"Herkesin kerameti kendinden menkul doğruları var artık ve yazık ki çoğu zaman ahlaki olmak gibi bir mecburiyeti yok bütün bu doğruların.
Ancak kendilerini kandırabilenler başkalarını da kandırmayı başarabilir".
Bu alıntı, Yenişafak yazarı Gökhan Özcan'a ait. 26.03.2015 tarihli yazısından not alıp sosyal medyada paylaşmışım. Seneyi devriyesi gelince bu alıntı tekrar önüme düştü.
Aradan on yıl geçse de Sayın yazarın bu tespiti hala geçerliliğini koruduğu için yazı konusu edinmek istedim.
Evet, kutuplaşan ve alabildiğine tarafgirliğin arttığı günümüzde her kesimin kendinden menkul doğruları var. Önceliğimiz ahlak olsa da bu doğruların maalesef ahlaki olma gibi bir görüntüsü bile yok.
Çünkü ortalık toz duman. Rakip ya da rakiplere nasıl belden aşağı vurup komaya yatırabiliriz mücadelesi veriliyor.
Ben haklıyım, ben doğru yoldayım mücadelesinde ne etik var ne de ahlak.
Empatiyi zaten ara ki bulasın.
İnsanların ve kesimlerin itibarını koruma gibi bir derdimiz ve hassasiyetimiz zaten yok.
Tüm mücadelemiz, birilerinin mutsuzluğu üzerine nasıl mutluluk kurabiliriz, nasıl birbirimizin cesedinin üzerine basarak galebe çalarız mücadelesi.
Bu rakipleri alt etme ve bu konuda bir algı oluşturma mücadelesinden asla bir fazilet ve erdem ortaya çıkmaz. Doğru ve hakikate ulaşma zaten çıkmaz.
Çünkü ortalık, ortaya saçılanlara kanan büyük kitlelerle dolu.
Belli ki birileri kendi doğrusuna kendini inandırmış. İnanmakla kalmamış, geniş kitleleri de ikna etmiş durumda.
Minarenin eğriliğine inandırılmaya teşne milyonlara, bu aşamadan sonra apaçık deliller ortaya koysan, yok bunun aslı, aslı şudur desen, zerre faydası olmaz bu aşamadan sonra.
Süfli emelleri için milyonlara zerk edilen bu zehirden sonra birilerinin kendileriyle ne kadar gurur duysalar azdır. Çünkü başarılı olmuşlardır.
Yalnız belden aşağı vurmak suretiyle elde edilen bu başarı birilerinin ikbaline büyük katkısı olsa da bu memlekete onulmaz yaralar açmaktan başka zerre katkısı yoktur.
Unutmayalım ki bu memleketin topyekûn kalkınması ancak bir fazilet ve erdem yarışması ile mümkündür. Değilse yerlerde sürünmeye devam ederiz.
Ne olur bu memlekete kötülük yapmayalım. Biz bu memleketi torunlarımıza bırakmak için dedelerimizden emanet aldık. Lütfen emanete ihanet etmeyelim. Çocuklarımıza bizimle gurur duyabileceği yaşanabilir bir memleket bırakalım.
Birbirimizi yaralayan, töhmet altında bırakan ucuz söz ve eylemlerden kaçınalım.
Süfli emeklerimiz için harcadığımız eforu ulvi emeller için harcayalım.
Şeytanların zincire vurulduğu bu ramazan ikliminde, başımıza tebelleş olmuş şeytanlarımızdan kurtulalım. Şeytanların ekmeğine yağ sürmeyelim. Kendimize Müslüman olmayı bırakalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder