Ana içeriğe atla

Nass ve Nas

Bu yazımda nass ile nâs kavramlarını ele alacağım. 

Bir 's' fazlalığı var nassta. Nas ya da nâs şeklinde yazılan nasta ise bir 's' eksik veya uzatma işareti var. 

Nass ile Kur'an ve sünnet, nas  ile insanın çoğulu insanlar, kısaca toplum kastedilir. 

Nass, buna inanan nas için bağlayıcıdır. Üzerine söz söylenmez. Ama, fakat, lakin denmez. Mutlak itaat gerektirir. Nas, nassa aykırı hareket edemez.

Nassa inanmayan nas için nassın bağlayıcılığı yoktur. 

Yazılı metin olan nassı, nâs hayatına tatbik etmekle yükümlüdür.

Nassın dili yoktur. Konuşamaz. Neyse odur. Nassı nâs konuşturur. Bazen katı uygular bazen esnetir bazen yorumlar bazen kuşa çevirir.

Nass, nâsın bazen önünü açar bazen yasak koyar bazen sınırlar bazen de ayak bağı olur.

Samimi nâs için nass bir anlam ifade eder. Elinden geldiği kadar yerine getirmeye çalışır. Samimi olmayan veya din satıcı nâsın elinde nass adeta bir oyuncak gibidir. Nassı tekeline alır. Babasının malı gibi kullanır. Onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. Yeri geldiği zaman nassı öne sürer. Sonra bir bakmışsın nassı unutur, onu rafa kaldırır. Bir daha da ağzına almaz. Bu tip nâs için nass bir aksesuar, bir aparattır. Sıkıştığı ve ihtiyaç hissettiği zaman tepe tepe kullanır. 

Nass değişmez. Neyse odur. Nâsın görüşü, nasstan ne anladığı zamanla değişebilir.

Nass, nâsın elinden çektiği kadar hiçbir şeyden çekmez. Dili olsa da bu tür nâstan ne çektiğini bir anlatsa. Herhalde dokunulsa, başlar ağlamaya.

Nass, nâs içindir. Nâs nassa uyduğu oranda samimi Müslüman, az Müslüman ya da Müslümanlıktan uzak olarak değerlendirilir.

Nassı hayatına tatbik edene Müslüman, nâsı nassla yargılayana İslamcı denir.

Müslüman ya da İslamcı olan nasstan faydalanır. Müslüman hayatına tatbik ederken İslamcı nasstan nemalanır. Siyaset, ticaret vs. alanlarda kullanır. Yeri gelir nâsı nassla korkutur. Nassı hayatına tatbikten ziyade slogan ve hamaset olarak kullanır.

Nass, emrettiklerini menfaatsiz uygulayanları nâs nezdinde güvenilir yapar. Nassı emellerine alet edinenler çoğu nâs nezdinde rezil olur.

Allah herkesi nassı emellerine alet eden din bezirganı nâstan korusun. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde