Toplumumuzda büyüklerin, çocuk ve
torunlarıyla ilgili "Hepsi bir hepsi aynı. Hiçbirini diğerinden
ayırmam" dediklerini işitmiş olmalısınız.
Baştan söyleyeyim.
Hepsini aynı kefeye koyup hiçbirini ayırmam sözü çok iddialı bir sözdür,
boyundan büyük laf etmedir. Pratikte karşılığı olmayan bu iddianın, öyle
zannediyorum, çocuk ve torunlarda ayrım yapmıyorum anlamında insanların
sığındığı bir gerekçedir. İhtiyaçlarını karşılamada, yeme ve içmede eşit
davranılsa bile onlara aynı oranda sevgi duyulması mümkün değildir. Çünkü çocuk
ve torunlar, büyüklere gösterdikleri ilgi ve alakaya, saygıya, söz dinlemeye, çalışkanlığı,
yardımseverlik, büyük ve küçük oluşlarına göre sevgide ayrışırlar. Biri söz
dinlemez, asi davranışlar içerisine giriyorsa, aileye hep sorun getiriyorsa,
derslerine çalışmıyorsa haliyle daha az sevilir. Tersi çok sevmeyi gerektirir. Bu
da doğaldır ve insani bir durumdur.
Yine bu toplumda
eskiye oranla azalmaya başlasa da oğlan çocuğu ile oğlan torunları kızlara göre
daha fazla sevilir. Soyumuzu devam ettirecek, bize bakacak gözüyle bakılır. Kız
ve erkek çocuk ve torunlara dedeler harçlık verirken bile erkeklere torpil
geçerler. Gizlice al şunu, diğerlerinin haberi olmasın derler.
Aynı şekilde
oğlandan torun ile kızdan torun da aynı kefeye konmaz. Oğlandan gelen torunun
ayrı bir yeri vardır, büyükbaba ve büyükanneler gözünde. Ne kadar eşit davranıyorum
deseler de bilinçaltlarında gizledikleri kendilerini ele verebiliyor. Bu
konuyla ilgili gözümle görüp kulağımla işittiğim bir anekdota yer vermek isterim:
Büyükbaba bir
büyüğün yanında misafirim. Kendisi dini tedrisat yapmış, imamlık yapmış, Kur'an
kurslarında Kur'an öğretmiş, beş vakit namazında ve dini yaşantısına duyarlı
biri. Odada oğulları ve kızları var. Aynı zamanda oğuldan ve kızdan torunlar da
var. Hoşbeşten sonra kızlarından biri, "Dedesi, Ettehiyyat duasını okusun
da bir dinle. Ne güzel ezberledi. Haydi kızım, git dedenin kucağına, okuyuver
de deden bir dinlesin" dedi. Küçük kız çocuğu dedesinin yanına koşarak duayı
okudu. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun bundan sonra. Kızdan torunu okuduktan
sonra dedeye düşen "Aferin torunum, ne de güzel ezberlemişsin" demek
iken dede hiçbir şey demeden, çocuğa ödül olarak harçlık bile vermeden,
kucağına oturan torununu iteleyerek "Benim torunum da okur" dedi ve
oğlandan olan erkek torununu yanına çağırdı. Kucağına alarak torununa aynı
duayı okuttu.
Orada oturanlar
aferinler çekti. Kısa bir sessizliğin ardından sağdan soldan konuşmaya
yeltenecekler iken aynı duayı güzelce okuyan iki toruna yapılan farklı muamele,
başkasını bilmem ama benim gözümden kaçmadı. "Kızdan olunca torun olmuyor
mu?” dedim. Ben böyle deyince, dede "O da torun" dedi ama belli
etmemeye çalışsa da yüz hattı değişti. Başka da bir şey diyemedi. Zira hoşlanmadı
sorumdan. Çünkü ben yaptığı harekete karşılık onu can evinden vurmuştum ve
içinde gizlediği bilinçaltını ortaya çıkarmıştım. O anda elinden gelseydi, ne
diyorsun, benimle ne biçim konuşuyorsun böyle" diyerek beni bir kaşık suda
boğmak isterdi.
Ardından ortamda
uzun süren derin bir sessizlik oldu.
Nice sonra
kalabalık odada herkes yanındakiyle özel sohbet yapmaya başlayınca, kızdan torunun
babası bana, "Nasıl fark ettin de böyle bir soru aklına geldi. Ben hiç
düşünemedim" demez mi? Mübarek, adamcağızın yaptığı ortada. Hepimiz duyduk.
Oğlandan torunla, kızdan torun arasında bal gibi ayrım yaptı. Üstelik senin
çocuğu torundan bile saymadı. "Benim torun da okur" demesinin başka
izahı olmaz. Buna boşta bulunup söyledi de denmez. Tek kelimeyle, içinde
tuttuğunu bu vesileyle dışa vurdu dedim.
Evet, anlattığım bu anekdot bile "Hepsi aynı" denen torunlar arasındaki bariz ayrıma güzel bir örnektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder