Bir arkadaşım var. Bir cemaatin içinde büyüdü. O cemaat için maddi ve manevi gücünü ortaya koymaktan uzak durmadı. O cemaatin ileri gelenlerinden oldu.
Bu arkadaşın cemaatçiliği çoğu cemaat mensubundan farklı. Okuyan, sorgulayan, soran, eleştiri getiren, içine sinmeyen bir hususu en yetkili ağza dile getirmekten geri durmayan biri. Cemaatlerde gelenek haline gelen itaat ve biat kültüründen uzak bir duruşu var.
Bir ara laf arasında şöyle dedi: Cemaatte olan arkadaşları yine cemaate mensup kızlarla evlendirme adeti vardı. Her birimiz için sen şununla, bu onunla evlenecek şeklinde aday bile belirleniyordu.
Askere gitmeden önce benim için de evleneceğim kız belirlenmişti. Biri uyardı. Sakın ha dedi. Bu uyarıyla birlikte cemaatten olan kızla evlenmekten vazgeçtim. Anneme, "Bizim aile kalabalık. Gelen ve gidenimiz eksik olmaz. Bizim aile yapımıza uygun birini bulalım. Yarın aksilik yaşamayalım. Varsın ilkokul mezunu olsun. Ama anne babamızı sevip sayan, bakıp gözeten biri olsun dedim. Öyle de oldu. Mutlu bir evliliğimiz var. Eşim, anne babamı kendi anne babası bildi hep. Hizmette kusur etmedi. Cemaatin belirlediği cemaat kızıyla evlenen arkadaşların çoğu huzursuz ve mutsuz. Çünkü bizim cemaate mensup kızların çoğu feminist çıktı. Eşinin anne ve babasını sayıp gözetmede anlaşamıyorlar" türünden bir konuşmaya yer verdi.
Normal şartlarda aynı cemaatten evlenenlerin daha uyumlu olacağı, birbirini anlayacağı ve mutlu bir evliliklerinin olacağı düşünülür. Çünkü aynı eğitimi almışlar aynı havayı teneffüs etmişler aynı duyarlılıklara sahip kişiler. Gel gör ki böyle olmuyor. İş dönüp dolaşıp senin annen senin annen, benim annem benim anneme dönüyor. Herkes kendi anne ve babasına bakacak görüşü ağır basıyor. Gidip gelme, görüp gözetmede denge gözetilmiyor. Genelde kız tarafının ailesine gidip gelme oluyor, oğlan tarafının ailesi ihmal ediliyor. Oğlan da iki arada bir derede kalıyor. Bu da ister istemez mutlu evliliğin önündeki en büyük handikap.
Bu arkadaşın verdiği örnek lokal mi yoksa genelde mi böyle bilmiyorum. Ama gördüğüm kadarıyla kız tarafı “Kızımız evden gitti” dense de oğlan tarafı için “Oğlan elden gitti” gibi fiili bir durum söz konusu oluyor.
Yine gördüğüm kadarıyla dindar olmak yeterli gelmiyor.
Buradan, eş seçiminde, Ebu Hüreyre’den rivayet edilen, Buhari, Müslim, Ebu Davut, Mesai ve İbni Mace’de geçen, “Kadın şu dört şey için nikahlanır. Bunlar: Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı seç. Aksi halde sıkıntıya düşersin” hadisine gelmek istiyorum.
Bu hadise göre erkek dindar olanı seçmiş. Kadın da öyle. Ama gel gör ki dindarlığın geçim ve mutlulukta tek başına yeterli olmadığı anlaşılıyor.
Oldum olası bu hadiste tercih sebebi olan dindarlığı, ahlaklı olanı şeklinde tercüme ettim. Çünkü ahlak, dindarlığa beş çeker. Kadın olsun, erkek olsun, huy güzelliği daha öncelikli olmalıdır. Kendine Müslüman dindar birinin dindarlığı varsın kendinin olsun. Öyle anlaşılıyor ki çoğu dindar, dindar görünümlü birer dini dar.
Sözü uzatmadan eğitimci yazar Selçuk Karaman’a, bir okuyucusunun gönderdiği mesajı da buraya almak isterim:
"Hocam kitabınızı okudum. Okudum bir daha okudum ve okudukça ağladım. Evlilik ile yazınız beni derinden etkiledi. Kitabınızın ne kadar doğru olduğunu anlatmak ve bu kitabın herkesçe okunması gerektiğini anlatmak için bu maili gönderiyorum.
Emekli hakimim. İki oğlum var. Büyük oğlumun evliliğine itirazım olmadı. Sizin ifadenizle sol beynimizle baktık sanırım. Uzun boylu,. güzel ve kapalı. Tam bizim ailemize göre idi.
Küçük oğlumun evliliğine itiraz ettim. Hem güzel değildi. Hem de başı açıktı. Oğlan hiç geri adım atmadı.
Evlenince biz 4-5 sene küçük oğlumla konuşmadık. Torun olunca yavaş yavaş konuştuk ama mecburiyettendi.
Yıllar geçti eşim vefat etti. Bu acı bana ağır geldi hocam.
1 yıl sonra ben de hastalandım. Yatağa düştüm. Büyük oğlumun eşi bana bakmayacağını söylemiş oğluma.
Beni bakım evine götürün dedim.
Küçük oğlumun eşi bize geldi. 'Sen benim de babamsın. Eğer seni bakım evine gönderirsek ben kahrolurum. Göndermem' dedi. O an o kadar utandım ki özür lafı ağzımdan çıkmadan bana sarıldı ve birlikte ağladık.
Hocam 10 yıldır Allah razı olsun açık olan gelinim bana mükemmel bakıyor. Kapalı olan aramadı bile.
Kitabınızda 'Sol beyin evlilikleri samimiyetsiz evliliklerdir kısa sürer. Sağ beyin evlilikleri samimidir ve ebedi dünyada da devam eden evliliklerdir' demişsiniz. Ne kadar haklı bir kitap.
Kurda kuşa sizin kitabınızı öneriyorum. İnanın kitabınızı 5 kez okudum hala tadını alamadım. Allah razı olsun sizden."
Not: Selçuk Karaman sol ve sağ beyin üzerine kendini yetiştirmiş. Bu konuda uzman biri. Yazdığı eserinin adı da ”Sol Beyin Ateisttir/Sağ Beyin Dindardır”.
Merhabalar.
YanıtlaSilSiz fabrika gibi yazı üretiyorsunuz (MAŞALLAH) ama, biz okuyucular, okumaya ve yorum yazmaya vakit bulup size yetişemiyoruz. Sayın hocam haftada bir makale bari olsun.
Selam ve saygılarımla.
Ürettiğim bir şey yok. Yazı bari üreteyim. Aklıma gelen konuyu o anda yazmam lazım. Başlayınca birden bitiyor. O hava gidince o konuda yazasım gelmiyor. Arşivinde yetimi aldın. Çünkü blog benim bir arşivim. Çok teşekkür ediyorum.
Sil