Bu toplumun mayasında dürüstlük başta olmak üzere tüm ahlaki ve etik değerlerin olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu, her insanın fıtratının bir gereğidir.
Mayamız böyle olmakla beraber toplumda her alanda bir yozlaşma ve kokuşmanın olduğu da bir gerçek. En azından bozulduğumuza dair serzenişlerimiz var. Mesela yeni neslin gidişatından dem vuruluyor sürekli.
Mayamıza, fıtratımıza veya özümüze dönmek için eğitim, ahlak, etik, örf, nasihat yollarını izlediğimiz hepimizin malumu. Fakat bunca çabaya rağmen toplumda iyiye gidiş yönünde emareler yok.
Toplum nasıl düzeltilebilir ya da biz nasıl yola gelir ve mayamıza döneriz? Düzelmenin tek yolu olmaz. Bu konuda çok yönlü düşünmek lazım.
Gençlerden şikayetçi olmaya gerek yok. Çünkü bu şikayet topu taca atmak ve işin kolayına kaçmak demektir. Bir problemi birilerinin üzerine atmak belki bizi rahatlatır ama sorunu çözmez. Bir defa çocuk ve gençler bizim ileriye attığımız oklar gibidir. Gençlere kızmaktan ziyade o oku atan biz büyüklere kızmak, büyüklerin kendisini düzeltmesi gerekir. Biz düzgün olursak gençler de düzgün olacaktır. Çünkü üzüm üzüme baka baka kararır.
İkincisi, insanımızdaki açlığı, açgözlülüğü ve gelecek endişesini gidermek gerek. Çünkü gençlerimizde istihdam sıkıntısı var. Her okuyan ya da büyüyen, iş bulamayacağım endişesi taşımaktadır. Bunu gidermek, bunun planlamasını yapmak devletin görevi. Devlet her on sekiz yaşını doldurana özel ya da kamuda istihdam edilmesini sağlamalıdır. İş veremediğine iş verinceye kadar ihtiyacını giderecek işsizlik maaşı vermelidir. Bu ihtiyacı bugünden yarına gidermek, birikmiş işsiz oranını düşürmek zor ve zaman ister. Ama devlet bu işi dert edinir, insan kaynağı planlaması yaparsa bu sorun zamanla çözülür. İşi olup geçim derdine düşmeyen ve yarın endişesi taşımayan insanımız kendini işine verecek, hayatına yön verecektir. Devlet sosyal devletin gereği olarak bu işi sahiplenir, anne, babalar ve gençler ne olacak çocuğumun durumu veya ben ne olacağım endişesi taşımayacak. Kimse işe girmek ve iş bulmak amacıyla başka yollara tevessül etmeyecek.
Kamu, özel çalışma şartları eşitlenmeli, aradaki maaş ve özlük uçurumu kaldırılmalıdır.
Kamuya her türlü alımlarda liyakat ve ehliyet esas alınmalı. İşimi beceremeyen, işinde hata yapanlar istifa müessesesini işletmeli. Bu konuda toplumsal bir baskı olmalı. İstifa müessesesi bu topluma yerleşmeli.
Sahibine göre kişneyen kişi ya da kişilere bağlı bir sistem kurmaktan ziyade işleyen bir sistem kurmak gerekir. Kurumlar ön planda olmalı. Yetki ve sorumluluk kurumlara dağıtılmalı. Siyaset kurumu aksayan yönleri iyileştirmek ve gidermek için seferber olmalı, denetimi eksik etmemeli. Yönetimde şeffaflık ve hesap verebilirlik esas olmalı. Hata ve yanlışlık yapandan hesap sorulmalı.
Çıkarılan kanunlar ve konan kurallar yazıldığı gibi kalmamalı. Devlet, işleyişi takip etmeli. Kurallara uymayanlara ağır yaptırımlar uygulamalı. Verilen cezalar caydırıcı olmalı. Suçlulara af ve ceza indirimi yapılmamalı. Yapanın yanına kâr kalmamalı. Yapılandırma türü siyasi icraatlara prim verilmemeli.
Düzeltmenin ya da düzeltmenin başka yolları da vardır ama bu kadarla yetiniyorum. İnanın, biz büyükler kendimizi düzeltirsek çocuklarımız da düzelecektir. Geçim ve gelecek endişesi giderilir, sosyal devletin gereği yapılırsa açgözlülük ve tamahkarlığımız kalmaz. Kimse yan yollara sapmaz. Her türlü denetimin yapıldığı ve cezai müeyyidenin uygulandığı, işleyen bir devlet sistemi, kurallara uyan bir toplumu inşa edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder