Ana içeriğe atla

Eskimez Eski Dostlar! *

Hani denir ya, üç çeşit arkadaş unutulmaz diye: Asker arkadaşı, hapishane arkadaşı ve okul arkadaşı. Çünkü birlikte üzücü ve mutluluk veren anılarınız çoktur. Aynı havayı, aynı ortamı solumuşsunuzdur birlikte. Beraber ağlayıp beraber gülmüş, aç-susuz kalmış; ekmeğinizi paylaşmışsınızdır. Ömrünüzün en enerjik, en hareketli, en heyecanlı dilimi bu tür arkadaşlarla  geçmiş ve birbirinize karşı sırlar da vermişsinizdir. Vatani görevinizi yapmışsanız asker arkadaşınız, cezaevine girmişseniz (Allah kimseye göstermesin) hapishane arkadaşınız, okumuşsanız okul ve sınıf arkadaşınız olmuştur.

Orta birinci sınıf öğrencisi olarak 1979 yılının Eylül ayında Hacı Veyiszade Talebe Yurdunun 1.katında ince uzun, dikdörtgen şeklinde bir sınıfta kesişmişti yollarımız 66 kişiyle. Geriye dönüp  baktığımda orta birinci sınıfta birlikte okumaya başladığımız sınıftan  51 fire vermişiz. Kimi sınıf tekrarına kalmış, kimi okulu bırakmış, kimi  nakil gitmiş, kimi de nakil gelmiş. Lise 2.sınıfta bir başka sınıfla birleşerek iyi bir sinerji meydana getirdik. 1985-1986 döneminde 45 kişilik bir mevcutla mezun olduk. Çoğumuz üniversitenin iyi bölümlerini okuyarak hayata atıldı, kimimiz ticarete atılarak esnaf ve iş adamı oldu. Her meslekten arkadaşımız var içimizde.

1986 yılında mezun olduktan sonra çil yavrusu gibi dağılmıştık hayatın içine. Yaklaşık 20 yıl önce içimizden bir kaç arkadaşın bir saha çalışması yaparak sınıf arkadaşlarımızı bir piknikte topladı. Zamanında bir sırada üçer kişi oturarak iyi ki safları sık tutmuşuz. Zira 20 yıldır devam ettiriyoruz birlikteliğimizi. Mezun olduktan sonra aradan 31 yıl geçmiş. Şartların bizi bir araya getirdiği zorunlu arkadaşlık, yerini eski eskimez dostluğa bıraktı. Düğün-cenaze gibi sevinçli ve üzüntülü anlarda bir araya gelir olduk.

29/07/2017 günü bir arkadaşımızın bağ evinde bir araya geldik yine. 31 yıl öncesinin heyecanından bir şey kaybedilmemiş gördüğüm kadarıyla. Kiminin saçları dökülmüş, kiminin saçı sakalı ağarmış, kimi çocuğunu evlendirip dede olmuş. Kimi de dede olduktan sonra baba olmuş.  "Senin oğlan ne yaptı, kız okulu bitirdi mi, nerede çalışıyor" türü sorular eski anıların yerini alan konular. Öğleden sonra başlayan birlikteliğimiz, gecenin ilerleyen vaktine kadar sürdü. Bizdeki hikayenin benzeri sizlerde de vardır mutlaka.

Yıllar sonra bir araya gelseniz de hal-hatırdan sonra ilk başta girişilen muhabbetin konusu eski ortak anılarınızdır. Zamanın nasıl geçtiğini de bilemezsiniz. Tadı damağınızda kalır, tekrar buluşmak için zamanı iple çekersiniz. Çünkü şartların zorladığı zorunlu birliktelik bir zaman sonra yerini dostluklara bırakıyor. Belirli periyotlarla buluşmak dostluğun iyice pekişmesine zemin hazırlamaktadır. Bir zaman sonra ortak anıların yerini yeni gündemler, yeni konular almaktadır.

Çoğumuz okuduğu okulu beğenmez, iyi okul değil diye. Şunu bilelim ki hiçbir okul bir şey vermez almak istemeyene. Okuduğumuz Konya İHL bize aidiyet duygusu vermiş her şeyden önce. Mezun olduktan sonra bizi bir araya getiren de bu aidiyet duygusu olsa gerek.

Bizi bir araya getiren, bizi ağırlayan, toplantımıza katılan, toplantıda efor sarf eden, işini-gücünü bırakarak toplantıya iştirak eden, mazeretleri dolayısıyla katılamayan, memleket meselelerini çözmek için görüş serdeden 86 yılının tüm 7/C mensuplarına bu ailenin bir mensubu olarak teşekkürü bir borç bilirim.

Günümüze değer kattınız.  İyi ki varsınız. Allah menfaatsiz dostluğunuzun sayısını ve süresini artırsın…Allah hepinize huzur, mutluluk, sağlık  ve afiyet versin. Bizimkisi böyle bir dostluk işte. Allah herkese iyi günde ve kötü günde yanında bulabileceği içten dostlar versin. 29/07/2017

* 31/07/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde