Aramızdaki samimiyet düşmana taş çıkartır derecede maşaallah. Bu samimiyet de olmazsa nasıl yaşanır bilmem.
Samimi olduğunu nereden biliyorsun? Kalbini yarıp baktın mı dersen, bakmadım ama icraatından anlıyorum. İcraatı nedir dersen; samimi insanlar senli benli olur: Haber vermeden pat evine çıkar gelir. Ya da evine götürmek için seni zorlar da zorlar. Bu tip davranışlar tarihteki yerini aldı. Artık kimse çat kapı gelmiyor. Zorla evine de misafir etmiyor. İyi de huylu huyundan vaz geçer mi? Bu tipler böyle yapmazsa nasıl yaşayacaklar?
Üzülmeyin, şimdilerde yeni versiyonları çıktı. Bu tipler samimiyetlerini masrafsız bir şekilde sanal aleme taşıdılar. Önce kapalı/açık bir grup kuruyorlar. Sonra seni ekliyorlar. Önceleri hoppala! Bu da nereden çıktı diyorsun. Grubundaki paylaşımlara bakıyorsun, bitmiyor bir türlü. Üstelik kendi el emeği, göz nuru, orijinal paylaşımından ziyade "Kes-kopyala-yapıştır" türünden herkesin rahatça ulaşabileceği bilgilerin ardı arkası kesilmeden mermi gibi gelmeye devam edince diyorsun ki: Ben en iyisi, çıkayım bu gruptan. Gruptan ayrılıyorsun. O da ne? Dostun seni yine eklemiş.
Bundan sonra bir kovalamaca, bir takip furyası başlıyor. O ekliyor, sen çıkıyorsun defalarca. Sen: "Fesubhanallah" diyorsun, dişlerini sıkıyorsun, homurdanıyorsun, "Ya Rabbi günahım neydi" diyorsun önceleri. Sonra hayret ve ibretle olay nereye varacak, nerede duracak, dostum ne zaman yorulacak diye bekliyorsun. Sen bekleye dur. Dostun bu işi zevkle yapıyor. Dostuna bahşettiğin bu zevkten dolayı Allah da seni mutlu etsin.
Nice sonra dostun, istenmediğini anlayınca seni eklemeyi bırakıyor. Sen ise kocaman bir "Şükür" diyorsun. Fakat o da ne! Bu sefer seni bir başkası grubuna eklemiş. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunu nice sonra anlıyorsun. Çünkü o bayrağı bir başkası devralmış. Sanal alemdeki hayat bu şekilde devam eder gider.
Dışarıda görse tanımaz, tanısa da görmezlikten gelir. Seni görünce kaçar, çünkü bir çay zararına girer. Sanal alemde de seni peşine takmaya çalışır. Çünkü böylesi maliyetsiz, külfetsiz ve masrafsız.
İyi niyetle yapılan bu komedi ne zamana kadar devam eder biliyor musun? Sen sanal takıldıkça devam eder. En iyisi takılmamak. Yok ben sanal alemsiz yapamıyorum dersen o zaman sızlanma. Çek çekebileceğin kadar. Çünkü sen istedin. Gruplardan çok çekti bu millet. Şimdi de sanalını çek. Bu milletin kaderi ne de olsa...
Yine de fazla sızlanma beterin beteri var. Haline şükret oyun isteği göndermiyor. 05/02/2016
5 Şubat 2016 Cuma
3 Şubat 2016 Çarşamba
Grup daveti gönderenlere... Gruplarına davetsiz ekleyenlere...
Grup daveti gönderenlere...
Gruplarına davetsiz ekleyenlere...
Değerli dostlarım, beni bilgim dışında gruplara ekliyorsunuz. Çok iyi yaptınız demek isterdim. Ama diyemiyorum.
Amacınız grubumuz kalabalık olsun diyorsanız hiç tavsiye etmem. Zira nitelikli azınlık niteliksiz çoğunluktan daha iyidir. Ben o kalabalıklar içerisinde sırıtır kalırım. Rabbim benim rengimi bile farklı boyamış. Sen farklısın demiş.
Yok seni grubumuza dahil ettik. Seninle grubumuz kalite kazandı ya da kazanacak diyorsanız, bilin ki; insan sarrafı değilsiniz. Yani beni tanıyamamışsınız. Çünkü ben, beni biliyorum. Bu güne kadar hiç sadra şifa olmadım. Hiç bir yerde yüz ağartmadım. Dostlarımın yüzünü hep kara çıkarttım.
Yok kambersiz düğün olmaz, bize bir eğlence lazım diyorsanız eğlencenizi , eğlenecek adamınızı gidin bir başka yerde arayın.
Yok biz seni adam edeceğiz diyorsanız, emeğinize yazık. Benden hiç bir cacık olmaz. Ne olur bir başka kapıyı çalın.
Yok biz bir belayız diyorsanız, kabul ediyorum. Gerçekten benim belamsınız. Ve ben imtihanı kaybettim. Müflis tüccarım ben. Müflis tüccar üzerinde de oyun oynanmaz.
Yok biz toptancıyız. Toptan alış verişi severiz diyorsanız; bilin ki ben perakedenciyim. Toptancılığı hiç sevmem. Bu ülke ne çektiyse toptancılıktan çekti.
Yok biz rahatımıza düşkünüz bir mesajı aynı anda yüzlerce hazır müşteriye satışa çıkarıyoruz diyorsanız; bilin ki ben pek para harcamam. Cimri mi cimriyim. Malınız heba olmasın.
Yok biz iyi niyetliyiz, kötü bir amacımız yok diyorsanız; bilin ki Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla doluymuş.
Yok biz seni seviyoruz, aramızda görmek istiyoruz diyorsanız. Ne olur beni sevmeyin, Allah rızası için...
Yok ben senin gölgenim, seni takip eder, peşinden sürüklerim diyorsanız. Gölge etmeyin ne olur. İhsan da istemem. Hadi canım yolunuza. Rabbim yolunuzu açık etsin.
Yok ya bu adam baya mağdur olmuş, bunu rahatsız etmeyelim, grubumuza dahil etmeyelim, grubumuzdan çıkaralım, mazlumun duası kabul olur diyorsanız; kaldırın ayağınızı üstüne bastınız. Hele şükür anlayış gösterdiniz. Allah sizden razı olsun. 03/02/2016
Gruplarına davetsiz ekleyenlere...
Değerli dostlarım, beni bilgim dışında gruplara ekliyorsunuz. Çok iyi yaptınız demek isterdim. Ama diyemiyorum.
Amacınız grubumuz kalabalık olsun diyorsanız hiç tavsiye etmem. Zira nitelikli azınlık niteliksiz çoğunluktan daha iyidir. Ben o kalabalıklar içerisinde sırıtır kalırım. Rabbim benim rengimi bile farklı boyamış. Sen farklısın demiş.
Yok seni grubumuza dahil ettik. Seninle grubumuz kalite kazandı ya da kazanacak diyorsanız, bilin ki; insan sarrafı değilsiniz. Yani beni tanıyamamışsınız. Çünkü ben, beni biliyorum. Bu güne kadar hiç sadra şifa olmadım. Hiç bir yerde yüz ağartmadım. Dostlarımın yüzünü hep kara çıkarttım.
Yok kambersiz düğün olmaz, bize bir eğlence lazım diyorsanız eğlencenizi , eğlenecek adamınızı gidin bir başka yerde arayın.
Yok biz seni adam edeceğiz diyorsanız, emeğinize yazık. Benden hiç bir cacık olmaz. Ne olur bir başka kapıyı çalın.
Yok biz bir belayız diyorsanız, kabul ediyorum. Gerçekten benim belamsınız. Ve ben imtihanı kaybettim. Müflis tüccarım ben. Müflis tüccar üzerinde de oyun oynanmaz.
Yok biz toptancıyız. Toptan alış verişi severiz diyorsanız; bilin ki ben perakedenciyim. Toptancılığı hiç sevmem. Bu ülke ne çektiyse toptancılıktan çekti.
Yok biz rahatımıza düşkünüz bir mesajı aynı anda yüzlerce hazır müşteriye satışa çıkarıyoruz diyorsanız; bilin ki ben pek para harcamam. Cimri mi cimriyim. Malınız heba olmasın.
Yok biz iyi niyetliyiz, kötü bir amacımız yok diyorsanız; bilin ki Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla doluymuş.
Yok biz seni seviyoruz, aramızda görmek istiyoruz diyorsanız. Ne olur beni sevmeyin, Allah rızası için...
Yok ben senin gölgenim, seni takip eder, peşinden sürüklerim diyorsanız. Gölge etmeyin ne olur. İhsan da istemem. Hadi canım yolunuza. Rabbim yolunuzu açık etsin.
Yok ya bu adam baya mağdur olmuş, bunu rahatsız etmeyelim, grubumuza dahil etmeyelim, grubumuzdan çıkaralım, mazlumun duası kabul olur diyorsanız; kaldırın ayağınızı üstüne bastınız. Hele şükür anlayış gösterdiniz. Allah sizden razı olsun. 03/02/2016
"Maaşın kadar konuş"
"Maaşın kadar konuş"
-Arkadaş senin yaptığın bu işi yardımcının yapması gerekmiyor mu?
-Evet.
-Peki, niye sen yapıyorsun?
-Sen yap diye söyleyemiyorum.
-Niye ki?
-Çünkü maaşı benden yüksek. Maaşın kadar konuş derse ben ne yapacağım o zaman? Olmayan karizmamı çizdiririm değil mi?
-Olur mu öyle şey, nasıl diyebilir?
-Bir zamanlar ANAP zamanında şoför ve işçiler kaymakamdan yüksek maaş almaya başlamışlardı. İşte böyle bir zamanda kaymakam TEK'de çalışan bir işçiyi yanına çağırır; konuşmak için. İşçi, kaymakama haber gönderir; "Maaşı kadar konuşsun"diye.
-Doğru dersin. Kaymakama bunu diyen sana ne der kim bilir? Sen en iyisi bu işi kendin yapmaya devam et.
*
-Bu yaptığın iş öğretmenin görevi değil mi?
-Evet onun görevi.
-Peki, niye sen yapıyorsun o zaman? Yoksa onun da mı maaşı senden yüksek?
-Onun maaşı yüksek değil de. Ek dersi benden yüksek. Bu yüzden ona da bir şey söyleyemiyorum. Aldığın ücret kadar konuş der diye.
-Der mi der...
*
-Sonuç?
-Kafamı kuma gömdüm. Maaş ve ek dersimi personele göstermiyorum şimdilik.
03/02/2016
-Arkadaş senin yaptığın bu işi yardımcının yapması gerekmiyor mu?
-Evet.
-Peki, niye sen yapıyorsun?
-Sen yap diye söyleyemiyorum.
-Niye ki?
-Çünkü maaşı benden yüksek. Maaşın kadar konuş derse ben ne yapacağım o zaman? Olmayan karizmamı çizdiririm değil mi?
-Olur mu öyle şey, nasıl diyebilir?
-Bir zamanlar ANAP zamanında şoför ve işçiler kaymakamdan yüksek maaş almaya başlamışlardı. İşte böyle bir zamanda kaymakam TEK'de çalışan bir işçiyi yanına çağırır; konuşmak için. İşçi, kaymakama haber gönderir; "Maaşı kadar konuşsun"diye.
-Doğru dersin. Kaymakama bunu diyen sana ne der kim bilir? Sen en iyisi bu işi kendin yapmaya devam et.
*
-Bu yaptığın iş öğretmenin görevi değil mi?
-Evet onun görevi.
-Peki, niye sen yapıyorsun o zaman? Yoksa onun da mı maaşı senden yüksek?
-Onun maaşı yüksek değil de. Ek dersi benden yüksek. Bu yüzden ona da bir şey söyleyemiyorum. Aldığın ücret kadar konuş der diye.
-Der mi der...
*
-Sonuç?
-Kafamı kuma gömdüm. Maaş ve ek dersimi personele göstermiyorum şimdilik.
03/02/2016
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)