19 Temmuz 2016 Salı

İhanetiniz tescillendi!..**

 Sureti haktan görünerek bir halkın karşısına çıktınız uzun yıllar önce. Dediğinize  göre sadece bir ceketiniz vardı.  Din dediniz, diyanet dediniz, eğitim dediniz, dershane dediniz, olimpiyat dediniz... Dediniz de dediniz. Halkın ekseriyeti duruşunuzu beğenmese de para musluklarını açtı. Hep verdi size. Görüşlerinize katılmasa da: "Namaz kılıyorlar, Allah diyorlar, peygamber diyorlar." İçlerine sinmese de "Belki bir bildikleri vardır" dedi. Devletin her kademesinde kadrolaşma yoluna gittiniz. Gittiğiniz yerde hep kendinizi gizlediniz: "Kendilerini kötü düşünceli insanlardan korumaya çalışıyorlar" şeklinde algılar oluştu ekseriyette.

Peygamberi hiç dilinizden düşürmediniz, rüyalarınızdan eksik etmediniz, yaptığınız her türlü işte peygamberi alet ettiniz. Eğitim diye girdiniz; basın, ekonomi, ticaret gibi her alanda boy gösterdiniz. Hep barış havarisi gibi bir görüntü çizdiniz, dinler arası diyalog gibi bir fikrin öncülüğüne soyundunuz, ülkede ve dışarıda iyi bir propaganda ve reklam yaptınız. Ceketinizle çıktığınız yolda dünyanın her bir yerinde okullar açtınız. Bu okulların kim için, ne için açıldığı bile hala muamma... Eğitim ve olimpiyatlar vasıtasıyla bu milletin tüm parası himmet adı altında sizin hesaplarınıza aktı.

Anadolu insanının okumaya susadığını iyi tespit ettiniz, yaptığınız reklamlarla insanımızın zeki çocuklarının kahir ekseriyetini istediğiniz şekilde yoğurdunuz. Yaptığınız her işe 'Hizmet' adı verdiniz. En iyi becerdiğiniz süper çocuklarımızın beyinlerini esir almak, kendinize bağlamak, ailesinden uzaklaştırmak oldu. Çünkü sizin için kullanabileceğiniz en iyi çocuk ailesine mesafe koyan çocuktu. Size itiraz eden, aklını kullanan insan lazım değildi. Elde ettiğiniz tüm çocukları koyun gibi yetiştirerek kendi emrinize aldınız. Size güvenen halkın,  parasıyla çocuklarını okutarak hangi alanda elemana ihtiyaç varsa o alana yönlendirdiniz. Emniyetinden, askeriyesine ve adalet kurumu başta olmak üzere tüm alanlarda görev almalarını sağladınız. Görev alan çocukların devlete çalışmasından ziyade emir- komutayı sizden almasını sağladınız.

Girdiğiniz her yerde bukalemun gibi oldunuz. Dindarın yanında dindar, ateistin yanında ateist, içkicinin yanında sarhoş, laikin yanında laik oldunuz. Hep nabza göre şerbet verdiniz. Hep kendinizi gizlediniz, sinsi hareket ettiniz, halk size çocuğunu emanet ettiği gibi devlet de tankını, tüfeğini, uçağını emanet etti. Siz ne yaptınız 30 yıldır sureti haktan görünme foyanız ortaya çıktı. Çünkü başarıya, devleti ele geçirmeye o kadar susamıştınız ki en sonunda tankla, tüfekle, savaş uçaklarıyla bu millete silah çekip gerçek yüzünüzü gösterdiniz. Ne içindi bütün bunlar? Dünyalık ukba için değer miydi bu kadar gözü dönmüş cani bir tavır almaya?

1979 yılında çıkardığınız derginize ben 'Sıkıntı' derdim. Tam da kişiliğinize uygun bir isim  vermişsiniz. Parolanız her alana sızmakmış meğer. Milletten  'Himmet' adıyla aldığınız para hep 'Hebbena' imiş, büyüdüğünüz harekete adını verdiğiniz isim ise 'Hizmet'ten ziyade bir 'Rezalet' hareketiymiş. Tarih sizi hep hain olarak anacak. Kökü dışarıda gövdesi bu ülkenin kanını emen bir hareket olarak tanıyacak. Bu toprağın yabancısı bilecek. Siz bu toprağın insanı olsaydınız bu kadar hain olamazdınız. Bu ülkeyi dışarıya karşı oyuncak yapmazdınız. Bu ülkenin ekmeğini yiyip nankörlük yaptınız.  Bir ceket sahibi olan sizi bu millet besledi. Siz de karga rolünüzü iyi oynayarak oydunuz bu milleti.

Dış güçlerin oyuncağı ve maskarası olan sizleri bu millet asla affetmeyecek. Çünkü bu millet size malını, mülkünü ve canı bildiklerini emanet emişti. Siz ne yaptınız? İhanet ettiniz. Bu milletin evlatları arasında nefret ve kin tohumları ektiniz. Ülkeyi kan ve gözyaşına boğdunuz. Kaos ortamı oluşturdunuz. Bana yar olmayan, bana hizmet etmeyen ülkenin ve insanının canı Cehennem'e dediniz. Her yeri ateşe verdiniz. Güven ortamını yok ettiniz. Sayenizde kimse kimseye güvenmiyor artık. Kına yakın.

Hainden, ihanet şebekesinden bir şey istenmez ama sizden istediğim var: Deşifre oldunuz, gerçek yüzünüz çıktı ortaya. Biz gerçekte bu idik, dünyalık emellerimiz için böyle böyle yaptık, biz aslında kökümüz dışarıda yabancı devletlerin emrindeydik, bizden bu kadar deyin. Çekin gidin buradan. Gitmek istemiyorsanız özrünüz kabahatinizden büyük olacak şekilde gözyaşı dökün samimiyetle. Nedamet duyun. Bilin ki hatadan dolayı özür dilemek, tövbe etmek de bir erdemliliktir. Yok biz hata yapmadık, doğru yoldayız, geri vitesimiz yok bizim... çünkü biz peygamberi rüyamızda gördük, peygamber bizim arkamızda diyorsanız, o gördüğünüz kabus bilesiniz. İşinize, aşınıza, ihanetinize peygamberi karıştırmayın. Dini emellerinize alet etmeyin. Ağzınıza Allah'ı, peygamberi almayın olmaz mı?

Son kez onurluca bir iş yapın, takiye yapmayın. Darbeyi biz yaptık. Kanı biz akıttık, cezamıza razıyız deyin. Ama yapamazsınız. Belki de utanmadan darbeyi eleştireceksiniz, bizimle bir alakası yok diyeceksiniz utanmadan. Bir hakkı teslim etmek lazım. Dünya Hasan Sabbah'tan sonra sizin gibi sinsi haini görmemişti. Dünya yaşadıkça tıpkı o hain gibi anılacaksınız. Beddua seansların gibisini bu millet yapacak bundan sonra.

Gözyaşınız dahil her şeyiniz sahte imiş sizin ey takiyeciler. Rabbim bildiği gibi yapsın. Rezilliğinizin beterini göstersin. İnsan içine çıkamaz olun... Kökünüz kurusun. Bu topraklarda sizin gibi zakkumlar yetişmesin bir daha... 19/07/2016

** 21/07/2016 tarihinde Kahta Söz  gazetesi ve ladik biz sitesinde  yayımlanmıştır.

Gözü dönmüş bir cani topluluğunun cinnetini izledik milletçe *


15/07/2016 gecesi  canlı yayında aksiyon filmlerini aratmayacak bir korku, bir heyecan, kaos ve macera ortamını yaşadı tüm Türkiye. Gözü dönmüş bir grubun tankla, tüfekle, uçakla Türkiye’nin altını üstüne getirmek için çılgınca hareket ettiğini gördü millet. 16 yaşında 80 ihtilalini, 97 post modern  darbesini yaşadım. Böylesini de ilk defa gördüm.  Hayretle ve ibretle izledim gözümü kırpmadan sabaha kadar.

Savaşlarda dış düşmanlara karşı kullanın diye milletin emanet ettiği  F-16 uçaklarının; tüm stratejik noktaları bombaladığı, kendi  insanımıza bomba yağdırdığı,  sivil vatandaşa rastgele silah çektiği, insanların üzerine tankları sürdüğü, kendi mesai ve meslektaşlarını etkisiz hale getirdiği ve öldürdüğü, milletin meclisini bombaladıkları bir geceyi yaşadık milletçe. Bir olaya, bir fikre katılmasam da kendimi karşı tarafın yerine koyar, anlamaya çalışırım çoğu zaman. Ben bu geceyi anlayamadım, cehaletime verin. Küçük dilimi yuttum desem yeridir. Akıl tutulmasıydı bu görünen. Aklını kiraya veren emir erlerinin intihar eylem planı idi. Kendisi intihar ederken milyonları da peşinden sürüklemeye çalışan bir intihar.

Anlayamadığım sadece kendi vatandaşına silahın çekilmesi, bombaların yağdırılması değildir. Türkiye’ye içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı önlem almak ve deşifre etmek için kurulmuş olan istihbarat teşkilatlarımızın uyumasını da anlayamadım. Gerçekten son ana kadar neredeydi bu birimler? Bu ülke haini bol bir ülke biliyorsunuz. Uyuma ve gaflette bulunma gibi bir lüksleri olabilir mi? Eğer uyuyacaklarsa bırakın bu görevinizi. Bu millet bu görevi layıkıyla yapar. İnanmıyorsanız bakın günlerce millet meydanlarda nöbet tutuyor. Üstelik meccanen… 

Hiç anlayamadığım bir diğer husus, aklını kiraya veren insanların çokluğu. Allah’ın insana verdiği, diğer varlıklardan ayırt eden en önemli özellik olan bu nimeti elinin tersiyle iten, bir başkasının aklına ram olmuş milyonlar var. Bu başarısız darbeyi yapanlar işin nereye varacağını hesaba katmadan; neden, niçin, niye demeden  “Vardır bir hikmeti” diyerek akılsızca hareket eden beyinsizlerdir. Bana en zararlı insan kimdir deseniz; aklını kiraya veren, sorgulamayan insan derim. İçimizdeki bu beyinsizler yüzünden tüm millet helak ediliyor. Bu toprağın insanı olmayan bu hainlerin kökü dışarıda gövdesi bizde maalesef. İlk günün bilançosu: 145’i sivil olmak üzere 208 şehit, 1491 yaralı. Ekonomik ve mal kaybını saymıyorum bile. Değer miydi bir ikbal kazanmak için bu kadar cana kıymaya? Okumuş bir yere gelmişler ama adam olamamışlar insan görünümlü bu heyula yaratıklar. Bu yaptıkları bu millete yapılmış bir ihanettir. Hain insana kucak açanın ihaneti,  bir gün mutlaka kendisini de bulur. Çünkü hain hep ihanet üzere yaşar.

Bu menfur olayda beni derinden memnun eden olaylara da şahit oldum. Son yıllarda bir araya gelemeyen, ortak bildiri hazırlayamayan siyasilerimiz darbeye karşı ortak bildiri yayımladılar. Olayların başladığı ilk andan itibaren  meydanları boş bırakmayan; tankın üzerine çıkan, ölümü göze alan ve  ölen  her düşünceden insanımızın mücadelesi sevindiriciydi gerçekten. Basın bu sefer darbe şakşakçılığı yapmadığı gibi darbeye karşı bir tavır sergiledi, halkı yönlendirdi ve bilgilendirdi. Darbenin içerisinde yer almayan ve darbeye karşı çıkan, ölümüne mücadele eden askeri erkanı ve emniyet güçlerini de  takdir etmek gerek gerçekten. Şapkasını alıp gitmeyen, mücadele için halkı  meydanlara çıkmaya davet edip ölümüne mücadele eden cumhurun başını alkışlamak lazım darbenin önlenmesinde.  

Darbe konusundaki bu birlikteliğimiz devam ettiği müddetçe, başarısız olan bu darbe süreci tam anlamıyla atlatılırsa eğer;  bundan sonra bu ülkede ne  asker içinden bir cunta, ne de  emir-komuta zinciri içerisinden bir asker darbeye teşebbüs edebilir…

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Allah birliğimizi daim eylesin. Beterinden korusun bu ülkeyi. 19/07/2016

* 20/07/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

15 Temmuz 2016 Cuma

Egosuna teslim olmuş acınası insan tipi

Ne kadar kendimizi anlatmaya çalışsak da, benim egom yok desek de her birimizin içinde kimsenin anlayamadığı, kendimizin de çözemediği, zaman zaman kendimizi sıkıntıya sokan egolarımız vardır.

Bu egonun en büyük destekçisi nefistir. Hani şu kötülüğü emreden var ya. İşte o. Bu nefis destekli enaniyetimiz çoğu zaman eşimizle, dostumuzla, kardeşimizle, çalıştığımız yerdeki diğer insanlarla karşı karşıya getirir. Etrafımızda kimse kalmasa da bu ego hep: "Sen haklısın" dedirtir insana. hatta insanlar bu nefis takviyeli ego ile karşı karşıya gelmemek için çalıyı dolanmaya karar verip yolunu değiştirse yine ego: "Bak, gördün mü, sana bir şey diyemiyor, çünkü utanıyor, demek ki sen doğru yoldasın" dedirtir insana. Hatta had bilmezlik içerisinde sana ulu orta şeyler de söyletir. İnsanlar sustukça bunun egosu tavan yapar. Hep insana, "Bak gördün mü haklısın, doğru yoldasın" dedirtir insana. Hatta etrafında bulunan eş, dost, çalışan uzaklaşsa kimse kalmasa da "Bana ne oluyor, herkesi küstürdüm" bile dedirtmez. İnsanın önünü perdeler. Gerçekleri görmesinin önüne engeller çıkartır. İşleri ters gitse de, yaptığından iç huzuru duymasa da insana kendini dinletmez, kişiyi kendi haline bırakmaz. 

Dediğim dedik, çaldığım düdük misali gerekirse pire için yorgan yakar, etrafına ışık vermez. O değilden kendisiyle konuşan insanlarla tatmin bulmaya çalışır. Asla bir başkasının gönlünü alayım yoluna gitmez. Çünkü kendi haline kaldığı zaman duyduğu aşağılık kompleksini etrafındaki insanlardan çıkartma gibi bir tiğniyete bürünür. Kimsenin yaptığı işi beğenmez. hep "Ben olsam, şöyle yaparım" şeklinde "Ben, ben, ben" der. Gururu öz eleştiri yaptırmaz. Burnunun dikine gitmeye çalışır. battıkça çıkıyorum, çıkacağım sanır. Çünkü gururu ona hep" Aslında sen şurada olmalıydın, insanlar senin hakkını yediler, ben en iyi yerlere layığım, insanlar bir yerlere bir şey bilmeden geliyorlar, bendeki yetenek kimsede yok" havasıyla yoluna devam eder gider. Eğer buna yol denirse.

Bu tipler kendiyle de barışık değildir. Hayattan kolay kolay da zevk almazlar, Gururu esas mesleğini yapmasının da önüne geçer. İnatçıdır, aynı zamanda kincidir. Kendi yaşantısından kendisinin bile memnun olmadığı kritiğini vicdanının yapmasına imkan vermez. 

Kendisine aşık denebilir böylelerine. Hem de gözünün önünü göremeyecek kadar. 15/07/2016