Ana içeriğe atla

Ömrünü Kur'an Okumaya ve Onu Anlamaya Adayanlar

Müslümanlar için Kur'an-ı Kerim her derde deva bir kitaptır. İnsanlığın kurtuluşu da bu kitaptakilerin uygulanmasıdır. Yeter ki bu kitap okunsun.

Gel gör ki bu kitap okuyanlarla okumayanlar arasında gelip gidiyor. Okumayan kapağını açıp okumuyor. İçinde ne yazdığını merak etmiyor.

Bir de durmadan Kur'an okuyanlar var. Bunlar sohbet ve vaazlarında Kur'an'dan ayetlere yer veriyor.

Bir şeyin caiz olup olmadığını bu kitaptan çıkarıyorlar. 

Belirli günlerde arkadaşlarıyla bir araya gelerek tefsir dersleri yapıyorlar. Kur'an'ın ve içindeki ayetlerin ne demek istediğini anlamaya çalışıyorlar.

Bu tür tefsir sohbetleri haftalar, aylar ve yıllar yılı sürüyor. Kimi emekli oluyor, emeklilikten sonra yine bu ayetleri okuyup anlamaya devam ediyor.

Ölüsüne okuyor. 

Mübarek gün ve gecelerde okuyor. 

Şifa olsun diye okuyor. 

Ramazanda hatmediyor. 

Bir dert ve sıkıntıdan kurtulmak için okuyor. 

Sevap kazanmak için okuyor. 

Okuyor oğlu okuyor.

Gel gör ki okumanın ötesine geçemiyor. Çoğu zamanda okuduğu ayetin anlam ve açıklamasında anlaşamıyor. Yok şöyleydi, böyleydi, bunun sebebi nüzulü şu diyor. 

Okuyup da anladığı hususlar uygulamayı bekliyor ama uygulama imkanı yok. Çünkü ahkam ayetlerinin çoğunu uygulamak için devlet, devlette yetkili ve sorumlu olmak gerekiyor. Mesela adalet diyor. Bunu uygulayacak olan devlettir, mahkemelerdir. Emaneti ehline vermek hakeza.

Ukubat ayetlerini uygulamak için anayasa değişikliği gerekiyor. Anayasa değişikliği olsa dahi nasıl uygulanacak? Kimi bu tür ukubat ayetleri tarihseldir. Günümüzde uygulama imkanı yok diyor. Kimi ise yeter ki anayasa değişikliği olsun, uygulanır diyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde