Çanta, valiz türü eşya satan bir esnafa uğradım. Soluklanmak için oturmuştum ki cümbür cemaat bir aile gelince dışarı çıktım.
Karı koca ve çocuklardan mürekkep müşterinin dükkana girmesiyle çıkması bir oldu.
Dükkanın önünde çaylarımızı yudumlarken bir müşteri daha geldi. Hiç oyalanmadan arkadaş satışını yapıp yanıma geldi.
Maşallah, jet gibisin. Ne ara sattın çantayı dedim. Hafifçe gülümsedi. Bu mu? Az önce sen gelince giren bu müşterimin üçüncü gelişi bu. İlk önce geldiler. Beğendikleri çantaya 2000 lira dedim. 1800 lira olsun diye ısrar etti. Olmaz dedim. Almadan çekip gitti. Diğer esnafları dolaştıktan sonra tekrar geldi. 1900 lira olsun dedi. Yine olmaz. Kurtarır yanı bu dedim. Yine almadan çekip gitti. Üçüncü kez çocuğunu göndermiş. Kendisi daha köşede bekliyor. Çocuğu 2000 lirayı verdi. Çantayı aldı gitti dedi. Kendisi niye gelmiyor dedim. Belli ki indirim yapmadım diye bana kızdı. Çocuğunu gönderdi. Alışmışlar pazarlığa dedi.
Bugünlerde esnafın durumuna dair birkaç yazı kaleme aldım. Yazdığım yazılardan biri de arkadaşının 1250 liraya aldığı aynı ürünü aynı dükkandan birkaç gün sonra bir başka arkadaş 500 liraya aldığını ifade etmişti. Bu yazıyı, "https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2025/10/esnaflk-bu-olmasa-gerek.html" adresimde konu edinmiştim. Bu yazımın altına okuyucularımdan biri şu yorumu yazmış: “Bu farklı fiyat curcunasına bir de “Pazarlık sünnet” yapıştırmışlar. Kazıklayan kazıklayana. Geçmiş zamanlarda Konyalı bir pazarcının sözü: “Ramazanda bir MAN kamyonu almazsam bu işi yapmaya gerek” demiş.
Pazarcı belki biraz abartmıyor ama pazarcının Man özlemi bana yine bu yörede söylenen bir sözü hatırlattı: Dünyada Man, ahirette iman”.
Pazarcı bu sözü ne zaman söyledi bilmiyorum. Eğer çok eskiden söylediyse, günümüz enflasyonlu hayatta farklı fiyattan tutturabildiğine mal satıldığını göz önüne alırsak, herhalde pazarcı, Man marka kamyondan, Mercedes marka kamyona çıtayı yükselmiştir.
Çantacı arkadaşın müşterinin pazarlık ısrarını garipse de başka şehirler nasıl bilmem ama Konya’da alışverişlerde pazarlık olmazsa olmaz. Buna esnaf da hazır, müşteri de. Esnaf, dükkanına gelen müşterinin pazarlık yapacağını bildiği için fiyatı yüksek tutar, müşteri de esnafın bu yönünü bildiği için alacağı ürüne aşağıdan teklif verir. Esnaf biraz iner, müşteri de biraz çıkar. Esnafıyla, müşterisiyle bizim bu durumumuz tabir yerindeyse tencere kapak gibidir.
Hatta çoğu müşteri bir yere girip de gözü kapalı alışveriş yapmaz. En son alacağı yere gelmeden birkaç yere sorarak o malın piyasasını öğrenmeye çalışır.
Bu anlattığım her esnaf her işletme için geçerli değil. Çoğu esnaf yani mağaza sattığı ürünün üzerine fiyatını yazıp pazarlık faslını kapatmış durumda. Pazarlıklar fiyatı pek yazılı olmayan küçük esnaflarda kaldı.
Şu var ki pazarlık olur da makul indirim yapılır. Öyle esnafımız var ki fiyatı önce uçuruyor sonra yarı fiyatına indiriyor. Aslında böyle makul olanın üzerinde indirim yapan esnaftan alavere yapmamak gerek. Çünkü esnaflık bu olmasa gerek.
Pazarlıkla ilgili benim de bir anekdotum var. 90’lı yıllardı. Öğrenciyim o zaman. Ayakkabıcılık yapan bir yakınım Çumra pazarına gidecek. Arife günü olduğu için dükkandaki oğlunu ve çalışanlarını da pazara götürmeye karar vermiş ama dükkanda duracak kimse olmadığı için dükkan kapalı kalacak. Bu da olmaz deyip kara kara düşünürken beni gözüne kestirdi. “Yeğenim, dükkanı açık tut. Satış olmasa da olur” demişti. Olmaz, ben anlamam. Fiyatları da bilmem dedim. “Biz sana fiyatları yazarız. Bakar ona göre satarsın” demişti.
Ayakkabılar şimdiki gibi kutuların içinde değildi. Duvara çivi çakarak çoğu ayakkabıyı duvara asmışlardı. Bana fiyatları yazıp verdi. Paradan altı sıfır atılınca bir de paramızın değeri enflasyondan dolayı alım gücü hep düştüğünden fiyatlar aklımda kalmadı. O yüzden öylesine fiyat yazacağım. “Şuradaki ayakkabılara 200 deyip 120’ye, buradakilere 130 deyip 70’e verebilirsin” türünden bir şeyler söylemişti. Aklımda kalan ise istenen rakamla, indiğim rakam arasındaki uçurum idi.
“Pek kimse gelmez, sadece dükkanı açık tut” dense de dükkan sabahtan akşama doldu taştı. Almak için müşteri sıra bekledi. “Şu kaç lira diyene, önce o ayakkabıyı nereden aldın diye soruyordum. Sonrasında elimdeki listeye bakıp bir fiyat veriyordum. Fiyat verirken kurt esnaf yakınımın dediği en yüksek rakamı hiçbir müşteriye söylemedim. Her birine yakınımın indireceğim sınır olarak yazdığı rakamı söyledim. Müşteri pazarlığa alışkın olunca, hiçbiri o rakamda kalmadı. Hasılı, indireceğim en son sınırın altına ayakkabı sattım akşama kadar. Akşamında bir milyon lirayı uzatınca, “Yeğenim, iyi satış yapmışsın. Bu kadar beklemiyordum” deyip yüzü gülmüştü. Sattığım rakamları yakınım bilse beni çiğ çiğ yerdi. Bu da ayrı bir konu.
Sen esnaflığı bilmezsin, bu işlere girme dediğinizi duyar gibiyim. Kırıldım bak. Gördüğünüz gibi bir gün de olsa esnaflık yaptım. Haberiniz olsun.
Yazım uzadı ama birkaç cümleyle de “Pazarlık sünnettir” anlayışına değinmek isterim. Hz Muhammed’in pazarlık yaptığı bilinse de bunu sürekli yapmadığı, bu yüzden pazarlığın sünnet değil, olsa olsa mubah olabileceğini söylüyor Din İşleri Yüksek Kurulu. (Pazarlık yapmak öteden beri alışverişte uygulanagelmiştir. Ancak bu uygulamanın dürüstlük, karşılıklı rıza, hakkaniyet, güvenilir olma gibi ilkeler gözetilerek yapılması gerekir. Rasulullah (s.a.s.)’in (Ebû Dâvûd, Buyû’, 7) ve ashabının (Buhârî, Buyû’, 67, Hiyel, 14; Ebû Dâvûd, Akdiye, 20) alışverişlerde pazarlık yaptığı bilinmekle birlikte bu husus bağlayıcı bir kural haline getirilmemiştir. Bu itibarla alışverişlerde pazarlık yapmak mubahtır. Öte yandan nasıl olsa pazarlık yapılacak diye malın fiyatını fahiş olarak yüksek tutmak dinen uygun bir davranış olmadığı gibi pazarlık sünnet diyerek malın değerini çok aşağıya düşürmek için uğraşmak da uygun değildir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder