Yaşadığımız hayata bakarak sanki insanoğlu bu dünyaya sıkıntı çekmek için gelmiş sanır. Çünkü hayat ağırlıklı olarak dert, sıkıntı ve stres içinde geçiyor. O yüzden yüzü gülen, mutluluk pozları veren insanların çokluğu bizi aldatmasın. Kısaca hayat fotoğraf çekinilirken verilen poz gibi değildir.
Hayat ne kadar sıkıntı ve dert olsa da 7/24, 365 gün dert içinde yaşamak hayatı çekilmez kılar. Burada mizah ve espri devreye girer. O yüzden mizahın hayatımızda ayrı bir yeri vardır. Mizaha, yemeğe lezzet veren baharat ya da tuz dense yeridir. Bir yemeği yemek yapan ve lezzet katan baharatı ve tuzudur. Yeter ki aşırıya kaçmadan kıvamında kullanılsın. Mizah da yerinde, zamanında ve kıvamında yapıldığı takdirde anlık da olsa dertleri unutturur. Yeter ki mizah anlaşılsın. Şayet mizah anlaşılmazsa, espri yapan kişiye yol, su ve elektrik olarak geriye döner. Çünkü adeta soğuk duş etkisi yapar.
Anlatmak istediğim espri, mizah, şaka, nükte adına ne dersek diyelim, esprisiz hayat olmaz, çekilmez. Çünkü hep ciddiyet ifade eden bu hayat kişileri somurtmaktan başka işe yaramaz. Tam tadında ve kıvamında taşı gediğine koyan yerli yerince yapılan espriler bir nevi hayat öpücüğüdür. Muhabbeti koyulaştırır. Kişiyi dert ve sıkıntılarından bir müddet uzak tutar. Yeter ki esprinin yapıldığı ortam ve ortam sakinleri mizaha meyilli olsun.
Het insan espri yapabilir mi? Zor. Yapmaya kalkarsa yaptığı espriden ziyade kendisi gülünç duruma düşer. O yüzden espri bir zeka işidir. Bunu herkes yapamaz. Aynı zamanda esprinin muhatapları da espriden anlayan tipler olmalı. Çünkü espriden anlamak, esprideki inceliği kavramak da bir zeka işidir. Diyorum ki espriyi zeki insanlar yapar, espriden de zeki insanlar anlar. Yalnız kastettiğim espriler zeka kokan espri olmalı. Belden aşağı yapılan esprileri kastetmiyorum. Çünkü bu tür espriyi anlamak için zekaya ihtiyaç yok.
Nükteden anlamayan sayısı bu ülkede epey çok. Adam zekidir ama düz kontak ise espriden pek anlamaz. Her söyleneni üzerine çekecek seviyede alıngan ise bu tipler de espriden pek anlamaz. Hazırında ortamı gerer. Yapılan espri sevdiklerine ince bir dokundurma ise bu espri de savunmacı tipler için ok gibi saplanır. Çünkü en incitici sözler gerçek olan sözlermiş. Bu tür hazirun da savunacağım diye esprinin içine eder. Espriden anlamayan bir başka tip de vücudu ortamda, kafası başka yerde olan dalgın ve dinlemeyen tipler. Bu tipler de dikkatini ortama vermeyince esprideki inceliği kavrayamaz.
Espri ve mizahın gerekli olduğu ve kullanıldığı yerlerden biri de Aziz Nesin'e atfedilen "İzahı olmayan şeyin mizahı olur" sözünde ifade edildiği gibi "Aklın ve mantığın kabul etmediği şeylere karşı verilebilecek en makul tepki olmasıdır. Espriyle birlikte tiye almada kullanılır. Bu yönüyle iyi ki hayatta mizaha yer var. En azından insanlar hoşnut olmadığı durumları kuş dili diyebileceğimiz mizahla ifade eder.
Hiciv ve ironi mizahın bir türü müdür bilmem ama öyle zannediyorum, mizahın içinde yeri var diye düşünüyorum.
Yazılarımda sıkça mizah, hiciv ve ironiye yer veririm. Çünkü yaşadığımız hayatta izahı mümkün olmayan şeyler çokça cereyan etmekte Ben de bunlara dokundurma için hicvi sıkça kullanıyorum. Yazılarımı takip eden çoğu okuyucu da bu hakkı teslim eder. Mizahi yönüm dolayısıyla teşbihte hata olmasın, kimi yaşayan Nasrettin Hoca'ya benzetir. İroni içerikli yazılarımdan dolayı kimi de hicvin üstadı Nef'i'ye benzetir. Bu benzetmeler gururumu okşasa da Nasrettin Hoca'nın da Nef'i'nin de eline su dökemem.
Bu yazıyı ele almamdaki sebep son günler ve aylarda yazdığım baştan sona hiciv içerikli çoğu yazılarım okuyucularım tarafından pek anlaşılamadı. Kendi başımdan geçmiş gibi anlattığım bazı hususlar sanki başkasını değil de beni anlatıyor şeklinde anlaşıldı. Sosyal medyada paylaştığım yazıların altına yapılan yorumlardan anlıyorum bunu. Sonunda yazım yüksek ironi içermektedir notu düşmek zorunda kalıyorum.
Eskiden leb demeden leblebiyi anlayan okuyucularıma ne oldu? Onlar mı nazara geldi yoksa ben mi? Acaba ben hiciv ve ironi yapmayı mı unuttum? Dikkat çekmesin, tepki görmeyeyim diye çok mu kapalı yazmaya başladım? Okuyucularım da benim gibi gündemi pek takip etmez mi oldu? Gündem takip edilmezse ironi içerikli yazılarım pek anlaşılamaz. Zaman zaman aynı durumu ben de yaşıyor, ironi ya da mizaha Fransız kalabiliyorum. Yoksa ciddi ciddi cevap vererek okuyucularım tecahülüarif sanatını mı icra ediyorlar? Umarım böyledir. Ya da sıkıntı ve dertler o kadar arttı da bünyeleri hicvi kaldırmaz mı oldu?
Neyse ne? Yalnız bu meselenin bir vuzuha kavuşmasında kendi adıma fayda mülahaza ediyorum. Umarım yorum yazan okuyucularım beni bu konuda çok merakta bırakmaz.
Sahi, sorun sizde mi, bende mi ya da başkasında mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder