9 Mayıs 2016 Pazartesi

Rahmetine susadık biz Rahman'ın

Türkiye’nin terör, canlı bomba, siyasi çalkantılar, ekonomi  gibi değişmeyen gündeminin yanında, bahar ve yaz dönemlerinde de kuraklık gündemimize gelir her yıl. Toprağımız susuz, mahsuller ise can çekişiyor. Yağmıyor bir türlü. Özellikle çiftçinin gözü semada, kulağı meteorolojiden gelecek sevindirici haberde.

2010 yılında ‘Küresel ısınma’ konulu bir seminer dinlemiştim. Aklımda kaldığı kadarıyla “Dünyayı küresel bir ısınma bekliyor, susuzluk kapıda, heyelanlar eksik olmayacak, toprak kayması artacak, sular çekiliyor, buzullar eriyor, yağışlarda süreklilik olmayacak, ormanlar yok oluyor, Anadolu kuraklaşıyor, özellikle Konya kuraklıktan en fazla pay alan illerimizden... Çünkü dünyada ağaç ve ormanlıklar % 30’lar civarında iken, Türkiye’de % 18, Konya’da ise % 12 dolaylarında. Bu yüzden tedbir almalıyız.” Açıklamalarını yapmıştı seminer yetkilisi.

Küresel ısınma nedir bilmem. Ama bildiğim bir şey var. 90’lı yıllardaki Körfez savaşından beri iklimlerde değişiklikler oldu. Ne kışımız kış, ne yazımız yaz, ne de baharımız bahar artık. Hepsi birbirine karıştı.

Kış ve yaz başlarında öğle-ikindi arasında görülen yağmurlar olurdu bir zamanlar Anadolu’da. Halk arasında 40 gün sürdüğüne inanılır. Halkımız buna kırkikindi yağmurları adını vermişti. Bu yağmurları da pek göremez olduk yıllardır. Coğrafya derslerinde okurduk karasal iklimin özelliğini: yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı diye. Sıcak ve kuraklıktan  topraklarımız çatlıyor  her yıl. Kar yağışını da göremez olduk artık. Çoğu zaman kışlarımız yağmur yağışlı ve ılık, baharlarımız ise kurak ve soğuk. En fazla yağışın olması gereken baharın bitmesine ramak kaldı, sobalarımız yanıyor çoğu zaman. Çünkü kışı yaşıyor gibiyiz.

Yağmura biz rahmet diyoruz. İlçeden gelenlere hoş-beşten sonra rahmet var mı denir. Çünkü rahmet berekettir. Rahmetin olmadığı yerde afet eksik olmaz. Türkiye’nin birçok yerinde son çare topluca yağmur duasına çıkılır, yemekler yenir, eller semaya ters bir şekilde açılır. Rahmet beklenir hep birlikte. Bazı yerlerde sulama imkanı olsa da hiçbir su, yağmurun yerini tutmuyor zira. Günlerdir  gündemimiz hep yağmur. Bu gün mü yağacak yoksa yarın mı diye. Meteorolojiden yağmur müjdesi alırız. Beklenen yağmur çisenti ile geçip gidiyor. Birkaç damla yağmur görürüz görmesine. Beraberinde gelen soğuk da iliklerimize kadar işler.

Yağmur duasına çıkalım çıkmasına. Rabbimize: “Rahmetin sayesinde yaşıyoruz, Sen Rahman ve Rahimsin. Bizden rahmetini esirgeme. Çünkü senin rahmetin gazabını geçmiştir. Sen Gafursun. Acı bizlere” diye ellerimizi açıp gözyaşı dökelim. Duadan önce de yağmuru yağdıracak her türlü sebebin oluşması için elimizden gelen çabayı gösterelim. Tabiatın dengesini bozmayalım, şehirleri beton yığını haline getirmeyelim, doğayı bozacak işler yapmayalım. Doğru yere doğru ağaçlar dikelim. Ormanlık alanlarımızın sayısını çoğaltalım.

Aslında  ağaç dikmede sorunumuz yok. Her yıl binlerce ağaç dikeriz. Ektiğimiz ağacın yetişmesi, büyümesi için gerekli tedbirleri almayız. Çünkü bir daha uğramayız oraya. Şehir çıkışlarına bir göz gezdirirseniz, yamaçlarda: “Falanın hatıra ormanı” levhalarını görürsünüz. Bakımsızlıktan ağaçları görebilirseniz tabii.

Çiftçimizin yüzünü güldür ya Rabbi! Islat bizi ve tarlalarımızı. Rahmetini esirgeme bizden. "Yağdır Mevlam su! Amin … 08/05/2016

8 Mayıs 2016 Pazar

Teşekkürler Enerya


26/04/2016 tarihinde "dilinkemigiyok.blogspot.com.tr" sayfamda yazdığım  “Olmadı Enerya” başlıklı yazımı   03/05/2016 tarihinde sosyal medya üzerinden twitter’da  paylaşmıştım. 05/05/2016 tarihi itibariyle Enerya tarafından: “@rmznyuce Ramazan Bey merhaba, konu hakkında sizinle görüşmek için telefon numaranızı DM yoluyla göndermenizi rica ederiz.” Şeklinde bir twit atılmış.

Firma yetkilisi şahsımı telefonla arayarak dert edindiğim son ödeme tarihli konuyu çözüme kavuşturmuşturFirmanın takibi ve  çözüm yolu beni fazlasıyla memnun etmiştir. 

Enerya firmasına ilgi ve alakasından dolayı teşekkür ederim. Darısı diğer firmaların başına. 08/05/2016

6 Mayıs 2016 Cuma

Okul isimleri

Ülkemizde yöreye uygun, yöreyi hatırlatır türünden isim vermekten ziyade çoğu zaman başka mülahazalarla yeni isimler verilmektedir. Genelde siyasi amaç güdülerek verilen bu isimler daha sonra farklı bir siyasi parti yönetime egemen olduğu zaman yeniden değiştirilmektedir.

İsim verme konusunda en talihsiz kurumların başında  okullarımız gelmektedir. Bazı okullarımızın isimleri değişe değişe isim çöplüğü haline geldi. Karatay Terminalinin karşısında şimdilerde İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak kullanılan bina eski bir okuldur. İlk açıldığı 1926 yılından itibaren okula verilen isimler: Hakimiyeti Milliye İlkokulu, Devrim Ortaokulu, Hakimiyeti Milliye Devrim İÖO, İnkılap İÖO, Mehmet Akif Ersoy İÖO, 23 Nisan Egemenlik İÖO. Görüldüğü gibi 1926 dan beri okula 6 defa isim verilmiştir. 

Son yıllarda okul isim değişikliği artarak devam etmektedir. Çoğu okulun binası eski bina olduğundan  ya da yeterli gelmediğinden  yeniden yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni okul yapımında devlet çoğu zaman hayırseverlerin kapısını çalmaktadır. Kimi arsasını veriyor, kimi binasını yapıyor. Yapılan yeni binaya hayırseverin kendisi, eşi ya da anne-babasının ismi verilmektedir. Okul isimleri de uzadıkça uzamaktadır. Okulun ismi uzun olunca çoğu zaman doğru dürüst ifade edilememektedir. Hayırseverlerimiz sağ olsunlar eğitim ve öğretime bu şekilde destek olabiliyor. Bunun sonucunda da imzalanan protokol gereği okula ismi verilmektedir. İsimlerin bir kısmı hak ederek verilirken bir kısmı da hak etmeden veriliyor.

Lisede görev yaparken bir başka okulun ek binasında geçici olarak eğitim ve öğretim yapıyorduk.  3-4 vereseli bir hayırseverin bağışladığı 5.104 metre karelik arsa üzerine İl Milli Eğitim yetkilileri tarafından hayırseverin anne-babasının isminin verilmesi kararlaştırılır. Çift isimli soyadıyla birlikte. Ortaöğretim Genel Müdürlüğü lise yapımında 10.000 metre karenin altındaki yerlere bina yapılamayacağı görüşünü belirtmesiyle birlikte İlçe Belediye Başkanı, okul yapımı için hazine arazisinden 10.000 metre karelik bir arsa tahsisi yaptı. Arazinin üzerine devlet 5 katlı büyük ve donanımlı bir bina yaptı kendi bütçesinden. Hayırseverin bağışladığı arsa üzerine yapılmamasına rağmen protokol gereği 8+6+5+7= 26 harfli bir okul ismi çıktı ortaya.

Protokolde imzası bulunan hayırseverin kapısını çaldım. Yaptıklarınızdan dolayı teşekkür ederim. Sizin ve anne-babanızın isim ve fotoğraflarını okulun girişinde uygun yerde sergileyelim. Okulun ismi sade olsun” dedim. Hayırsever, “Babamın adını çıkarabiliriz” dedi. Sonra diğer yetkililerin makamına çıktım. “Hocam, okulun adını niye değiştirdiniz” diye. “Anlamlı bağış bu” dedi. Bunun neresi anlamlı bağış hocam, hayırsever fabrikatör, verdiği arazi vereseli bir arazi, üstelik verdiği yere de yapılmadı bina. Devlet bu binaya trilyon harcadı, kendisi yapsa tamam dedim. Yetkili, ‘Anlamlı bağış’ da ısrarlıydı. Hocam, hayırseverin bağışladığı arsanın bedeli ilçede ne kadar biliyor musunuz dedim. “Hayır” dedi. 30.000 TL’ye alınır deyince, “Yapma ya, sen daha önce niye gelmedin” dedi. Ardından, benim protokolden yeni haberim oldu. Eğer böyle ise ben size 10.000 metre kare bir arsa bulayım, okula benim adımı verin dedim. “Tamam, bul gel” dedi. Ayrıldım. Konuşmamı garip bulmuş olmalı ki, bir başka yerde benden dert yanmış. Mevzuu dinleyenlerden biri de “Hocam adam haklı değil mi” deyince, “Valla haklı” demiş. Hasılı hayırseverin vereseli arazisinin üzerine yapılmayan ve devletin yüklü para harcadığı binaya isimleri verildi maalesef. İşin garibi verilen isimler bir daha değişmemek üzere veriliyor. Bina yıkılıp yeniden yapılsa da isim aynı kalıyor. Benim anlattığım bir örnek. Daha niceleri vardır bu şekilde.

Okulların ismi çok kolay değişmemeli, hayırseverin ismi verilecekse sade olmasına, hatta sadece soyadı verilecek şekilde düzenleme yapılmalıdır. Uzun isimlerin hem söylenişi zor, hem de yazışmalarda uzun yer kaplamaktadır. Ayrıca isim değişikliğinden dolayı okulun flaması, mührü, tabelaları da değişmek zorunda kalıyor. Okulu çıplak vaziyette teslim alan okul müdürü de bahçeyi düzenleteceğim, flama, mührü değiştireceğim diye bir taraftan belediyelerle diğer taraftan da maddi kaynak bulmak için uğraşsın dursun.


Okul yapımında hayırseverlerden faydalanalım. Hayırseverler de yaptığı hayırdan dolayı  balık bilsin diyeceğine Hâlık bilsin düşüncesi içerisinde olmalıdır. 06/05/2016