Teneffüste 11-12 yaşlarında bir kız çocuğu yanıma geldi.
-Hocam!
-Efendim kızım!
-Teknoloji ve Tasarım dersi öğretmeni yok, dersimiz boş, dışarı çıkabilir miyiz?
-Müdür yardımcısına sorun kızım!
-Siz ondan daha büyüksünüz, bizi niçin ona gönderiyorsunuz?
-Her ne kadar okulda ben büyük görünsem de gerçek müdür o. 20/05/2016
20 Mayıs 2016 Cuma
19 Mayıs 2016 Perşembe
Suçluya, "Seni yargılayalım mı" oylaması *
07/05/2016 tarihinde “Dokunulmazlara dokunulsun” başlıklı
bir yazı kaleme almıştım. Çünkü
aylardır ülkenin
gündeminde dokunulmazlıklar meselesi var. Bununla yatıp bununla kalkıyoruz.
Hatta ülkemizin baş belası terörün bile önüne
geçti gündem olarak. Nihayet TBMM’de dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla
ilgili ilk oylama Salı günü yapıldı. İlk turda 348 evet oyu çıktı. İkinci tur
oylama ben bu yazıyı yazmaya oturduğumda halihazırda
yapılmamıştı. Siz bu yazıyı okumaya başladığınızda –ki benim yazı eskimiş
olacak- herhangi bir aksilik olmaz ise
ikinci tur oylama yapılmış olacak.
Dokunulmazlıklar kaldırılır mı, kaldırılmaz mı,
kaldırılacaksa 367 nitelikli çoğunlukla mı kaldırılacak yoksa referanduma mı
gidilecek bu durum dün itibariyle netleşmiş olacaktı. Kaldırılır ya da
kaldırılmaz. Bu meclisin bileceği bir iş. Benim değinmek istediğim husus neyi,
kime oylatıyoruz? Doğru mu bu tür oylama? Bu konudaki düşüncemi bugün size
diyalog şeklinde sunmak istiyorum:
-Neyin oylaması yapıldı dün mecliste?
-Dokunulmazların dokunulmazlığına dokunulsun mu
dokunulmasın mı oylaması.
-Kim dokunulmaz?
-Vekiller.
-Bu, kendi elinle kendi ipini çek demektir.
-Yani?
-Çok komik bir uygulama.
-Ne demek istiyorsun?
-Suçluya seni yargılayalım mı yoksa yargılamayalım mı
sorusunu sormak gibidir.
-Nasıl olmalı sence bu oylama?
-Vekile değil asıla sormalı bu soruyu.
-Bu şekilde olursa ne sakıncası olur?
-Sence normal ise bu uygulama, bundan sonra her suç işleyen
zanlıları bir arada toplayalım. İşlediğiniz yanınıza kar mı kalsın, yoksa sizi
yargılayalım mı ya da sizi hakim karşısına çıkarmamız konusunda bize izin verir
misin diyelim?
-Olur mu öyle şey?
-İşte ben de olmaz diyorum.
-Haydi sadede gel artık.
-Dokunulmazlık kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılmalı.
Her türlü söz kürsüde söylenmeli. Savunduğu fikrin kanun olarak çıkması için
elinden geleni yapmalı. Savunduğu yasalaşıncaya kadar mevcut hukuka uymalı.
Dışarıda asıl vatandaşa suç olan vekile de suç olmalı. Vatandaş yargılanıyorsa
vekil de suç işlediğinde yargılanmalı. Burası yol geçen hanı olmamalı. Polisin
ve yargının nefesini arkasında hissetmeli. Bana suç olan ona da suç olmalıdır. Suçlu
korunmamalı. Adalet de budur. Sonra gördüğümüz gibi meclis suç makinası
gibidir. Devamlı suç üretiyor. Ne kadar suç ve suçlu varsa orada. Oraya gidenin
sarığı beyaz olmalıdır, zira sarık leke götürmez. Onlar osurur ise biz ne
yaparız?
-El hak doğrudur.
-Meclis doğru yargılamanın yollarını belirlemeli, yanlı
davranmamalı, siyaseten yargılama ve had bildirme olmamalı. Mahkemenin, zanlıyı
beklerken "Şimdi elime geçti" diyerek ağzının suyu akmamalı. Suç
işleyen kızı Fatıma da olsa cezasını vermeli, suçlunun onurunu ayaklar altına
almamalı. Kestiği parmak acıtmamalı. Kararları maşeri vicdanda makes bulmalı.
Karşılarına çıkan zanlılar, hakim ve savcıları bir
zamanların efsane hakemi İtalyan Hakem Collina veya yurt dışında maç yöneten
Cüneyt Çakır gibi görmeli. Suç işlemeyenin hukukunu korumalı. Adil olmalı
adil... 17.05.2016
* 21.05.2016 tarihinde Anadolu'da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.
* 21.05.2016 tarihinde Anadolu'da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.
Bedava hizmetin âkıbeti*
Gidip geldiğim yerlere genellikle toplu taşıma araçlarını
kullanırım. Toplu taşıma araçlarında 65 yaşını doldurmuş vatandaşlarımızın
nüfus cüzdanını göstererek ya da belediyenin hazırladığı el kartı okutmak
suretiyle araçlardan ücretsiz olarak faydalandıklarını görüyorum.
Bildiğiniz gibi gün, ay ve yıl olarak 65 yaşını dolduranlar
6495 sayılı kanuna göre toplu taşıma araçlarından ücretsiz faydalanmaktadırlar.
Bazımıza göre bu tasarruf yerinde, bazılarımıza göre değil. Gerekli mi,
gereksiz mi? Bilmem. Ülkeyi yönetenlerin bir tasarrufudur.
Ücretsiz yolculuktan faydalanan büyüklerimize karşı
sürücülerin bir çoğunda ve yolcuların bir kısmında bir memnuniyetsizlik
seziyorum: “Bedavacılar biniyor” şeklinde. Bu durum 65 yaşını dolduran
büyüklerimizi rencide edebilmektedir. Ayrıca bir kısım vatandaşımız da
ücretsiz diye bir durak bile olsa ihtiyacından daha fazla bu araçları
kullanmaktadır. Devletin verdiği bu imkanı kullananlara söyleyecek bir sözüm
yok. Yaşımı doldurduğum zaman bu mevzuat devam ettiği takdirde belki ben
de kullanacağım.
Ulaşımdan ücretsiz yararlandırdığımız büyüklerimiz
gerçekten ihtiyaç sahibi mi? Başka ihtiyaç sahipleri yok mu? Eğer varsa onlar
niçin düşünülmüyor? Ununu elemiş eleğini duvara asmış büyüklerimiz herhangi bir
yere gitmek zorundalar mı? Bildiğim kadarıyla ekseriyeti emekli olmuş;
çoluğunu, çocuğunu evlendirmiş; evini, barkını almış kimselerdir bunlar.
Aldıkları emekli maaşının kendilerine yeteceğini düşünüyorum. Ulaşımda ücretsiz
faydalandırmamız gereken kimselerin başında, okumak zorunda olan çoğu otobüs ve
servisle okuluna gidip gelen öğrenciler olmalıdır. Bu ülkede dar ve orta
gelirli insanımızın sayısı az değildir. Bu ailelerin okuyan çocukları
-indirimli de olsa- her ay yüklü ulaşım bedelleriyle karşı karşıya
kalabilmektedir. Eğer faydalandırılacaksa kıt-kanaat geçimini sağlayan dar ve
orta gelirli kişilerin çocukları bu imkanlardan yararlandırılmalıdır.
Her yapılan ve verilen hizmetin kamuya bir maliyeti vardır.
Bu hizmetlerin yürümesi için mutlaka bir gelire ihtiyaç vardır. Belli bir
kesime ücretsiz kullanma imkanı verildiğinde bu araçların yakıt, yıpranma ve
şoför maliyetleri nereden karşılanacaktır? Ücretsiz verilen bu hizmetin maliyeti,
mutlaka başka kaynaklardan aktarılmaktadır. Bu maliyet de diğer vatandaşların
sırtına binecektir. Daha iyi hizmet alabilmemiz ve hizmetin devam edebilmesi
için bu araçları kullanan her kesimden az veya çok bir ücret alınmalıdır. Sonra
bedava aldığımız hizmetin kıymetini bilmeyiz biz. Sosyal devlet olmanın
bir gereği olarak haydi ücretsiz yaptık. 65 yaşını dolduran herkesi
faydalandırmak doğru mudur? İçlerinde hala ticaretle uğraşan, paraya para
demeyen öyle zenginler var ki aynı imkandan faydalanabiliyor. Bu konuda eşitlik
olmaktan ziyade adalet olmalıdır. Şu kadar gelirin altında kalanlar faydalanabilir
demek daha uygun olur diye düşünüyorum.
Belediye personeli dahil hiç kimse ulaşımdan ücretsiz
faydalanmamalıdır. Eğer faydalandırılacaksa 65 yaşını dolduran büyüklerimizin
maaşlarına, belirlenen miktar, ulaşım bedeli adı altında ilave edilmelidir. Maaşı
olmayan kimseler, bankadan açtıracakları bir hesaptan ulaşım bedellerini
alabilmelidir. Toplu taşıma aracını kullanacak 65 yaşını doldurmuş büyüklerimiz
ise ulaşım araçlarına bu şekilde bedeliyle binebilmelidir. Bu yöntemin onları
taltif edeceğini düşünüyorum. Bu şekilde bir uygulama olduğu takdirde
otobüslerden faydalanan yaşlılarımıza kimse “Bedavacılar” gözüyle
bakmayacaktır. Bindiği araca ücretini ödemek zorunda olacak yaşlılarımız
içerisinde ihtiyacı olmadığı halde gereksiz yere kullananlarda da bir
azalma meydana gelebilecektir.
Bedava kullanımın maliyeti daha sonra bize çok ağır olur.
Yol yakın iken tedbir alalım... 19/05/2016
* 01/06/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)