbetin konusu eski ortak anılarınızdır. Zamanın nasıl
geçtiğini de bilemezsiniz. Tadı damağınızda kalır, tekrar buluşmak için zamanı
iple çekersiniz. Çünkü şartların zorladığı zorunlu birliktelik bir zaman sonra
yerini dostluklara bırakıyor. Belirli periyotlarla buluşmak dostluğun iyice
pekişmesine zemin hazırlamaktadır. Bir zaman sonra ortak anıların yerini yeni
gündemler, yeni konular almaktadır.
Çoğumuz okuduğu okulu beğenmez, iyi okul değil diye. Şunu
bilelim ki hiçbir okul bir şey vermez almak istemeyene. Okuduğumuz Konya İHL
bize aidiyet duygusu vermiş her şeyden önce. Mezun olduktan sonra bizi bir
araya getiren de bu aidiyet duygusu olsa gerek.
Bizi bir araya getiren, bizi ağırlayan, toplantımıza
katılan, toplantıda efor sarf eden, işini-gücünü bırakarak toplantıya iştirak
eden, mazeretleri dolayısıyla katılamayan, memleket meselelerini çözmek için
görüş serdeden 86 yılının tüm 7/C mensuplarına bu ailenin bir mensubu olarak
teşekkürü bir borç bilirim.
Günümüze değer kattınız. İyi ki varsınız. Allah
menfaatsiz dostluğunuzun sayısını ve süresini artırsın…Allah hepinize huzur,
mutluluk, sağlık ve afiyet versin. Bizimkisi böyle bir dostluk işte. Allah
herkese iyi günde ve kötü günde yanında bulabileceği içten dostlar versin. 29/07/2017
* 31/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 31/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
27 Ağustos 2016 Cumartesi
Camilerimizdeki avizeler
26/08/2016
günü gazetelerde yer alan habere göre: "KAYSERİ'de cuma namazı öncesi
caminin avizesinin cemaat üzerine düşmesi sonucu ilk belirlemelere göre 11 kişi
yaralandı." Buna biz görünmez kaza deriz. Kimin aklına gelirdi ki,
camideki avize cemaatin üzerine düşecek diye. Öncelikle Kayserililere ve
yaralananlara geçmiş olsun diyelim.
Yaralanan
sayısı sadece 11 kişi olduğuna göre cemaatin iyice dolmadığı vakit olsa gerek.
Avizenin caminin tam ortasında olabileceğini düşünürsek bu görünmez kaza bir de
cemaatin iyice dolduğu esnada olsa öyle zannediyorum yaralı sayısı daha fazla
olabilirdi. Bereket ölen kimse yok. Zaten bu üzücü olayın sevindirici yönü de
bu.
Bu
üzücü olayı bir başka açıdan ele almak istiyorum. Bir defa sade olması gereken
camilerimiz aşırı lüks. Oldum olası o görkemli ve güzel görünen, camiye ayrı
bir renk katan avizeler bir düşse ne olur diye düşünürdüm. Çünkü öyle büyük
avizeler var ki düşme riski her zaman için vardır. Büyük görüntüsüne göre ağır
da olmalı. Her ne kadar gözümüzü okşasa da bu tür avizelerin camilere
takılmasına çok sıcak bakmıyorum. Hem bir maliyettir, hem de bugün yaşanan gibi
tehlike arz ediyor. Çünkü bunlar insan yapımıdır. Bugün Kayseri'de düşen yarın
bir başka yerde düşebilir. Camilerin avize gibi görüntülerinden ziyade ibadet
yapmaya müsait genişlikte, sağlam, yazın serin, kışın sıcak tutabilecek ve
kültürümüze uygun bir mimaride yapılması esas olmalıdır.
Camileri
yaparken cami içindekilerin mikrofona ihtiyaç duymayacak şekilde ses akordunun
olmasına imkan verilmelidir. camileri mikrofon yığını haline getirmemelidir. İç düzenini yaparken
de görkemli avizelerden ziyade ışıklandırmasını da abartmamak lazım. 27/08/2016
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)