Soğan, patates almak için bir markete girdim. Elime bir poşet alıp soğan seçeceğim. Ama ne mümkün. İki kadın da soğan seçiyor. Seçme işini bitirmelerini bekledim. Bitirmek ne mümkün. Terekte ne kadar soğan varsa alt üst ettiler. Alıp alıp bırakıyorlar. Olmayacak böyle deyip az bir boşluk buldum. Ucundan kıyısından ben de doldurmaya başladım.
Yanımdaki kadının yanındakinin soğan seçme dışında bir başka işi daha vardı. Durmadan telefonla konuşuyordu. Benden önce ne zaman soğan işine başladı ne zaman telefonla konuşmaya başladı bilinmez. Sakin sakin konuşmasına bakılınca, bu konuşmanın epeydir devam ettiği anlaşılıyor.
O değilden yan gözle baktım. O da ne! Görüntülü görüşüyor biriyle. Karşıdaki başka bir yerde alışveriş yapıyor olmalı. Almak istediğini canlı canlı buna gösteriyor. Böyle olduğunu da konuşmadan anlıyorum. Hoş, sadece ben değil market önünde kavun, karpuz, soğan ve patates seçen herkes duyuyor. Şunu mu alayım, bunu mu diyordu. Bir gösterdiğinin fiyatını soruyor. 500 diyor karşıdaki. Fiyatı iyiymiş. Rengi de güzel. Tam olur bu dedi bizim soğan arkadaşı. Sonra öbür birini gösterdi. Onun fiyatı 700'müş. Ama onun fiyatı fazlaymış dedi bizim bu taraftaki. Karşıdaki de olsun, varsın. 500'ü veren, 700'ü de verir dedi.
Sanırım, fiyatı 700 olanda karar kıldılar. Bu sefer yıkayınca çeker mi, çekmez mi üzerine konuşmaya devam ettiler.
Sonrasında neye karar verdiler bilmiyorum. Çünkü bizimki soğanı seçti. Seçtiği soğan da iki, üç kilo anca. Oradan ayrılıp başka reyondan başka şeyler almaya yöneldi. Telefonla görüşme yine bitmedi. Giderken yine konuşmaya devam ediyorlardı.
Yanımızdan ayrılırken kimdir, necidir diye o değilden başımı kaldırıp baktım. Bildiğimiz Türk kadınlarından başkası değildi. Herkes gibi bunun da iki eli iki ayağı iki gözü, tek kafası ve on parmağı vardı. Başında örtü, üzerinde manto, gözünde gözlük, bir elinde telefon olduğunu, diğer elinde soğan poşeti olduğunu söylememe gerek yok. Çene ise durmadan çalışıyor. Bu haliyle karşıdaki bir tanıdığının alışverişini de yapıveriyor. Omuzunda da çantası var mıydı bilmiyorum. Şimdiki aklım olsaydı ve bu kadını yazı konusu edineceğimi bilseydim, çantasının da olup olmadığına da bakardım sizler için.
Belli ki görüntülü görüşme kadının alışverişini engellemiyor. Hem kendi alışverişini yapıyor hem görüntülü görüşüyor hem de karşıdakinin alışverişine yardımcı oluyor.
Şapka çıkarırım işte ben buna. On parmağında on marifet derim ben. Ne hamarat kadın böyle maşallah. Daha önce böylesini ne gördüm ne de duydum. Büyük ihtimalle tüm diğer işlerini yaparken de görüntülü telefonunu yapıyordur. Öyle ya bir başka işini engellemiyorsa niye yapmasın. Allah vermiş de vermiş buna her türlü marifeti. Bu marifeti kullanmazsa hünerlerinin hakkını vermemiş olurdu.
Bu kadını ve üzerinde sayamadığım maharetlerinin bir kısmını bizzat görünce diğer çoğu kadına hayıflandım. Keşke diğerleri de böyle olsaydı dedim. Çünkü çoğu, bir işi yaparken diğer işi ihmal eder. En azından telefonla görüntülü görüşürken bir başka iş ile uğraşmaz. Tüm eforunu görüntülü görüşmeye verir. Çoğu da görüntülü görüşürken ikisi birden konuştuğu için ne konuşacaklarını şaşırırlar. Halbuki bu anlattığım gibi bu konuda çok tecrübeliydi.
Öyle zannediyorum, bunca hünerinden dolayı bu kadının kocası çok şanslı. Eşinizde de böyle maharet varsa, bilin ki siz de yaşadınız demektir. İnanın sırtınız yere gelmez, hiçbir işiniz aksamaz. Yok, eşiniz böyle değil mi? Bahtınıza yanın. Ben mi? Sormayın. Biz bir işi yaparken diğer işi yapmayız. Tek yaptığımız işe odaklanırız. Birini bitirir, diğerine geçeriz. Ah kaderim vah kaderim!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder