Ana içeriğe atla

Maceranın Yeri Bir Başka

Rab Teala, en iyisini bilir ama dilde kemiğe yer vermemiş. İyi ki de vermemiş.

Dile kemik koyduğunu düşünün. Söylediğimiz sözden nasıl geri dönerdik? Tükürdüğümüzü hiçbir şey olmamış gibi yalamayı nasıl yapardık? U dönüşünün nasıl bir şey olduğunu nereden bilebilirdik? Büyük konuşanlara, büyük lokma ye. Fakat büyük konuşma diyebilir miydik?

Normali yaratmış aynı zamanda anormali de. Her şeyi zıddıyla yaratmış.

Akı yaratmış, karayı da.

Bilimi yaratmış, bilime aykırılığı da.

Makulü yaratmış, makul olmayanı da.

Modeli yaratmış, modelsizliği de.

Rasyoneli yaratmış, irrasyoneli de.

Ortodoksu ve heterodoksu da.

Çin modelini ve Türk modelini de.

Seçin, beğenin. Seçerken kalitenizi de konuşturun demiş.

Birini uygula. Olmadı mı?

Sonra vazgeç diğerine/öncekine geç...

Düşünün ki hayat hep normal olsa, çekilir miydi bu hayat? Bıkkınlık verir, illallah dedirtirdi bize.

İyi ki her şeyi zıddıyla yaratmış. Değilse, neyin ne olduğunu, maceranın ne olduğunu, maceranın sonunun nelere mal olacağını, ceremesini kimlerin çekeceğini nereden bilebilirdik?

Kulları tekdüze yaratsaydı, hep aynı şey diye sıkıntıdan patlardık.

Bu kulları birbirinden farklı alternatifler bulmasaydı, alternatifsizlikten çatlar ölürdük.

Kullarına, sonucuna katlanmak şartıyla her yolu deneme özgürlüğü vermiş. Böyle olmasaydı, deneme tahtası diye bir şey olur muydu?

Kediyi yaratmış aynı zamanda fareyi de. Bundan insanoğlu ibret almalı ki birileri kedinin fareyle oynadığı gibi oynasın.

Kullarının bulduğu her şeye eyvallah ama maceranın yeri bir başka. Bu macera sayesinde kulları neleri gördü neler görüyor neler görecek...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde