Ana içeriğe atla

Şartlı Dindarlık

İnanan bir insanın dindar olması kadar doğal bir şey yoktur. Ki ondan da inandığını yaşaması beklenir. Söz ve eylem birlikteliği de bunu gerektirir. 

Kişi dindar olabilir, kindar olmamak şartıyla.  Çünkü dindarlık ile kindarlık aynı kaba girmez. İkisi birlikte bir kalpte taşınmaz. İkisini bir arada götürenin dindarlığı sahtedir.

Kişi dindar olabilir, dini dar olmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, dinin ticaretini yapmamak, dini emellerine alet etmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, kaba ham softa olmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, dindarlıktan önce insan olmak şartıyla. Çünkü insan olmadan hiçbir şey, özellikle dindar olunamaz. Olursa da o biçim olur.

Kişi dindar olabilir, dinci olmamak şartıyla. 

Kişi dindar olabilir, fikrini ve zikrini başkasına dayatmamak şartıyla. 

Kişi dindar olabilir, söz ve eylem çelişkisi yaşamamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, çevresine güven vermek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, ahlakıyla örnek olmak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, çevresine eliyle ve diliyle zarar vermemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, karıncayı bile incitmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, makam ve mevkilere yapışıp kalmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, nazik ve kibar olmak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, adabımuaşerete riayet etmek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, kabalık yanına uğramamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, güce yaslanmamak  ve güçten beslenmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, çağı okumak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, insan psikolojisini bilmek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, zamanın ruhuna uygun yaşamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, çağa uygun davranmak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, güçsüzün yanında yer almak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, yaptıklarıyla dinini insanlara nefret ettirmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, ezikliğinin hıncını başkasından çıkarmamak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, etrafına huzur ve selamet vermek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, kafasını kuma gömmemek şartıyla.

Kişi dindar olabilir, muhafazakar olmamak ve modern olmak şartıyla.

Kişi dindar olabilir, yaşadığı çağda yaşamak şartıyla...

Bu şartları yerine getiremiyorsan, Allah rızası için dindar olma.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde