4 Haziran 2016 Cumartesi

Almanya gözündeki merteğe baksın...*

Anadolu’nun yurt edinilmesinde Rumlar’a karşı Selçuklular’ın yanında yer alan Ermeniler’e,  Osmanlı’da  “Milleti Sadıka” denmiştir. Hiçbiri, en güçlü dönemlerin de bile Ermenileri yok etme yoluna gitmemiştir. 1915 savaş ortamında dış devletlerin kışkırtmasıyla birlikte içeriden hançerlenmeye çalışılan bir millet olsa olsa kendini korumaya çalışmıştır, yedi düvel ile savaştığı bir ortamda.

Ermeni diasporasının lobi faaliyetleri sonucu her yıl bir iki ülkenin parlamentosunda sözde soykırım yasa tasarısı görüşülür ve yapılan oylamada 1915 yılında Türklerin Ermenilere soykırım uyguladığı kabul edilir oldu. Şu ana kadar yirmiyi aşkın ülkenin meclisinde bu sözde yasa tasarısı yasalaştı. En son Almanya meclisinin tasarıyı oylamasıyla beraber bu konu tekrar gündemimize geldi.

Geçen sene başka ülkelere kızdık, şimdi de Almanya'ya kızıyoruz. Hani I.Dünya Savaşına yanında müttefik olarak girdiğimiz, dost diye bildiğimiz ve birlikte savaştığımız ülke.  Bizde bir atasözü var: "Domuzdan post, gavurdan dost olmaz" diye. Gelinen noktada Almanya'nın dostluğunu tekrar görmüş olduk. Bu gidişle bu diaspora, her yıl yaptığı lobicilik faaliyetleri sayesinde bir iki ülkenin parlamentosunda bu tasarının gündeme gelmesini sağlayacak. Sonunda tüm dünya bizi mahkum edecek.

100 yıl önce bir  ülkenin yediden yetmişe topyekûn savaştığı bir ortamda meydana gelen olayların hesabı masaya yatırılıyor anlayacağınız. Soykırım oldu mu, olmadı mı bilmem. Ama niye girdiğimizi bugün dahi anlayamadığım, kobay olarak kullanıldığımız ve uğruna bir cihan devletini kaybettiğimiz ve küllerinden 50'den fazla devletin kurulduğu bir savaş ortamında her şey olabilir. Millet üç beyinsizin hayalleri sonucu var olma mücadelesi vermiştir. Ölmüştür, öldürmüştür. Savaş bu. Mesele tarihçilere de bırakılmıyor, her yıl siyaseten ısıtılıp ısıtılıp önümüze konuyor. Dünya ölçeğinde özellikle meclislerin almış olduğu bu kararlar hep siyasi kararlardır. Menfaat ilişkisine dayanır. Burada haklılığa bakılmaz. 

1913-1923 yılları arasında bu millet 4 milyon km2 den fazla toprak kaybetmiş ve bugün bu ülke  783,6 km2’ye hapsedilmiştir. Aslında esas mesele, dün tamamen alamadıkları bu toprakları yine Ermenileri üzerimize salmak suretiyle bizi içeride boğmaya çalışmak ve düştüğü yerden aslanın ayağa kalkmasını engellemektir. Güney Doğu bölgemizdeki terör de bu mücadeleden bağımsız değildir. 80 öncesi biliyorsunuz bir örgüt var idi, şimdilerde duyulmayan: ASALA. 1975-1985 yılları arasında Türkiye’nin büyükelçiliklerine saldıran ve sefirlerini öldüren bir terör örgütü. PKK’nın ortaya çıkmasıyla birlikte bugünlerde adı  sanı duyulmayan bir örgüt. Bugün bir taraftan Güney Doğu’da bizi içeride oyalamaya çalışırlarken dışarıda da lobi faaliyetleriyle dünya gündeminde Türkiye’yi mahkum etmeye çalışıyorlar... Anlayacağımız soykırım iddialarıyla bizi hep savunmada bırakmak istiyorlar. Haklarını yememek lazım. Gerçekten iyi lobi faaliyeti yürütüyorlar. Çünkü en iyi savunma saldırıdır.

Biz tasarıyı geçiren ülkelere kızıyoruz, tasarının kabul edilmesi için faaliyette bulunan diasporaya kızıyoruz, eyvallah. Şimdi de tasarıya el kaldıran 11 Türk uyrukluya kızıyoruz. Bu gidişle kızmadığımız kimse kalmayacak. Daha biz haklılığımızı kendi soydaşımıza anlatamamışız, kime ne diyeceğiz? Hani bizim bizden başka dostumuz yoktu? Bilelim ki, kızgın sirke küpüne zarar verir. Millet olarak soğukkanlı olmamızda fayda vardır. Gücün nispetinde değerin vardır dış ülkeler yanında. Devletlerarası ilişkiler menfaat ilişkisi üzerine yürür. Devlet iyi bir diplomasi yürütmelidir. Dışarılarda lobicilik yapan, kamuoyu oluşturacak ülkesini seven, dünyaya açılmış neferlere ihtiyacımız var. Başkası alttan alta yıllar yılı adam adama markaj lobicilik faaliyeti yürütürken biz, yasa tasarıları meclislere geldiği zaman harekete geçiyoruz. Kusura bakmayın “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.

ABD, Almanya gibi sömürgeci gelişmiş devletler bir ulusun yok edilmesi konusunda samimiyse gelin herkes eteğindeki taşları döksün: Biz Ermenilere yaptığımızın hesabını, Ermeniler de bize yaptıklarının hesabını versin, Onlar Kızılderelilere, Yahudilere yaptıklarının hesabını versin… Bıraksınlar 100 yıl öncesi olanlara da bugün Irak’ta, Suriye’de olanlara el koysunlar. İlk önce kendi gözlerindeki merteğe baksınlar... Biz geçmişi tarihe gömdük, çöpe attık. Çöpü karıştıran kedi ve köpektir.  03/06/2016
* 08.06.2016 tarihinde Anadolu'da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.



3 Haziran 2016 Cuma

Bencil adam

Yalnız kendini düşünen, kendi çıkarlarını herkesinkinden üstün tutan kişi demektir TDK sözlüğüne göre bencil.

Ben merkezlidir, başkasını düşünmez. Kendi işinin olduğuna bakar. Bir başkası için kılını kıpırdatmaz. Kendisini alemin akıllısı kabul eder. Diğerkamlık yoktur lügatinde… Rahatına düşkündür. Dünyayı kendisinden ibaret sanır. Merkezine de kendisini koyar. Her gittiği yerde, her ortamda kendi işinin olmasına bakar. Aşıktır kendisine, aklına, zekasına.

Belirtileri nedir derseniz, saymakla bitmez ama bazı örnekler verelim:
* Gelir otobüs durağına aracını park eder. Trafik aksayacakmış, kilitlenecekmiş asla düşünmez. Aracını uygun yere park edip iki adım yürümez. İki şeritli yolun biri bu tür araçlarla işgal altında olur. Otobüs gelince de yolcu almak ve indirmek için geriye kalan tek şeridi kullanır. Diğer araçlar arka tarafta sıralanır durur. Yolun açılmasını bekler. O ise, aracının içinde ya da karşı mağaza da keyif çatar. Dünyaya kapalıdır o anda. Sadece kulağını açık tutar. Olur ya polis gelir de anons ederse aracının başına gitmek için.
* Şehir içi dolmuşçuluk yapar. Kesinlikle kendisine ayrılan dolmuş durağında durmaz. Her el kaldırana, her ineceğim diyene  durur, trafiği tehlikeye atacağım demeden.  Aniden durur, önüne geçmeye çalışır, gerekirse 'S' çizer. Yeter ki bir yol bulabilsin. Belediye otobüslerinin önünde durur, durağına yanaşmasının önüne geçer. Koca otobüs onun ardında onun yolcuyu alıp kalkmasını bekler. 60-70 saniye araçlar kırmızı ışıkta bekler. Yeşil ile birlikte harekete geçer, çünkü 10 saniyelik bir süresi vardır. Ne mümkün efendim! En önden kalkan dolmuş, ışığı geçer geçmez gider sağda durur, diğer araçların geçişini de engeller. Arkada bekleyenler çatlasın. Çünkü onun bütün derdi kendisini tercih eden bir yolcuyu kapmak, indireceği yolcuyu istediği yerde indirmek.
* Bir müşteri ulaşım aracı olarak dolmuşu mu seçti. İstediği yerde inecek bir defa. Az önce biri inecek var der, iner. Daha dolmuş kalkar kalkmaz, bu da inecek var diye seslenir. Önceki yolcuyla aynı yerde inse olmaz. Çünkü iki adım yürümüş olur. Ayrıca para verdi çünkü.
* Araç trafiğinin yoğun olduğu yolların sağ taraflarına park eder. Hem de durmak ve park etmek yasak levhasına rağmen. Yolun sağı işgal edildiğinden tüm araçlar hep sol şeridi kullanır, değilse yoluna devam edemez zaten.
* Bir yerde kuyruk ya da sıra mı var. Kim bekleyecek o kuyruğu. Hemen araya girmeye çalışır, giremese ön sıralarda bir tanıdığı vardır, işini ona yaptırtır.
* Bir hastanede muayene mi olması gerekir, mutlaka bir tanıdığını devreye koyar, çünkü beklemeye tahammülü olamaz, mutlaka araya kaynak yapması gerekir. Zira sıra beklemek boş ve kimsesi olmayan insanların işidir.
* Bir yerde trafik sıkıştı mı asla yol vermez. Çünkü lügatinde centilmenlik yoktur.
*kazara bir yerde beklemek zorunda mı kaldı, gözü önlerde kaynak yapanlardadır. Çünkü zaman zaman kendisinin yaptığı bir şeydir. Biri girmeye kalkarsa bu hemen arkadan seslenir, "Hop hemşerim, biz burada niye bekliyoruz" diye

Alın size bir kaç tane bencil insanda olan özellikler. Öyle zannediyorum sizin de hemen söyleyebileceğiniz örnekler aklınıza gelmiştir...



Düşman çatlatan eğitimci dayanışması

Konya’da bir lisenin kantincisi, çalıştığı okula çocuğunu da getirir. Kantinde sıkılan çocuk bir müddet sonra okulun bütün odalarına girip çıkmaya başlar. Açık gördüğü müdür yardımcısı odasına da girer. Odadaki dolapla oynayan çocuk bir zoru başarır, dolabı üstüne düşürür ve hastaneye kaldırılır. Muayenesi yapılıp yatışı yapılan çocuğa polis tutanak tutar.

Okul müdürü ne yapacağını şaşırır, yardım ve destekleri için bir telefon kadar yakın olan amiri ilçe milli eğitim müdürünü arar. Durumu izah eder.

İlçe Milli Eğitim Müdürü: “Hocam, tutanağı gönder de biz de bir soruşturma açalım” der.

Gördüğünüz mü bizdeki dayanışmayı… Buna, düşman çatlatan eğitimci dayanışması denir. Eğer bilmiyorsanız öğrenin. Bu iyiliğimi de unutmayın. 03/06/2016