Ana içeriğe atla

İsrail'in Yanında mı, İsrail'in Karşısında mı?

İsrail aleyhine kim konuşmuşsa,

Kim Filistinlilerin acısına dair Filistinlileri destekleyen bir açıklama yapmışsa;

Futbolcu ise ya sözleşmesi feshedilmiş ya da kadro dışı kalmıştır. 

Müzisyen ise programları iptal edilmiştir. 

Kısaca kim İsrail aleyhine, Filistin lehine bir paylaşım yapmışsa, ipi çekilmiştir.

Başka istisnası var mı bilmiyorum ama bir kişi var ki tüm söylemlerinde İsrail'e katil diyor, terörist diyor, İsrail devlet terörü uyguluyor diyor, siz öldürmeyi iyi bilirsiniz diyor. Hasılı İsrail'e ondan düşman olanı yok. Filistin lehine destek veren ondan açık olanı yok. Hamas'ı mücahit kabul ediyor. İsrail'i telin, Filistin'e destek mitingi yapıyor. Yani bu kişi İsrail'e, İsrail Cumhurbaşkanına her şeyi söylüyor. 

Sonuç?

İsrail yoluna doludizgin devam ediyor. Gazze'yi yerle bir ediyor. Gazze'yi haritadan siliyor.

İsrail aleyhine açıklamada bulunan, Filistin'e desteğini açıklayan kişinin başına bir şey geliyor mu? Futbolcu ve müzisyenin başına gelen gelmiş midir?

Gelmesini temenni etmiyoruz ama İsrail'e o kadar aleyhte konuşmasına rağmen bugüne kadar başına ne bir şey gelmiştir ne de dışlanmıştır.

Aksine İsrail Ortadoğu'da kazanmaya devam ediyor. Elini kimse bükemiyor. İsrail aleyhtarı konuşmalarıyla nam salmış kişi de hep kazanıyor ve hep zirvede. 

Bugüne kadar ne İsrail kaybetmiştir ne de bu kişi.

Garip değil mi bu?

Bir yerin, bir konunun, bir şeyin bir kazananı olur. Nedense burada hep iki kazanan var. Biri öldürüp toprağına yeni toprak katıyor. Diğeri de ülkesi içinde ve dışında puan topluyor. 

İsrail karşıtı kişilerin yaşama veya ayakta kalma şansı yok iken İsrail düşmanlığına rağmen hep zirvede olması ve kalması; izaha, açıklamaya, araştırılmaya muhtaç.

Siz nasıl görür ve düşünürsünüz bilmiyorum ama bu işin içinde bir iş var. Kimsenin içini, niyetini bilmem ama sonuçları itibariyle baktığımda, sanki Büyük Ortadoğu Projesi sekteye uğramadan devam ediyor. Ama yanında durarak ama karşısında durarak.

Acaba birileri rol gereği Filistin’in hamisi görünerek halkın gazını almak suretiyle BOP başkanlığının hakkını vermeye devam mı ediyor?

Bir şey diyemiyorum. Diyeceğim tek şey: Vebali boynuna. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde