Anladım ki vatan, millet ve ayağa kalk
Sakarya diyenlerin derdi vatan değil; cebellezi, makam, mevki, bitmez tükenmez
ego tatmini, kendi itibar ve şöhretleri imiş.
Anladım ki birilerinin sırtına basarak yükselenler,
geldikleri ve çıktıkları yeri unutuyormuş.
Anladım ki din, iman, dava, ideal
diyenlerin derdi, kendilerini merkeze koymak ve zirveye çıkmakmış.
Anladım ki bize korku salanlar, üzümü çifter yiyorlarmış.
Ama bu çifter yemeyi gizlemeyi çok iyi beceriyorlarmış. Çünkü bu çifter yiyor
deyince, biz parmağını gösterdiği yere baktık. Bu arada kendileri de üzümü çifter
götürüyor.
Malumunuz kişi, karşıyı ve başkasını işaret ederken işaret
parmağıyla gösterir. Baş parmak da aynı hizada karşıyı gösterirken geriye kalan
üç parmak kendisini gösterir. Biz karşıya bakarken kendisini gösteren diğer üç
parmağı görmüyoruz.
Anladım ki gerçeklik diye konuşulanların her biri birer
algıdan ibaretmiş. Olguları yaşıyoruz derken algılar imiş yaşadıklarımız.
Anladım ki tek geçerli kriter insan olmak ve insan kalmakmış.
Kısaca insanlıkmış asıl olan. İnsanlığı olmayanın savunduğu değerler hayatına bir
şey katmıyormuş. Böyle tipler için o değerler satışa sunulmak için varmış. Bu değerlerin
müşterisi de bol olunca yükselmenin sınırı yokmuş. Zira yanında değerler olan tacirin
karşısında kim ya da hangi güç durabilir. O yüzden yanına değerleri alan her daim
maça bir sıfır galip başlar. Değerle yola çıkan, değerlerin üstüne basarak yükselir
ve parsayı toplar. Değerlerle mesafeli olanlar ise döküntülerle yetinir, onlarla
beslenir.
Anladım ki değerleri altına alarak yükselenler, değerleri yıprattığı
için değerler büyük darbe yermiş, insanlar değerlere mesafe koyarmış. Bunlar için
önemli değil. Zira satışta mal yıpranır. Önemli olan satıcının kazanmasıdır. Bu
uğurda nice değerler varsın feda olsun.
Anladım ki değerlerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayanlara;
yapmayın, bu değerleri emellerinize alet etmeyin deseniz, adınız değer düşmanına
çıkar. İnmezsiniz sekize. Olursunuz bir değer düşmanı. Bu durumda sizi ben bile
kurtaramam.
Ne yapmalı bu durumda? Ben nasıl yükselmeliyim. Ne önerirsiniz?
Bizde mi bu değerleri kullanalım derseniz? Hiç tavsiye etmem. Zaten deneseniz de
başarılı olamazsınız ve gülünç duruma düşersiniz. Zira ikna edici olamazsınız. Çünkü
değerlerin distribütörü bellidir. Zamanında tekellerine almışlar. Size buradan ekmek
çıkmaz. Değerlerin asıl satıcısı varken çakmasını ne yapsın kalabalıklar. Hurra
giderler asıl satıcıya.
Bu durumda sizin göreviniz, mevcut yerinizdir. Siz size güvenenleri
oyalayacaksınız. Çarkın bir parçası olacaksınız. Onlar köşe olurken siz de suyundan
faydalanmaya devam edeceksiniz. Çünkü siz olmalısınız ki bu çark dönsün. Değilse,
bu çark dönmez.
Tüm bunları anladığımda maalesef iş işten geçmiş. Atı alan zaten Üsküdar’ı geçmiş. Alavere için Bor’a yöneleyim dedim. Bor’un pazarı da kalkmış. Bu aşamadan sonra eşeğimi Niğde’ye sürsem kaç yazar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder