Kaybettiğimiz değerlerimiz çoktur. Bana insanoğlunun kaybettiği en önemli yitiği nedir dense, doğallığıdır derim. Evet biz tabii olmayı, doğal olmayı kaybettik. Her gittiğimiz yerde onu arıyoruz biz.
Araba mı alacağız? Orijinal mi, kaportada boya var mı, değişen parçası var mı deriz.
Eş adayı mı ararız? Daha önce evlilik yapmış mı deriz.
Sebze ve meyve mi alacağız? Hormonlu mu ona bakarız. Örnekleri çoğaltabiliriz. Giyimden kuşama, yiyecekten içeceğe, binitimize varıncaya kadar orijinal ve doğal olmasına bakarız. Doğallığa aşığız biz.
İnsanın da doğal olanını beğeniriz. Araştırırken samimi olup olmadığı yine bizim kriterlerimizdendir. İşin garibi her şeyin doğalını arıyoruz. İnsan yitiğini ararmış. İnsanoğlu da doğallığını yitirdi. Çoğu zaman maskelerimizle geziyoruz. Kendimizi olduğumuzdan farklı göstermeye çalışıyoruz. Evdeki halimizle dış halimiz farklıdır, toplum içerisindeki görüntümüz ve konuşmamız özelde daha farklıdır. Bir TV programına bile çıksak yüzümüze hemen makyaj yapılır, olduğumuzdan daha farklı görünmemizi sağlamak için. Kendimizi pazarlıyoruz hep nedense olduğumuzdan farklı görünerek. Hepimizin yüzünde ya bir maske, ya bir makyaj. Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete bakalım. Rabbim sonumuzu hayreylesin.
Sebze ve meyve üretiriz, satılacak olan üretim başkadır, kendi yiyeceğimiz başkadır. Bir mal alacağımız zaman kanmamak için düzgün insan ararız. Ararız da ararız. Hiç kendimizi sorgulamayız. Ben ne kadar kendimi gizliyor isem karşı da gizliyor, ben ne kadar sahte isem karşı da o kadar sahtedir, ben ne kadar sahte, hormonlu mal üretiyorsam karşı da üretiyordur, ben ne kadar fahiş fiyata satıyorsam karşı da o kadara satıyordur, ben ne kadar düzgün isem karşı da o kadar düzgündür diye. Aslında iş hep kendimizde bitiyor.
Kendim için istediğimi başkası için istemedikçe, kendim için istemediğimi başkası için de istemedikçe düzgünlüğün ve dürüstlüğün gelmeyeceğini bilmemiz ve ona göre davranmamızdan geçiyor. Her birimizin mihenk taşı olması gerekir Ra'd 12.ayet. Ne diyordu orada? "Bir topluluk kendini düzeltmediği müddetçe Allah hiçbir topluluğu değiştirmez" buyrulmaktadır. Kural bu. Ya kendimiz düzeleceğiz ya kendimiz. Bunun başka yolu yok. Ya göründüğümüz gibi olacağız ya da olduğumuz gibi. Eğer böyle yapmaz isek daha çok doğallık ararız bilelim.
Çok yüz taşımaktan tek yüze dönelim. Yaratılışımızdaki doğallığımıza, çocukluğumuzdaki saflığımıza dönelim. Bunun mayası bizde var. Başka yerde çareler aramayalım. Yitiğimizi kaybettiğimiz yerde arayalım. Fıtratımızda var bu. Tozlanmış fıtratımızı silelim. Ya bismillah deyip hayata yeniden başlayalım.
Vakit nakittir. Zaman hızla gidiyor. Zaman fabrika ayarlarına dönme zamanı...27/06/2016
27 Haziran 2016 Pazartesi
ÖSYM kriterleri
Haziran
3.ve 4.haftalarda ÖSYM tarafından LYS1-5 adı altında merkezi sınavlar yapıldı.
Gördüğüm kadarıyla sorunsuz tamamlandı sınavlar.
Bir
ara kopya skandallarıyla bir darbe yemiş olsa da ÖSYM'nin yaptığı sınavlar
sınav öncesinden, sınav esnasına ve sınav sonuna kadar her şeyiyle düzen ve
tertip çerçevesinde yürüyor. Bu tür sınav sistemine eleştirel bakmakla beraber
milyonlarca kişinin sınavını binlerce görevli bir orduyla tereyağından kıl
çeker gibi sorunsuz yapması takdire şayan gerçekten.
Mantığın
kabul etmediği kurallara, sınav komisyonundan; salon görevlilerine, sınava giren
öğrencisinden; velisine varıncaya kadar
herkes uyuyor, itiraz da yok: Sınava ilk 15 dakikada gelemeyen durumuna
razı boynunu büküp geri dönüyor. Sınav esnasında ilk 100 dakika çatlasan da
patlasan da salon dışına çıkamıyorsun, sınavın bitimine 15 dakika kala kimse
çıkamıyor. Sınav esnasında kimse kimseyi rahatsız etmiyor, sınav bitmiştir
sözüyle herkes kalemleri bırakıyor. Sınava girerken öğrencisinden görevlilerine
varıncaya kadar neredeyse elbisesinin dışında hiçbir şey ile girilmiyor
içeriye. Elimizden düşürmediğimiz, neredeyse yatağa beraber yattığımız cep
telefonları bile böylesi sınavlarda saatlerce dinlenmek suretiyle istirahatini
yapıyor. Cebindeki bozuk paranla bile giremiyorsun, varın siz gerisini düşünün.
Sınavın
sorunsuz olmasının kanaatimce en önemli nedeni kurallarının acımasız olması ve
kuralların uygulanıyor olması. Bence esas mesele bu. ÖSYM hangi sınav kuralını
koymuşsa, kural mantıklı da olsa mantıksız da olsa uygulama imkanı bulması.
Burada kuralları yazıp hem vaktinizi almayacağım hem de sayfamı
doldurmayacağım. Hiç sınavla alakası olmayanımız bile sanal alemde kısa bir
gezinti yapsa kuralları görür. Her şey yasak anlayacağınız. Hele şükür
aldığımız nefese karışmıyor. Eğer ÖSYM aldığımız nefeslerden şüphelense öyle
zannediyorum nefes almamızı da yasaklar. Şimdilik böyle bir zan yok sanırım.
Şimdi
sadede gelelim, derdim üniversite sınavları değil. Birçoğu; acımasız, gereksiz
ve mantıksız görünen yasakların uygulanma imkanının bulunması. Genelde bu
ülkede her şeyde bir kural vardır. Her şeyin kuralları belirlenmiştir. Kurallar
iyi düşünülüp konulmuş ama bir sorun var. Bu ülkede kurallar hep çiğnenir,
uygulanmaz. Bizim huzur, refah, düzen ve tertibimiz için konmuş bu kurallara
uysak günlük hayatı kendimize ve birbirimize zehir etmeyiz. ÖSYM'nin mantıksız
görünen kuralları tıkırında işliyor da diğer kurallarımız niçin çiğnenir? Hayatı zindan ederiz kendimize ve çevremize. ÖSYM
sınavında görev alanlar, sınava girenler de bu ülkenin insanı. Dışarıdan ithal
edilmiş değillerdir. O zaman mesele
nedir?
Mesele
kural tanımaz aymazlığımızdadır. O zaman ÖSYM bu işi çözmüşse sosyal, siyasal,
ekonomik vb hangi alan varsa hayatın her alanına ait kuralları ÖSYM koysun.
Cezaları da tıpkı sınavlardaki gibi ağır olsun. Cezalar mutlaka uygulansın.
Bize biraz kural öğretsin olmaz mı? Hatta biz hiç AB ve Kopenhag kriterleriyle
uğraşmayalım, hatta adına Ankara kriterleri de demeyelim. Tüm kriterlerimiz
ÖSYM kriterleri olsun, adam gibi uygulansın. Bizim ÖSYM kriterlerimiz dünyaya
örnek olsun.
Kurallarla
yaşamaya başlayınca bu ülkeye dirlik ve huzur, birbirimize saygı ve sevgi hakim
olur. Kurallara uydukça hayatın anlamının olduğunu bir kat daha anlarız.
Çocuklarımıza yaşanılır bir ülke bırakırız. Bilelim ki bu ülkenin sorunu, kural
eksikliğinden değil, kurallara uymadığımızdandır. Kural tanımaz tavrımızdandır.
Ne
dersiniz? Var mısınız bu kurallara... 27/06/2016
26 Haziran 2016 Pazar
Eşyamı yeniliyorum/Eşya arıyorum
Gördüğünüz bu kırtasiye kutusu ÖSYM'nin geçen hafta yaptığı Matematik ve Geometri sınavında herbir öğrenciye verdiği; içerisinde iki kalem, bir silgi ve bir kalemtraşın olduğu kutu.
Sınav bittikten sonra evrakını teslim eden öğrencilerden kimi kalem kutusunu yanında götürdü, kimi sırasında bıraktı. Bir tanesi de sınavdan çıkarken bu gördüğünüz kalem kutusunu çöpün içine attı.
Ne var bunda? Millet kullanılabilir karyola, koltuk, halı, kilimini... çöpün yanına bırakıyor. ( Bu koltuk da yine çöpe bırakıldıktan sonra çektiğim bir görüntü)
Gençliğin baharında bu gencimiz kalem bırakmış. Maliyeti nedir ki, olsa olsa beheri 1 TL'den kutusuyla birlikte 5 lira yapar diyebilirsiniz... Doğru dersiniz.
Biz çöpe o kadar kıymetli eşyalarımızı atıyoruz. 5 liranın lafı mı olur? Lüks yaşıyoruz, kendimiz dışında herşeyimizi çöpe bırakıyoruz. Parası olan da bırakıyor, olmayan da. Müsrif bir toplum olup çıktık. Ne milli servetlerimizi çöpe atıyoruz.
Madem her şeyimiz çöpte. Biz attıktan sonra kağıt toplayıcılar gelip toplayıp götüreceğiz diye uğraşıyorlar. Bugünün belediyeciliğinde her alanda hizmet vermeye çalışan ve her ilin en büyük organizasyonu olan belediyelerimiz öncülük yapıp yeni bir telefon hattı açsalar, adına da "Eşyamı yeniliyorum, eşya arıyorum" dese... Belediye çöpe gidecekleri alsa, bir depoya koysa, ihtiyacı olan gelip alsa ne olur? Herhalde hayırlı bir iş yapmış olur. Milli servetimiz de değerlendirilmiş olur. Çünkü senin için ihtiyaç fazlası olan bir eşya benim için çok elzem olabilir. Aslında bir kısmımız kullanmadığı ihtiyaç fazlasını çöpe atmayıp ihtiyacı olana ulaştırıyor. Fakat çoğu zaman ihtiyaç sahibini arıyoruz ve bu durum amatörce ve bireysel yapılmaktadır. Bu konuda profesyonelleşmek gerekir diye düşünüyorum.
Haydi belediyeler böyle hayırlı bir işe bir el atın... Kullandıklarımızı ihtiyaç sahiplerine ulaştırın... Kullanılmışı kim kullanacak demeyin. Bakın ben bu kalem kutusunu çöpten aldım, kullanmak için. Bu işi proje haline dönüştürün. İnanın bu iş, sizin ramazanlarda mahalle mahalle dolaşıp verdiğiniz iftarlardan daha önceliklidir... 26.06.2016
Sınav bittikten sonra evrakını teslim eden öğrencilerden kimi kalem kutusunu yanında götürdü, kimi sırasında bıraktı. Bir tanesi de sınavdan çıkarken bu gördüğünüz kalem kutusunu çöpün içine attı.
Ne var bunda? Millet kullanılabilir karyola, koltuk, halı, kilimini... çöpün yanına bırakıyor. ( Bu koltuk da yine çöpe bırakıldıktan sonra çektiğim bir görüntü)
Gençliğin baharında bu gencimiz kalem bırakmış. Maliyeti nedir ki, olsa olsa beheri 1 TL'den kutusuyla birlikte 5 lira yapar diyebilirsiniz... Doğru dersiniz.
Biz çöpe o kadar kıymetli eşyalarımızı atıyoruz. 5 liranın lafı mı olur? Lüks yaşıyoruz, kendimiz dışında herşeyimizi çöpe bırakıyoruz. Parası olan da bırakıyor, olmayan da. Müsrif bir toplum olup çıktık. Ne milli servetlerimizi çöpe atıyoruz.
Madem her şeyimiz çöpte. Biz attıktan sonra kağıt toplayıcılar gelip toplayıp götüreceğiz diye uğraşıyorlar. Bugünün belediyeciliğinde her alanda hizmet vermeye çalışan ve her ilin en büyük organizasyonu olan belediyelerimiz öncülük yapıp yeni bir telefon hattı açsalar, adına da "Eşyamı yeniliyorum, eşya arıyorum" dese... Belediye çöpe gidecekleri alsa, bir depoya koysa, ihtiyacı olan gelip alsa ne olur? Herhalde hayırlı bir iş yapmış olur. Milli servetimiz de değerlendirilmiş olur. Çünkü senin için ihtiyaç fazlası olan bir eşya benim için çok elzem olabilir. Aslında bir kısmımız kullanmadığı ihtiyaç fazlasını çöpe atmayıp ihtiyacı olana ulaştırıyor. Fakat çoğu zaman ihtiyaç sahibini arıyoruz ve bu durum amatörce ve bireysel yapılmaktadır. Bu konuda profesyonelleşmek gerekir diye düşünüyorum.
Haydi belediyeler böyle hayırlı bir işe bir el atın... Kullandıklarımızı ihtiyaç sahiplerine ulaştırın... Kullanılmışı kim kullanacak demeyin. Bakın ben bu kalem kutusunu çöpten aldım, kullanmak için. Bu işi proje haline dönüştürün. İnanın bu iş, sizin ramazanlarda mahalle mahalle dolaşıp verdiğiniz iftarlardan daha önceliklidir... 26.06.2016
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)