Ana içeriğe atla

Grup daveti gönderenlere... Gruplarına davetsiz ekleyenlere...

Grup daveti gönderenlere...
Gruplarına davetsiz ekleyenlere...

Değerli dostlarım, beni bilgim dışında gruplara ekliyorsunuz. Çok iyi yaptınız demek isterdim. Ama diyemiyorum.

Amacınız grubumuz kalabalık olsun diyorsanız hiç tavsiye etmem. Zira nitelikli azınlık niteliksiz çoğunluktan daha iyidir. Ben o kalabalıklar içerisinde sırıtır kalırım. Rabbim benim rengimi bile farklı boyamış. Sen farklısın demiş.

Yok seni grubumuza dahil ettik. Seninle grubumuz kalite kazandı ya da kazanacak diyorsanız, bilin ki; insan sarrafı değilsiniz. Yani beni tanıyamamışsınız. Çünkü ben, beni biliyorum. Bu güne kadar hiç sadra şifa olmadım. Hiç bir yerde yüz ağartmadım. Dostlarımın yüzünü hep kara çıkarttım.

Yok kambersiz düğün olmaz, bize bir eğlence lazım diyorsanız eğlencenizi , eğlenecek adamınızı gidin bir başka yerde arayın.

Yok biz seni adam edeceğiz diyorsanız, emeğinize yazık. Benden hiç bir cacık olmaz. Ne olur bir  başka  kapıyı çalın.

Yok biz bir belayız  diyorsanız, kabul ediyorum. Gerçekten benim belamsınız. Ve ben imtihanı kaybettim. Müflis tüccarım ben. Müflis tüccar üzerinde de oyun oynanmaz.

Yok biz toptancıyız. Toptan alış verişi severiz diyorsanız; bilin ki ben perakedenciyim. Toptancılığı hiç sevmem. Bu ülke ne çektiyse toptancılıktan çekti.

Yok biz rahatımıza düşkünüz bir mesajı aynı anda yüzlerce hazır müşteriye satışa çıkarıyoruz diyorsanız; bilin ki ben pek para harcamam. Cimri mi cimriyim. Malınız heba olmasın.

Yok biz iyi niyetliyiz, kötü bir amacımız yok diyorsanız; bilin ki Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla doluymuş.

Yok biz seni seviyoruz, aramızda görmek istiyoruz diyorsanız. Ne olur beni sevmeyin, Allah rızası için...

Yok ben senin gölgenim, seni takip eder, peşinden sürüklerim diyorsanız. Gölge etmeyin ne olur. İhsan da istemem. Hadi canım yolunuza. Rabbim yolunuzu açık etsin.

Yok ya bu adam baya mağdur olmuş, bunu rahatsız etmeyelim, grubumuza dahil etmeyelim, grubumuzdan çıkaralım, mazlumun duası kabul olur diyorsanız; kaldırın ayağınızı üstüne bastınız. Hele şükür anlayış gösterdiniz. Allah sizden razı olsun. 03/02/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde