Birleştirilmiş sınıflarda çocuk okutan köy
öğretmenlerini duyar ve bilirdim. Kulaktan dolma bilgiydi bendeki. Bir
vesileyle köyde görev yapan köy öğretmenlerini daha yakından tanıma ve onlarla
çalışma imkanı buldum. Onları tanımaktan da bahtiyar oldum. İyi ki varlar.
Zira onlar il ve ilçenin uzaktaki neferleridir.
Tanıdığım ne kadar köy öğretmeni varsa,
onlara dair olumlu izlenimle ayrıldım. Hepsi bin bir sıkıntı ve yokluğun içinde,
eğitim ve öğretimin ileri uç karakolu mesabesindedir nazarımda. Azla sevinen,
yokluğa razı olan, sıkıntı ve dertlere göğüs geren kişiler. Öğretmenlik
fedakarlık mesleğidir ama bunlarda gördüğüm fedakarlığın da ötesi bir sevda bir
tutku. Adeta kendilerini bu mesleğe adamışlar.
1-4 arası çocukları bir sınıfta okutmak,
onları aynı potada eritmek, onları okumaya geçirmek; onlara edep, ahlak, görgü
öğretmek, onların seviyesine inmek, veli ve mahalle halkıyla iç içe olmak, her
şeyden öte okulun hizmetlisi, temizlikçisi, okulun açıp kapatanı olmak; yeri
gelip kömürlüğü temizlemek, kalorifer ve soba yakmak, tamir yapmak, okulun ufak
tefek ihtiyaçlarını kendi ceplerinden karşılamak, okul bahçesini düzenlemek,
otları biçmek, çocukların kitaplarını getirip götürmek, yazışmalara cevap
vermek... Hasılı okulun anası da onlar, babası da onlar, öğretmeni de onlar,
müdür yetkilisi de onlar, ablası da onlar, ağabeyi de onlar. Tüm bu zorluklarının
yanında çoğu tek öğretmendir, ıssız bucaksız, şehre uzak yerde bir başınadır
ama yaptıklarına bakılırsa, tek kişilik kocaman birer ordudur.
Köyde olmalarına rağmen dünyadan, olup
bitenlerden haberdarlar. Görgü, görenek, saygı, fedakarlık, özveri, diğerkâmlık
gibi değerlerin hepsi kendilerinde mündemiç.
Tüm bu koşuşturmanın yanında yüzlerinden gülücüklerin
eksik olmaması, ilçeye geldiklerinde sayıp sevmeleri, görmeden ve hal hatır
sormadan gitmemeleri, gelirken ne buldularsa çam sakızı çoban armağanı misali,
ellerinin boş gelmemesi, okullarına varınca karşılamaları, uğurlamaları, kendi
yiyeceklerini paylaşmaları, çay ve kahve, kek ve kurabiye ikramları görülmeye
değer. Arı gibi bal üreten cinsten hepsi. Bu kadar enerjiyi nereden buluyorlar
bilmiyorum ama karşı tarafa verdikleri hep pozitif enerji. Problem olmadan
çözüm odaklı çalışmaları, bulunduğu muhitin imkan ve imkansızlıklarını
kabullenmeleri... Lügatlerinde hayır yok. Hep tamam vardır. Gerekçe ve bahane
üretme yoktur. Hepsi sıfır km ve ideallerinden hiçbir şey kaybetmemişler. Tüm
bu koşuşturmanın ötesinde öğrencilerini nasıl giydirebilir, onların
ihtiyaçlarını nasıl karşılarım diye çalmadık kapı ve müracaat etmedik yer bırakmazlar.
Ne imkanları var ne de ödenekleri. Hasılı köyün olmazsa olmaz ve vazgeçilmez
her şeyleri onlar. Anneleri onları hizmet etsin, versin ama almasın diye
doğurmuş sanki. Merkezdeki bir öğretmen ve okul yöneticisinden öte çok şey
yapmalarına rağmen kendilerine devletin yönetim görevi olarak verdiği toplam üç
saat ek derstir. Bu işi para için yapsalar, inanın yapılacak iş değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder